Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS - Tarih : 10 June 2021
2020 Yılı Türkiye Elektrik Kaynaklı Karbon Ayak İzi Ve Karbon Emisyon Faktörü
Türkiye’nin elektrik kullanımı kaynaklı karbon salımı 2019 yılı için 132 milyon ton idi, elektrik üretimi kaynaklı karbon emisyon faktörü ise 0.437 kg CO2/kWh olmuştu. Daha açıklayıcı bir anlatımla, kullandığımız her 1 kWh elektrik için atmosfere 437 gram karbon salınmasına neden olduğumuzu söyleyebiliriz.
2020’nin, pandemi gölgesinde geçen bir yıl olmasından dolayı, yıl boyunca karbon salımının azaldığı ve havanın temizlendiği sürekli konuşulmuştu. Peki, iklim değişikliğinin ana nedenlerinden biri olan elektrik kullanımımız kaynaklı karbon emisyonları pandemi koşullarının hakim olduğu 2020 yılında gerçekten azalmış mıydı?
Türkiye’de 2019 yılı ve pandemiyle geçen 2020 yılı arasında toplam elektrik tüketimi açısından çok da önemli bir fark yok, toplam tüketimler hemen hemen aynı seviyelerde kalmıştır. Yaptığım çalışmanın sonucuna göre, 2019 ve 2020 yıllarında elektrik tüketimleri hemen hemen aynı olmasına rağmen Türkiye’nin elektrik kullanımına bağlı karbon emisyonu, 2019 yılındaki 132 milyon değerinden 6 milyon ton artarak 2020 yılında 138 milyon ton’a çıkmıştır. Elektrik üretimine bağlı karbon emisyon faktörü de yine artış göstererek 0.451 kg CO2/kWh olmuştur.
Ülkemizin birim elektrik üretimi başına ve de toplam emisyonlarında linyit kömürü kullanan santrallerin payı çok fazladır. Emisyonları yüksek diğer katı yakıtlı santralleri hemen hemen aynı oranda kullanırken 2020 yılında linyit kömürü kaynağını çok daha az kullandık. Dolayısıyla elektrik tüketimimizin aynı kaldığı durumda emisyonlarımız düşmeliydi. Ayrıca rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklı yenilenebilir enerjiden ürettiğimiz elektriği – yapılan yeni yatırımların katkısıyla – 2019 yılına göre 2020’de %12 artırmıştık. 2020 yılındaki emisyon faktörü ve toplam karbon salımındaki artışın ana sebebi, özellikle 2020 yılının sonunda yaşanan gibi yağışların belli dönemlerde azalmasından dolayı HES’lerin üretim miktarlarının düşmesi ve bu düşüşten kaynaklı kapasitenin ağırlıklı olarak diğer etmenlerle de beraber gaz çevrim santralleri tarafından karşılanmasıydı.
Üretim miktarları %22 artan gaz çevrim santrallerinin emisyon değerleri, diğer fosil yakıtlara kıyasla daha düşük olmasına rağmen yenilenebilir enerji kaynaklarınınkinden fazla olması dolayısıyla toplam emisyon değerlerinde artış gerçekleşmiştir.
Daha az yağış oldukça ve daha farklı iklimler yaşadıkça HES’leri verimli kullanamayıp karbon emisyonları yüksek termik santrallere sarılıyoruz. Termik santralleri daha çok kullandıkça daha çok emisyon üretip iklim değişikliğine daha fazla sebebiyet veriyoruz. Bu iklim değişikliğinin etkileri kartopu gibi büyüyor. Kartopu daha da büyümeden enerji tasarrufu, enerji verimliliği, enerji yönetimi ve yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmamız gerekmektedir. Umarım “Yeşil Mutabakat” ve uyulması kaçınılmaz olan diğer gereklilikler, bu süreçte yolun açılması için uygun araç olma görevi görürler.
Aynı Covid-19 virüsü gibi havadaki sera gazlarını tam olarak göremiyoruz, denizin kirlendiğini gördüğümüz gibi aslında soluduğumuz hava da kirleniyor. İklim değişikliğinin etkilerini daha da fazla hissetmeden enerji dönüşümü konusunda harekete geçmeliyiz. Aksi taktirde yaptığımız yenilenebilir enerji santrallerinin de faydalı olabilmesi için çok geç olabilir.
Salih TÜRKAY / Y. Makine Mühendisi – salihturkay@hotmail.com