Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, NUCLEAR ENERGY NEWS - Tarih : 02 August 2013
Nükleer enerji, bugün dünya çapında elektriğin yaklaşık yüzde 13’ünü karşılıyor. Hindistan, Rusya, Türkiye gibi ülkeler yeni santraller inşa etmeye hazırlanırken, gelişmiş ülkelerde ise bir nevi “geri çekilme” yaşanıyor.
Türkiye’de ilk nükleer santral 10 yıl sonra devreye girecek. Peki, o zaman dünya çapında nasıl bir tablo olacak; en önemlisi Türkiye’nin enerji görünümünde nükleer nasıl bir yere sahip olacak. Sabah Gazetesi’nden Merve Erdil’in haberine göre, Uzmanların “2020’li yıllarda Türkiye’de nükleer santral şart mı” sorusuna verdikleri yanıtlar oldukça ilginç.
ŞART ÇÜNKÜ…
Ekonomik ve Dış Politika Araştırma Merkezi Başkanı Sinan Ülgen:
· 2021-2036 yılları arasında Türkiye ortalama 12.34 sentten elektriği satın alacak. Böyle olduğu için de nükleere yönelik maliyet artışlarından Türk tüketicisinin etkilenmesi söz konusu olmayacak.
· Alternatif enerji kaynaklarının bu kadar uzun vadeli maliyetinin ne olacağını hesaplamak mümkün değil. Kaya gazının yaygınlaşmasıyla orta vadede gaz fiyatlarında aşağı doğru baskı olacak ama bugünden 2025-2030’daki doğalgaz fiyatlarını kestirmek mümkün değil. Doğalgaz maliyetleri nükleerin altına düşebilir ama tersi de olabilir. Elektrik talebi yüzde 6.5 gibi artan bir ülkeyiz. Elektrik üretim kapasitesinin 10 yılda ikiye katlanması demek. Ülkedeki yöneticilerin bu soruna bir çözüm üretmeleri gerekiyor.
· Doğalgaz ve petrol fiyat projeksiyonlarının hiçbir kesinliği yok. Bunu bugün biliyor olsanız, “Yatırımları doğalgaza kaydıralım” diyebilirsiniz. O zaman da doğalgazın nereden alınacağı gibi soru işaretleri ortaya çıkar. Bugün bu kararı verecek elde yeterince veri yok.
· Nükleere geçişi emniyetli ve güvenli biçimde yapabilirseniz, nükleer teknolojinizi ilerletip, daha fazla kapasite ekleyebilirsiniz. Bunun en güzel örneği Fransa. Ancak başka ülkelerde bu konudaki kararlar çok daha geniş bir istişare ile veriliyor.
Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu Koordinatörü Adil Buyan:
· Her yedi yılda bir Türkiye’nin enerji tüketimi ikiye katla-nıyor. Türkiye’nin enerji ihtiyacı var çünkü sanayileşiyor. Avrupa’nın neden yok? Çünkü sanayileşmiş. Yıllık ortalama 3 bin 500 MW kapasitesinde santral yapmamız lazım. Buna rüzgâr ve güneşi dahil etmiyoruz. Onlar zaten yapılsın. Güneş ve rüzgâr tartışmalarına kızıyorum. Bunlar tartışılmadan yapılması gerekenler.
· 8.2 milyar dolarlık doğalgazdan elde ettiğiniz elektriğin aynısını nükleer santralden elde etseniz 400 milyon dolar gidiyor. Doğalgaz fiyatının kaya gazından dolayı düşeceği konusunda kuvvetli bir delil göremiyoruz. Herkes İran, Rusya ve Azerbaycan’ın kucağına oturmuş durumda. Bugün amortisman hariç nükleerdeki elektriğin maliyeti 1 sent. Üzerine 7 sent daha koyarsanız amortismanlı maliyeti ortaya çıkar. Ülkeler doğalgazdan dolayı taciz olmuş durumdalar. Göreceksiniz Almanya da dönecek. Hiçbirinin kurtuluşu yok. Türkiye ucuz elektriği nasıl elde edecek de verecek?
· Dış ticaret açığı işte ortada. Enerji fiyatlarının düşmesi konusunda da ihtiyatlı yaklaşmak lazım. Doğalgaz fiyatları yarıya inse bile nükleerin yarısına yaklaşamaz. Nükleerde çok geç kaldık. Nükleerin ekonomik, sosyal, uluslararası boyutunda onlarca parametre var; Türkiye’nin sanayide atlayacağı son basamak.
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayhan Yılmazer:
· Yenilenebilir enerji santralları baz yüklü değil, sürekli elektrik elde edemiyorsunuz. Yerel kaynaklarımızın yeterli olduğunu savunamayız. Doğalgaz fiyatları ise çok istikrarsız ve çok yüksek, bu nedenle güvenilir veya sürekli kullanılabilir bir enerji kaynağı olarak düşünülmemeli. Nükleer enerji gerekli gibi gözüküyor.
· Nükleer pahalı bir seçenek olabilir, uygun bir seçenek de olabilir. Karşı taraf alım garantisi isteyecektir çünkü tüm sermayeyi onlar koyuyor ve onlar işletecek. . Dünyadaki örneklerde kamu ve özel sektör birlikte hareket edip, riskleri paylaşıyor. Türkiye daha önceki ihalelerden bir sonuç alamadığı için bu yola başvurdu.
· Gelişmiş ülkeler, tüketimleri bizim gibi artmadığı için başka kaynaklarla iyi kötü idare edip, vazgeçebiliyorlar. Nükleer santral inşa eden firmalar için bizim gibi ülkeler iyi bir pazar olacağı için, ekonomik olarak avantaj sağlayabilir.
ŞART DEĞİL ÇÜNKÜ…
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhun Kula:
· Mersin’deki santral Türkiye’nin enerji ihtiyacının yalnızca yüzde 5’ini karşılayacak. Ancak Türkiye’de üretilen enerjinin yüzde 15 ila 20 arasındaki kısmı dağıtım şebekesi içinde zayi oluyor ya da ulaştığı yerde çalınıyor. Sadece kayıp kaçağı ve sistem kayıplarını önlesek, iki tane Mersin santrali eder. 25 milyar dolarlık santral yapmaya gerek yok.
· Nükleerin maliyetleri için ayrı kalemler var, kuruluş ile işletme maliyeti, tüketiciye kaça satılacak, sökülme ve atıkların depolanma maliyetleri var. 2008 yılındaki demeçlere bakarsanız 5 megavatlık (MW) ünite güya 2 milyar dolara mal olacaktı. En son Enerji Bakanı’nın görüşüne göre 20 milyar dolara mal olacak. Kuruluş maliyeti çok pahalı.
· Rekabet Kurulu’nun görüşüne göre Türkiye’de adil elektrik fiyat kilovat saat için 12 kuruş. Fakat TEDAŞ, Rus Rosatom’dan elektriği 23 kuruşa alacak ve bunun üzerine sekiz kalem ilave edilecek. Buna ucuz demeye insanın dili varmıyor. Eklendikten sonra bu miktar 33–35 kuruş olacak.
· Nükleer elektrik santralinin ortalama ömrü 30 yıl. 30 yıl faaliyet gösterdikten sonra kapanması lazım. Bir santral 30 yıl faaliyet gösteriyor, kapatılması 45–50 yıl kadar sürebiliyor. Mersin dünyanın en büyük santrallerinden biri olacak.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş:
· Türkiye’deki nükleer santral tartışmaları çok eski bir tartışma. Dünyada yaşanan trajedi, kazalara karşın Türkiye’deki ısrar sürüyor. Siyasal gerekçelerle yürütüldüğünü düşünüyorum. Biz mühendisler nükleer teknolojiye karşı değiliz, nükleer santrallerin elektrik üretim seçeneği olarak gündeme getirilmesine karşıyız. Türkiye’nin mevcut kaynakları doğru şekilde planlanır, başta yenilenebilir ve yerli kaynaklar devreye sokulursa nükleere ihtiyaç olmayacak.
· En son Mersin’le ilgili ÇED raporu döndü. Bu bile nasıl plansız, programsız bu sürecin işletildiğinin en somut örneğidir. Nükleer santraller pahalı elektrik üretiyor. İnşaat süreleri hiçbir zaman tutturulamıyor. Nükleer atıkların depolanması konusunda hala sıkıntılar yaşanıyor. Kurulacak santral Avrupa’dan lisans almamış, denenmemiş bir santral. Rusya yüzde 100 hisseye sahip.
· Ülkemizin enerji kaynaklarının yetersiz olduğu bilimsel değil, politik bir iddiadır. Hala kullanılmayı bekleyen 100 milyar kilovat saat (kWh) hidro, 120 milyar kWh rüzgar, 380 milyar kWh güneş, 16 milyar kWh jeotermal potansiyeli var. Dünyada 442 adet nükleer reaktör var. 1960’larda 70’lerde bu rakamın 1000’ler olacağı ifade ediliyordu. Nükleer endüstrisi burada yanıldı.
Financial Times gazetesi Enerji Yazarı Nick Butler:
· Türkiye, enerji politikasının bir sonraki aşaması konusunda gerçek bir seçim yapabilme avantajına hâkim. Hem Hazar Bölgesi, hem Rusya’dan doğalgaz hâlihazırda geliyor. Ancak Kürt gazı da Türkiye’ye gelebilir. Ayrıca Türkiye ve Kıbrıs siyasi ilişkilerini normalleştirirse, Doğu Akdeniz’de de gaz kaynakları hazırda bekliyor. Ayrıca Türkiye’nin çevresindeki ülkelerin yanısıra, ABD’den doğalgaz ithalatı da diğer bir alternatif enerji kaynağı.
· Şu andaki durumda doğalgaz en ucuz opsiyon gibi gözüküyor. Alternatif bir kaynak olarak düşünülen nükleer ise pahalı görünmeye başladı. Japonya’da yaşanan Fukuşima felaketinin ardından, güvenlik maliyetleri arttı ve temel inşaat maliyetleri bile yükseldi.
· Türkiye için seçim nükleer ile daha ucuz ancak ithal olan doğalgaz arasında. Şu andaki durum bu… Ancak daha uzun vadede Türkiye kendi kaya gazını da kullanabilir.,
Kaynak: Enerji Enstitüsü