Kategori : ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 28 March 2024
ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nde bu ay gündem atık yönetimiydi. İklim kriziyle mücadele ve döngüsel ekonomiye geçişte en önemli uygulamaların başında gelen atık yönetimi konusuna yerel seçimler öncesinde dikkat çekmek istediklerini belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer söyleşinin açılış konuşmasını yaptı.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: Belediyelerden atık yönetimine gerekli ilgiyi göstermelerini bekliyoruz
İklim krizi ve sürdürülebilirliğin atıkların kaynağa, yani hammaddeye dönüştürülmesiyle yakından ilgili olduğunu belirten Mete İmer, “Ülke olarak dört-beş yıldır içecek ambalaj atıkları için zorunlu depozito sistemine geçmeye çalışıyoruz. Bizde tüketim sonrası atıkların yönetiminden ana sorumlu belediyeler. Son yıllarda ambalaj atıklarının belediyelerce kaynağında ayrı toplanıp geri dönüşüme sevk edilmesinde aksaklıklar yaşanıyor. İçecek dışı ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanıp geri dönüştürülmesi için Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelini savunuyoruz. Yerel seçimlere giderken önümüzdeki dönemde tüm belediyelerden atık yönetimine gerekli ilgiyi göstermelerini rica ve talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
İTÜ – Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Görgün: Biyoçeşitlilik kaybını önlemek için, kültürümüzü, yaşam biçimimizi ve iş yapış biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor
Prof. Dr. Erdem Görgün sözlerine ÇEVKO Vakfı’na atık yönetimi konusunda 30 yıldır yaptığı çalışmalara teşekkür ederek başladı. ÇEVKO Vakfı’nın Yıldız Teknik Üniversitesi içinde atık yönetimi konusunda çok önemli bir araştırma merkezi kurduğuna dikkat çeken Görgün, konuyla ilgili dünyadaki son gelişmeleri gündeme getirdi. Döngüsel ekonomi konusunun en önemli parçasının atık yönetimi olduğuna dikkat çeken Görgün “biyoçeşitlilik kaybını önlemek için, kültürümüzü, yaşam biçimimizi ve iş yapış biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Atık yönetimi döngüsel ekonomi açısından çok önemli ama ürünleri daha üretirken atığı minimize ederek üretip, ürün kullanım sürelerini uzatacak şekilde tasarlamamız gerekiyor” dedi.
Görgün, döngüsel ekonomiye geçişin hızlanması için bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de dikkat çektiği “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” kapsamında hammaddenin ürün haline getirilirken tasarım süreçlerinden eskitmeme, onarma, tekrar kullanma ve ekonomik ömrü uzatma gibi konularda sorumluluğu üreticiye de verme başlıklarıyla Avrupa Birliği’nde düzenlemeler yapıldığını anlattı.
Döngüsellik konusunda AB ülkelerinin büyük bir hızla ilerlediğini belirten Görgün, Fransa’nın çıkardığı “Anti atık ve döngüsel ekonomi” yasasına dikkat çekti. Bu yasaya satılmamış ürünlerin imhasının yasaklandığı ve bu ürünlerin sivil toplum kuruluşları aracılığıyla dayanışma ekonomisine kazandırıldığını belirten Görgün, bu yolla bu ürünlere erişemeyen insanların ihtiyaçlarının karşılandığının altını çizdi. Aynı yasa doğrultusunda ürün ambalajlarına “Onarılabilirlik Endeksi”nin de ekleneceğini belirten Görgün bu sayede daha ürün satın alınırken zarar gördüğünde tüketicinin bu ürünlerin onarıma ne kadar açık olduğunu anlayabileceğini belirtti.
Anadolu Efes – Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi: 2030 yılında hedefimiz kendi operasyonlarımızda net sıfır karbon salımına ulaşmak
ÇEVKO Vakfı söyleşinin bu oturumundaki özel sektör temsilcisi Selda Susal Saatçi, sürdürülebilirlik ve iklim kriziyle mücadele konusunda Anadolu Efes’in yaptığı uygulamalarını, Dünya’da konuyla ilgili son gelişmeler ve verileri ele alarak anlattı. Dünya’yı tehdit eden risklerin eskiden ekonomik temelli olduğunu fakat bugünün risklerinin çevresel ve sosyal riskler olduğunu belirterek sözlerine başlayan Saatçi, iklim krizi ile beraber en çok öne çıkan üç konunun deniz seviyesinin yükselmesi, gıda üretiminin azalması ve biyoçeşitliliğin azalması olduğunu söyledi. Anadolu Efes’in çevre odağındaki çalışmalarını anlatırken Selda Susal Saatçi, son raporlama döneminde kendi operasyonları kaynaklı emisyonlarını bir önceki yıla göre %12 azalttığını ve 2020 yılına göre hektolitre başına su tüketimlerini %16 azalttıklarının altını çizdi.
Kurumun 2030 hedeflerini üç ana başlıkta toplayan Saatçi bu başlıkları şu şekilde özetledi: Çevre için sıfırlıyoruz, sosyal faydaya desteğimizi artırıyoruz, fırsat eşitliğiyle güçleniyoruz. Saatçi sözlerini “2030 yılında kendi operasyonlarımızda net sıfır karbon salımı hedefine ulaşacağız, Türkiye’de tüm tesislerimizde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan aldığımız sıfır atık belgesinin yanı sıra diğer yurt dışı operasyonlarımızın da bu prensiple çalıştıklarını belgelendirmesini hedefliyoruz, bununla birlikte plastikle mücadelemize devam edeceğiz” şeklinde sürdürdü.
AB Komisyonu İklim Elçisi – Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Seren Anaçoğlu: İklim krizi sonucunda oluşan felaketlerde ev içi şiddet yüzde 300 oranında artıyor
Söyleşide son olarak sözü alan AB Komisyonu İklim Elçisi – Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Seren Anaçoğlu iklim aktivizmine 16 yaşında başladığını belirtti ve bu süreçte AB Komisyonu İklim Elçiliği’ne kadar ilerlediğinden söz etti. Eyleme geçme çağrısında bulunan Anaçoğlu seçtiği hukuk mesleğinde çevre hukuku ve iklim adaleti konularına eğildiği bilgi ve mesajlarının gençler için yol gösterici olmasını istediğini paylaştı. İklim krizinin bir insan hakları sorunu olduğunu belirten Anaçoğlu, iklim krizi başlığında da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu belirtti. Anaçoğlu iklim krizi sonucunda oluşan felaketlerde ev içi şiddetin yüzde 300 oranında arttığını ve kadınların daha çok şiddete uğradığının altını çizdi.
İklim krizi sonucunda iklim adaletsizliğinin oluştuğu vurgusu yapan Anaçoğlu, hükümetlerin yapması gerekenleri belirtti: Öncelikle fosil yakıt tüketimini ortadan kaldırmak, belirli regülasyonlarla iklim krizinin önüne geçmeye çalışmak, toplumsal eşitliği sağlayarak herkesin felaketlerden kaynaklanacak olası etkilerini azaltmayı sağlamak ve vatandaşlarına etkili bir eğitim müfredatıyla iklim krizini daha fazla anlatmak.
Türkiye’deki ilk iklim gençlik hareketi olan “İklim için Gençlik” organizatörü olan Anaçoğlu, eğitimde iklim krizini yaygınlaştırmak gibi iklim krizi konusunda birçok kampanya yürüttüğünü ve bu kampanyalarla değişim yaratmaya çalıştığını belirtti. Ekip arkadaşları ile beraber Türkiye’nin ilk iklim krizi konulu davasını açarak diğer gençlere ilham olmaya çalıştığını söyledi. Son olarak, değişimi yaratmak için hep birlikte hareket etmemiz gerektiğini söyleyen Anaçoğlu herkesi iklim aktivisti olmaya ve dünyaları ve gelecekleri için hareket etmeye davet etti.
Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığını taşıyan söyleşiyi, aşağıdan izleyebilirsiniz.