Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS, SOLAR ENERGY NEWS, WIND ENERGY & RES NEWS - Tarih : 27 July 2015
18 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye’yi yaklaşık 13 yıl boyunca tek başına yönetti.
Bu dönemde meclisin en az yüzde 60 çoÄŸunluÄŸu bu partiden oldu. Aynı dönemde, meclis baÅŸkanları da bu partiden idi. 2007 yılından itibaren cumhurbaÅŸkanları da yine bu partiden seçildi…
Dolayısıyla, 13 yıllık icraatı sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi gerek yasa yapma gerekse karar alma ve yürütme süreçlerinde önceki pek çok hükümete göre çok daha avantajlı bir konumda çalıştı. Bu konum, özellikle icracı bakanlıklarda büyük bir kolaylık demekti ve işlerin çok daha sorunsuz ve hızlı yürütülebilmesine imkân sağladı.
Söz konusu icracı bakanlıklardan bir tanesi de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’dır. Türkiye’nin en önemli bakanlıklarından biri olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ülkedeki ekonomik büyümenin sağlanmasında son derece belirleyici bir konumdadır. Bu bakanlıkta elde edilen başarılar ya da tam tersine yapılan hatalar ülkemizin geleceğine ve vatandaşın yaşam kalitesine doğrudan etki eder.
YENÄ°LENEBÄ°LÄ°R KAYNAKLARDA DURUM
Dolayısıyla, söz konusu dönem boyunca, giderek daha fazla ithal kaynak ağırlıklı bir enerji tüketim yapısı ortaya çıkmıştır. Bununla beraber, aynı dönemde hidrolik dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma kapasitesinin giderek arttırılmış olması, olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Hidrolik dışındaki yenilenebilir kaynakların toplam enerji tüketimi içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 1,5 düzeyindeyken, 2013 yılında bu oran yüzde 3,4 düzeyine kadar yükseldi.
Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimindeki gelişme ise daha da çarpıcı oldu. 2002 yılında sadece 64 megawatt olan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik kurulu gücümüz, bu tarihten sonra hızla artarak 2015 yılı Haziran ayının başında 4.743 megawatt büyüklüğe ulaştı.
Sadece 2014 yılında söz konusu kaynaklara dayalı kurulu güç artışı yüzde 32 oranında oldu. Bu gelişmedeki en büyük pay, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de rüzgâr enerjisiydi. 2008-2015 yılları arasında hidrolik dışındaki yenilenebilir kaynaklara dayalı yaratılan kurulu gücün yüzde 85’i rüzgâr enerjisini kullanıyordu.
Ya Enerji VerimliliÄŸi?
Aslında, Türkiye gibi enerji fakiri bir ülke için en büyük başarıların enerji verimliliği alanında elde edilmesi son derece önemlidir.
Bununla beraber, enerji verimliliğinin en önemli göstergelerinden olan ve bir birim gayri safi yurtiçi hasıla üretmek için tüketilen enerjiye karşılık gelen enerji yoğunluğunun, 2002-2012 yılları arasındaki dönemde neredeyse yerinde saydığı anlaşılmakta.
Buna göre; birincil enerji yoğunluğu, -2000 yılı dolar fiyatlarıyla- her 1.000 Dolar hasıla için 0,30 ton petrol eşdeğerinden ancak 0,28 ton petrol eşdeğerine kadar düşürülebildi.
Söz konusu dönemde, enerji yoğunluğundaki iyileşme oranının Avrupa Birliği’nde (AB-28) yüzde 15 ve OECD ülkelerinde ise yüzde 20 düzeyine yakın olduğu dikkate alındığında, Türkiye’de elde edilen yüzde 6,7 oranındaki iyileşmenin yeterli sayılmaması gerektiği açıktır.
Bugün, Türkiye, her 1.000 Dolar büyüklüğünde yeni hasıla üretebilmek için İtalya’dan 2,1 kat, Almanya’dan 1,9 kat, Yunanistan’dan 1,5 kat ve Avrupa Birliği (AB-28) ortalamasından 1,7 kat daha fazla enerji harcamak zorunda.
Enerji verimliliğine ilişkin bir diğer gösterge ise elektriğin iletim ve dağıtımında söz konusu olan kayıplardır. Bu alanda belirli ölçüde bir mesafe alındığı söylenebilir. 2002 yılında yüzde 18,8 olan şebeke kaybının 2013 yılı itibariyle yüzde 15,7’ye kadar düşürülebilmesi önemlidir.Bununla beraber, bu alanda OECD ülkeleri arasındaki en kötü istatistik Meksika’dan sonra hala Türkiye’dedir.
– ELEKTRÄ°KTE Ä°THAL KAYNAKLARIN PAYI ARTTI
– ENERJÄ° Ä°THALAT FATURASI HIZLI YÃœKSELDÄ°
Dr. Nejat TAMZOK
Ankara, Temmuz 2015
e-Posta: nejattamzok@yahoo.com
Haberin Devamı İçin TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Enerji Günlüğü