Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, HYDROELECTRIC POWER PLANT NEWS - Tarih : 27 September 2015
Artvin’de geçtiğimiz ay meydana gelen sel felaketinin ardından, bazı çevre uzmanları Karadeniz’de çoğalan HES’lerin ekosisteme zarar verdiğini vurgulamıştı. Son 12 yılda Türkiye’de HES kurulu gücü iki katına çıktı. Fakat havza planlamasında eksik kalındı.
HALK arasında “HES” olarak bilinen hidroelektrik santraller, hem Türkiye, hem dünyada tartışılan bir konu olarak gündemde yer alıyor. Artan enerji talebini karşılamak için kömür gibi kaynaklara kıyasla daha temiz ve yenilenebilir bir kaynak olduğu gerekçesiyle hidroelektrik santralleri birçok ülkede teşvik ediliyor. HES’lerin elektrik üretim maliyetleri de termik santrallerin üretim maliyetlerine göre daha düşük olduğu için, elektrik fiyatlarının belli seviyede tutulabilmesi açısından zaruri görülüyor. Ancak HES’lerin inşaat ve işletme süreçleri, yanlış uygulamalar nedeniyle doğa ve insanlara yönelik geri dönüşü mümkün olmayan etkilere neden olabiliyor.
Elektrik sektörü temsilcileri, “2003 yılında çıkarılan Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği ile birlikte hızla özel sektör yatırımlarına açılan HES’ler için yeterli planlamanın yapıldığını söylemek ne yazık ki mümkün değil. ‘Göç yolda düzülür’ mantığı çerçevesinde hareket edildiği acı bir gerçek. Ancak bazı HES inşaatlarında gerekli önlemler alınmadığı ve yeterli denetim yapılmadığı için yaşanan tahribatlar tüm HES’lere mal edilmemeli” diyor.
KURULU GÜCÜN ÜÇTE BİRİ
Artvin’de meydana gelen sel felaketinin ardından çevre mühendislerince yapılan açıklamada, Karadeniz’deki tüm derelerde sayısız HES olduğu ve bölgede yapılan tahribatın daha çok felakete gebe olduğu savunulmuştu. Türkiye’nin elektrik üretiminde HES’lerin durumunu inceledik. Hâlihazırda 88 adet barajlı ve 449 adet nehir tipi olmak üzere toplam 537 adet HES işletmede. HES’lerin kurulu gücü ise yaklaşık 25 bin megavat (MW). Bu da Türkiye’nin 72 bin MW civarındaki kurulu gücünün yüzde 35’ine karşılık geliyor. Bir başka deyişle, bugün Türkiye’nin elektrik kurulu gücünün 3’te 1’inden fazlasını HES’ler oluşturuyor. 2003 yılında HES kurulu gücü 12 bin MW’lar seviyesindeyken, 12 yılda bu rakamın iki katına çıktığı görülüyor. Elektrik üreticileri, geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklık nedeniyle elektrik üretimi içinde HES’lerin payının yüzde 16’larda kaldığını ancak bu yılın ilk 8 ayında HES’lerden sağlanan üretimin toplam üretimdeki payının yüzde 28’lere çıktığı bilgisini paylaşıyor.
BİRBİRİNDEN KOPUK BİRÇOK HES
Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Başkanı Önder Karaduman, HES yatırımlarıyla ilgili özetle şunları söylüyor: “HES’lerin üretim maliyetleri termik santrallerin üretim maliyetlerine göre kat be kat düşük. HES yatırımlarına toptancı bir yaklaşımla karşı çıkanlar, daha yüksek elektrik faturaları ödemeye hazır mı? HES’lerden üretim yerine aynı elektriği doğalgazdan üretiyor olsaydık, gaz ithalat faturamız yaklaşık 5 milyar dolar daha yüksek olacaktı. HES’ler, çevreye uyumlu, atık riski olmayan, karbon salınımına yol açmayan, temiz enerji üretim birimleri. Bazı HES inşaatlarında gerekli önlemler alınmadığı ve yeterli denetim yapılmadığı için yaşanan tahribatlar, tüm HES’lere mal edilmemeli. Bunları vurguladıktan sonra, özel sektör HES yatırımları ile ilgili en başından beri yaşanan sorunlara bakacak olursak, HES’ler için yeterli planlamanın yapıldığını söylemek ne yazık ki mümkün değil.
HES yatırımları için olmazsa olmaz bir gereklilik olan ‘havza planlamaları’ ihmal edildi. HES’lerin kaynağı olan suyu, havza içinde birçok farklı paydaşın da kullandığı ve paydaşlar arasında detaylı plan ve koordinasyon gerektiği görmezden gelindi. Neticede, plansız bir şekilde adeta bir furyaya dönüşen HES yatırımları sonucunda, verimsiz ve birbirinden kopuk birçok proje hayata geçti. Birbirini takip eden ardışık HES’ler arasında üretim optimizasyonunun yapılmaması, suyun verimsiz kullanılmasına ve ekonomik kayıplara neden oluyor.”
Haberin Devamı İçin TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Hürriyet