CLA Akademi | Enerji Gazetesi

(Turkish) Dünyada Yenilenebilir Enerjiye 7,4 Trilyon Dolarlık Yatırım Yapılacak!

Kategori : ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 12 March 2016


Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yayımlanan World Energy Outlook 2015 Raporuna göre, küresel enerji talebinde 2013-2040 yıllarında üçte bir artış gerçekleşecek, bu artış gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacak.

Enerji arzında yenilenebilidunyada-yenilenebilir-enerjiye-74-trilyon-dolarlik-yatirim-yapilacakr, 2040′a kadar öne çıkacak. Dünyada yenilenebilir enerjiye 24 yılda 7,4 trilyon dolar yatırım gerçekleştirilecek. 2040′a kadar yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretimi, AB ülkelerinde %50, Çin ve Japonya’da %30, ABD ve Hindistan’da ise %25′e yükselecek.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan World Energy Outlook 2015 raporunda küresel enerji piyasalarının bugünü ve geleceğine ilişkin önemli tespitler yapılıyor. Rapora göre, Paris’teki BM İklim Zirvesi (COP21) öncesinde verilen taahhütlerin, daha düşük karbonlu ve daha verimli bir enerji sistemine yönelim konusunda yeni bir itici güç sağlasa da enerji konusunda artan küresel ihtiyaç resmini değiştirmediği vurgulandı. Merkez senaryoya göre 2040 yılına kadar Hindistan, Çin, Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya kaynaklı olarak küresel enerji kullanımıüçte bir artacak. Bu artış gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacak.

PETROL FİYATLARI 2020′DE 80 $ SEVİYESİNE YÜKSELECEK

Raporda, piyasalar arz fazlasını ortadan kaldırdıkça petrol fiyatlarının yükseldiği, ancak risklerin devam ettiği belirtiliyor. Ana senaryoya göre, 2020 itibariyle piyasa 80$/varil seviyesinde yeniden dengelenecek ve bundan sonra ise fiyatta yeniden artış olacak. Yıllık ortalama 900 binvaril/gün ilave ile talep 2020’ye kadar artacak. Ardından 2040’taki 103,5 binvaril/gün’lük artış yüksek fiyatlar, sübvansiyonların kaldırılması çabası (reform sürecindeki ivmelenmenin petrol fiyatı yükselirken bile korunması şartıyla), verimlilik politikaları ve alternatif yakıtlara geçiş nedeniyle hafifleyecek. ABD, AB ve Japonya hep birlikte petrol taleplerinin 2040 itibariyle yaklaşık 10 binvaril/gün seviyesine ineceğini öngörmekte. Arz tarafında ise düşüşte olan arama ve üretim faaliyeti harcamaları OPEC üyesi olmayan ülkelerin birleştirilmiş üretiminin bir sonucu olarak 2020’den önce 55 binvaril/gün’ün hemen üzerinde bir noktada en üst seviyeye ulaşacak.

OPEC ülkeleri arasındaki üretim artışının başını Irak ve İran çekecek. Ancak her iki ülkenin de büyük zorluklarla karşı karşıya Irak’taki istikrarsızlık riski ve bunun yanında altyapı ve kurumlardaki zaaflar, İran’da gerekli teknoloji ve büyük ölçekli yatırımların gündeme alınması ihtiyacı var.

Tüm dünyada petrol ve gaz arama ve üretim yatırımlarında mevcut bölgelerde azalan üretimin telafi edilmesi ve gelecekteki üretimin bugünkü seviyelerde sabit tutulabilmesi için yıllık 630 milyar dolarlık bir artış gerekli. Arzdaki mevcut artış petrol piyasası güvenliği hakkında bir rahatlama nedeni olmamalı. Konvansiyonel olmayan petrolün (tight oil) kısa yatırım döngüsü ve fiyat sinyallerine hızlı bir şekilde tepki verme yeteneği, petrol piyasasının çalışma biçimini değiştiriyor. Ancak Birleşik Devletler’de konvansiyonel olmayan petrol kaynağının gelişiminde sağlanan yoğunluk, eninde sonunda maliyetleri artırıyor. Birleşik Devletler konvansiyonel olmayan petrol üretimi kısa vadede tökezlemesine rağmen fiyatlardaki toparlanmayla birlikte, teknoloji ve verimliliğin de yardımıyla yukarıya doğru ilerleyişini sürdürüyor. Ancak konvansiyonel olmayan petrolün yükselişi nihai olarak, operatörler “en etkili noktaları” tükettikçe ve üretkenliği daha az olan arazilere geçtikçe, artan üretim maliyetleri ile sınırlandırılmakta. ABD’nin konvansiyonel olmayan petrol üretimi 2020’lerin başlarında yatay bir seyir izleyecek ve 5 binvaril/gün değerinin hemen üzerinde kalacak, bunun sonrasında ise kademeli bir azalma başlayacak.

FİYATLAR UZUN SÜRE DÜŞÜK KALIRSA NE OLUR?

Raporda yer alan düşük petrol fiyatı senaryosuna göre, petrol fiyatları bu on yılın sonuna kadar 50 dolar/varil seviyesine yakın kalacak, 2040 yılında ise yeniden 85 dolar/varil seviyesine kademeli olarak yükselecek. Bu gidişat küresel ekonominin yakın dönemde düşük büyüyeceği; daha istikrarlı bir Ortadoğu ve OPEC’in petrol piyasasındaki büyük payını korumak amacıyla stratejisinde kalıcı bir değişikliğe gideceği (global enerji karışımında petrolün konumunu koruyacak fiyat da olması halinde); daha esnek üretime sahip OPEC üyesi olmayan ülkelerin ve özellikle de ABD’nin konvansiyonel olmayan petrol arzı varsayımlarına dayanıyor. Taşımacılık sektörünün etkisiyle yükselen taleple, petrol kullanımı 2040 yılında 107 binvaril/gün seviyesine çıkacak. Bu senaryonun gerçekleşmesi üretim için düşük maliyetli kaynaklara sahip olan büyük şirketlerin merkezi senaryoya göre çok daha yüksek seviyelerde üretim yapmak konusundaki yeterliliğine ve istekliliğine bağlı. Düşük petrol fiyatı senaryosuna göre Ortadoğu’nun petrol piyasasındaki payı, geçen kırk yıl içerisindeki herhangi bir zamandan daha fazla olacak. Uzun vadede petrol piyasasının bu şekilde gelişmesi ihtimali üretici gelirleri üzerindeki etki nedeniyle azalacak.

HİNDİSTAN DÜNYANIN EN BÜYÜK ENERJİ TÜKETİCİSİ OLUCAK

OPEC petrol ihracatı gelirleri daha yüksek üretime rağmen World Energy Outlook’un merkezi senaryosuna göre dörtte bir oranında düşecek. Düşük fiyatlar tüketiciler için her zaman iyi haber değil. Ekonomik faydalar, Ortadoğu’nun ithal ham petrole daha fazla güvenmesi ve yatırımın azalması halinde fiyatta keskin bir sıçrama meydana gelmesi riski ile dengelenecek. Fiyatların uzun süre çok düşük kalması, gaz arzı konusunda gerekli yatırımlarının yapılmamasına ve bu da gaz arz güvenliği konusunda endişelerin artmasına sebep olacak. Düşük petrol fiyatları tek başına elektrik sektöründe, yenilenebilir enerji teknolojilerinin kullanımı konusunda büyük bir etkiye sahip değil. Ancak bunun için politika yapıcıların gerekli piyasa kurallarını, politikaları ve sübvansiyonları oluşturmada kararlı kalmaları gerekiyor. Biyoyakıtlara ilişkin genel bakış, tıpkı elektrik ve doğalgazla çalışan vasıtaların tercih edilmesi ve daha verimli teknolojilere yatırım yapılmasının teşvik edilmesi konularında olduğu gibi, daha ucuz konvansiyonel taşıma yakıtlarının engeline takılıyor.Düşük petrol fiyatı senaryosuna göre, daha uzun geri ödeme süreleri merkezi senaryodaki neredeyse %15’lik enerji tasarrufu olanağının, yukarıda bahsedilen arabalarda, kamyonlarda,uçaklarda ve diğer son-kullanım ekipmanında yapılan 800 milyar dolarlık değerindeki verimlilik iyileştirmeleri fazlasıyla ihtiyaç duyulan enerji geçişinin, kaçırılması anlamına geliyor.
2040′ta Hindistan’ın petrol ithalatı Avrupa Birliği ülkelerini geçecek, Çin’in ithalatı ise ABD’nin 5 katına çıkacak. 2040′ta Hindistan, Çin’i geçerek en büyük enerji tüketicisi olacak.

DOĞALGAZ İÇİN DÜZLÜĞE ÇIKIŞ SÖZ KONUSU DEĞİL

Rapora göre neredeyse %50’ye varan bir tüketim artışı ile doğalgaz, fosil yakıtlar arasında en hızlı büyüyen yakıt türü. Çin ve Ortadoğu gaz talebi artışının ana merkezleri olmakla birliktebu iki merkez, gaz kullanımı konusunda 2010 yılındaki zirve noktasına ulaşamayan AvrupaBirliği’nden daha büyük tüketiciler. Görünüm’ün ilk döneminde, Kuzey Amerika’da zatendüşük olan ve diğer bölgelerde de büyük miktardaki arz ve sözleşmeli petrol fiyatlarıyla olan bağınedeniyle aşağıya doğru çekilen gaz fiyatları ve rekabetçi fiyatlardan gaz alımı yapmak isteyen alıcılar vardı. Ancak özellikle bina sektöründeki verimlilik politikaları, elektrik üretimindeyenilenebilir kaynaklar ve (bazı ülkelerde) kömürden kaynaklı rekabet nedeniyle daha uzun süreli genişlemenin kapsamı sınırlanmakta. Ayrıca mevcut düşük fiyat ortamında yatırımınertelenmesinin 2020’lerde daha sıkı piyasalar oluşturması halinde bu kapsam daha da sınırlı olacak. Küresel talepte öngörülen artışın beşte biri, son derece uzun ve sermaye-yoğunboru hatları veya LNG projeleri ile taşınan gazdan kaynaklanıyor. Bu proje maliyetlerininkontrol altında tutulması (son zamanlardaki bütçeyi aşma örneklerinin aksine) gazın gelecektekirekabetçi konumu için hayati önem taşıyacak. Güçlü bir sera gazı olan metan emisyonları,bu sızıntıların önüne geçilmesi için uyumlu bir politika tedbiri alınmaması halinde tüm arzzinciri boyunca gaza çevresel açıdan duyulan güveni zedeleyecek. Konvansiyonel olmayangaz, küresel gaz arzının %60 kadarını oluşturuyor. Ancak konvansiyonel olmayan gazıngelişiminin, kaya gazının vatanı olan Kuzey Amerika’nın ötesine yayılması daha kademeli ve düzensiz. Çin’in konvansiyonel olmayan gazdaki artış hızı büyük bir belirsizliktir: Üretimin2040 itibariyle 250 milyar metreküpü aşmasının planlanması gibi konvansiyonel olmayan gaz gelişimini destekleyen politikalar mevcut. Ancak jeoloji, sınırlı su kullanılabilirliği ve bazıana kaynak-zengin alanlardaki nüfus yoğunluğu, fiyatlandırma, kaynaklara ve yerel boruhatlarına erişim ile ilgili düzenlemelere ilişkin konularla birlikte, üretimde çok hızlı bir artışolmasını engelliyor.

KÖMÜR İÇİN ÖNÜMÜZDE ÇALKANTILI BİR DÖNEM VAR

Rapora göre, kömürün 2000 yılında %23 olan küresel enerji karışımındaki payı bugün %29’a yükseldi. Ancak bu pay artışının arkasındaki itici güç yavaş yavaş azalıyor ve yakıtın talihi ters dönüyor.Endüstrideki sürekli güçlü talep artışına ilişkin beklentiler, özellikle de Çin’de,yakın zamanda arzda büyük yatırımlar yapılmasını tetikledi. Ancak gerçek kömür kullanımıoldukça yetersiz kaldı, bu da aşırı kapasiteye ve fiyatların dibe vurmasına yol açtı. Rapordaki öngörülere göre, geçen on yıl içerisinde küresel enerji talebindeki %45’lik artışı karşılayan yakıt, 2040’a kadarki artışın ancak yaklaşık %10’unu karşılayacak. Bunun nedeni büyük ölçüde Hindistan ve Güneydoğu Asya’daki kömür talebinin üç katına çıkması olacak.Kömürün güçlü karşıt politikalar ile karşılaştığı OECD’deki tüketimin aynı dönem içerisinde %40 civarında azalacağı öngörülüyor. 2040 yılında Avrupa Birliği’ndeki kömür tüketimi mevcut seviyelerin yaklaşık üçte birine düşmekte. Kömür piyasasında, yakın zamana kadar güvenli bir yatırım merkezi olarak algılanan Çin riskli bir bölge haline gelmeye başlıyor. Rapordaki öngörü bu bölgedeki enerji talebinin önce yatay bir seyir izleyeceği ve ardından düşüşe geçeceği yönünde. Merkezi senaryoya göre 2040 itibariyle, Asya’nın küresel olarak tüketilen her beş ton kömürün dördünü tüketeceği ve kömürün birçok ülkede elektrik sisteminin omurgası olarak kalacağı öngörülüyor. Bununla birlikte, kömürün tüm dünyada devam eden kullanımı, ancak neden olduğu hava kirliliğinin azaltılması amaçlı gelişmiş kontrol teknolojileri yoluyla en verimli şekilde kullanılması ve CO2’nin emniyetli ve maliyet etkin bir şekilde tutulmasının ve depolanmasının sağlanması halinde sıkı çevre politikaları ile uyumlu olabilir.

ELEKTRİK SEKTÖRÜ KARBONSUZLAŞTIRMAYA LİDERLİK EDİYOR

Rapora göre, elektrik2040 itibariyle enerji tüketiminin dörtte birini oluşturacak. Elektrik sektörü karbondan arındırılmış bir enerji sistemine giden yolda liderlik ediyor.OECD üyesi olmayan ülkeler elektriktalebindeki her sekiz ek birimden yedisine sahip. 2040 yılına kadar yeni enerji tesislerineyatırılan her doların 60 sentinin yenilenebilir enerji teknolojilerine harcanmasıyla, küresel yenilenebilir kaynaklı elektrik üretimi 8.300 TW/saat kadar artacak (bu rakam toplamüretimdeki artışın yarısından daha fazla). Bu miktar, bugün Çin, Birleşik Devletler ve AvrupaBirliği’ndeki toplam fosil yakıtlı üretim tesislerinin üretimine eşdeğer. Net sonuç, kömürünküresel elektrik karışımındaki payının %41’den %30’a düşmesi, hidro haricindeki yenilenebilirkaynakların benzer bir miktara ulaşması, bu arada gaz, nükleer ve hidro kaynakların mevcutpaylarını büyük ölçüde koruması biçiminde. 2040 itibariyle, yenilenebilir kaynaklı üretimAvrupa Birliği’nde %50, Çin ve Japonya’da %30 ve Birleşik Devletler ve Hindistan’da %25’inüzerinde bir paya ulaşacak. Bu durumun tersine Asya dışında kömür, elektrik arzının%15’ten azında kullanılmakta. Daha maliyetli teknolojilere ve artan fosil- yakıt fiyatlarınakarşın, elektrik GSMH’ya bağlı olarak birçok bölgede daha makul ücretli olacak. Yenilenebilirenerji kaynaklarından ve nükleer güçten daha fazla üretim yapılması ve daha verimli termiksantraller ile elektrik üretiminden kaynaklı CO2 emisyonları 2040 yılında elektrik üretimiartışının sadece beşte biri oranında artacak. Bu, geçen 25 yıl içerisinde gerçekleşenleaynı doğrultuda bir ilişki. Bu öngörülerin gerçekleştirilmesi için dünyanın 2040 itibariylebugün küresel olarak tesis edilenden daha fazla kapasite eklemesi ve bu arada değişkenyenilenebilir kaynaklı teknolojilerin entegre edilmesi ihtiyacı nedeniyle ortalama kapasitekullanım oranlarının azalması gerekiyor. Bu durum, birçok ülkede üretim ve şebekelereyapılması gereken yatırımı gerçekleştirecek uygun piyasa mekanizmalarına ilişkin soruların ortaya çıkmasına neden olmakta.

DENGE, DÜŞÜK KARBON TEKNOLOJİLERİNE DOĞRU KAYIYOR

Daha düşük karbon enerjisi seçeneklerine yönelik politika tercihleri, maliyetlerdeki eğilimlerle desteklenmekte. Petrol ve gazın çıkartılması gittikçe daha pahalı hale gelmekte, yenilenebilir kaynakların ve daha verimli son kullanım teknolojilerinin maliyetleri düşmeye devam ediyor. Operatörlerin daha küçük, uzak ve zorlu rezervuarlara taşınmaya buna karşın, maliyet azaltımları, rüzgar gücü ve PV güneş enerjisi gibi, teknoloji kazanımlarının hızlı olduğu ve kullanımları için çok sayıda uygun saha bulunan, daha verimli teçhizat ve aletler için bir norm olmakta. Fosil yakıt tüketimi büyük sübvansiyonlardan faydalanmaya devamediyor. Bu küresel sübvansiyon faturasının 2014 yılında 490 milyar dolar olacağını tahminediyor, bununla birlikte 2009 yılından bu yana gerçekleşen reformlar olmasaydı bu miktar610 milyar dolar civarında olacak. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin enerji sektörü içerisindekikullanımına yardımcı olmak amaçlı sübvansiyonlar 2014 yılında 112 milyar dolar tutarında oldu (biyoyakıtlar için ek olarak 23 milyar dolar). Destekleyici devlet politikaları ve ilgili sübvansiyonlar, kullanılan kapasitenin büyük bölümü için kritik olmaya devam etmekte. Çünkü merkezi senaryoya ancak birkaç ülke karbon için önemli bir bedel uygulamakta. Bununla birlikte sübvansiyonlara duyulan ihtiyaç, devam eden maliyet azaltımı ve yüksek toptan satış fiyatları nedeniyle daha yüksek kaliteli yenilenebilir kaynaklara sahip olan ülkelerde kullanıma doğru bir kayma ile sınırlandırıldı.2040 yılında sübvansiyonlarda tahmini olarak 170 milyar dolara tekabül eden %50’lik bir artış, hidro dışındaki yenilenebilir kaynaklardan sağlananüretimde beş kat bir artışı garanti etmekte (maliyetteki azalmalar ve daha yüksek toptansatış fiyatları olmadan, 2040 yılındaki sübvansiyon faturası 400 milyar doları aşacak). Herhangi bir sübvansiyon desteği olmadan rekabet gücüne sahip olan hidro dışındaki yenilenebilir kaynakların payı, iki katına çıkarak üçte bir oranına ulaşacak.

HEDEF HALA 2 DERECENİN ALTI

World Energy Outlook 2015 raporuna göre, COP21 ile hızlanan politika eğilimlerindeki kaymaya rağmen, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için daha fazlasına ihtiyaç var. Çok fazla ihtiyaç duyulan küresel enerji geçişinin başlamış olduğuna dair çok bariz işaretler var, ancak bunun hızı yükselen CO2 emisyonları trendinin kalıcı olarak tersine çevrilmesini sağlamak için henüz yeterli değil. Merkezi senaryoya göre, düşük karbonlu teknolojilere yapılan yıllık yatırım artıyor, ancak 2040’a kadar yenilenebilir enerjiye yatırılan toplam 7,4 trilyon dolar küresel enerji arzına yapılan toplam yatırımın ancak %15 kadarına karşılık gelecek. Elektrik arzının sürekli olarak karbondan arındırılması durumuna son kullanım sektörlerinde benzer şekilde hızlı bir kayma ile uyum sağlanamıyor. Bu sektörlerde endüstri için yakıt olarak kömür ve gazın veya taşıma yakıtı olarak petrolün yerini bir başka yakıta bırakması çok daha zor ve pahalı. Sonuç olarak, bugünkü haliyle enerji politikaları, CO2 emisyonlarının dahaaz artmasına yol açmakta; ancak emisyonların ekonomik büyümeyle ilişkisini tamamıyla ortadan kaldırmadığı gibi 2°C hedefine ulaşmak için gereken biçimde emisyonlarda mutlak bir azalma sağlamıyor. Haziran 2015’te yayınlanan bir WEO özel raporu olan Enerji ve İklim Değişikliği’nde herhangi bir net ekonomik maliyet olmaksızın 2020 itibariyle enerji ile ilgili emisyonların azaltılması konusunda -ki bu 2°C sonucuna giden kapı açık kalacaksa bir zorunluluk olacaktır- bir tepe noktasına ulaşılması için daha fazla ne yapılabileceğini gösteriyor. Bunlar:
• Endüstri, bina ve taşıma sektörlerinde enerji verimliliğinin artırılması.
• En az verimli olan kömürle çalışan enerji santrallerinin kullanımının kademeli olarakazaltılması ve bunların inşasının yasaklanması.
• Enerji sektöründeki yenilenebilir kaynaklı enerji teknolojilerine yapılan yatırımların 2014yılındaki 270 milyar dolar değerinden 2030 itibariyle 400 milyar dolar değerine artırılması.
• Devam etmekte olan son kullanıcılara verilen fosil yakıt sübvansiyonlarının 2030’a kadarkademeli olarak kaldırılması.
• Petrol ve gaz üretimindeki metan emisyonlarının azaltılması.

WEO – 2015 merkezi senaryosuna göre elde edilen tahminlerle güçlendirilen sonuç, dünyanın 2°C hedefine uygun bir emisyon gidişatı izlemesi için, COP21’de üzerinde anlaşmaya varılmış olan çerçevenin gittikçe daha kuvvetli hale gelen iklim taahhütlerini sağlayacak bir prosedür temin etmesi gerekiyor. Uzun vadeli karbonsuzlaşmaya ilişkin açık ve güvenilir birvizyon, yatırım için doğru sinyallerin sağlanması ve düşük karbonlu, yüksek verimli bir enerji sektörünün iklim değişikliğine karşı mücadele konusundaki uluslararası çabaların merkezinde olmasına olanak verilmesi için hayati önem taşıyor.

Kaynak: Energy World


Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :

Green Pi Enerji

EcoGreen | Biyokütle - Biyogaz - Güneş Enerjisi Santralleri



   GÜNCEL ENERJİ KÖŞE YAZILARI

   TÜM ENERJİ KÖŞE YAZARLARI VE YAZILARI>>

LANGUAGE SELECT:

  • Turkish
  • English

HABER KATEGORİLERİ

ENERGY SEARCH

Enerji Sektörü İş İlanları & Kariyer

Enerji Kütüphanesi



WhatsApp chat