Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 02 July 2012
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ile 21’nci Yüzyıl için Yenilenebilir Enerji Politika Ağı’nın (REN21) ortak hazırladığı iki rapora göre rüzgar, güneş, dalga, jeotermal enerji ve yağmur gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım, 2011 yılında bir önceki yıla göre yüzde 17 artarken, 2008 finansal krizinden önceki yıl olan 2007’ye göre yüzde 94 artış sağladı. 2011 yılı itibariyle küresel elektrik üretiminin yüzde 79.7 fosil ve nükleer enerji kaynaklarından elde edilirken, hidro-elektrik santralleri dahil yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı yüzde 20.3 oldu.
Hidro-elektrik santrali dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise yüzde 5 oldu. Kömür, doğalgaz, petrol gibi fosil yakıtlara temiz bir alternatif olarak nitelenen yenilenebilir enerji kaynakları 2010 yılında küresel enerji tüketiminin yüzde 16.7’sini sağlamıştı. 2011 yılı sonu itibariyle dünya genelinde hidro-elektrik santralleri dahil toplam yenilenebilir enerji kapasitesi 2010 yılına göre yüzde 8 artışla 1,360 gigavata (GW) ulaştı. Hidro-elektrik dışı yenilenebilir enerji kapasitesi ise toplamın yüzde 29’u yani 390 GW oldu. Bununla beraber 2011 yılı itibariyle yenilenebilir enerjiye yönelik 257 milyar dolarlık yatırımın fosil enerji üretimine yapılan yatırımın yüzde 15 gerisinde kaldığına dikkat çekildi. ABD Enerji Enformasyon İdaresi’ne (EIA) göre doğalgazın izlediği kömür, dünya enerji üretiminde lider kaynak olmaya devam etti.
Yenilenebilir enerji kaynakları arasında güneş enerjisi, 2011 yılında iki kat fazla yatırım çekerek rüzgar enerjisinin önüne geçerek başlıca yenilenebilir enerji kaynağı oldu. Güneş enerjisine toplam yatırımlar yüzde 52 artışla 147 milyar dolara ulaştı. REN21 Başkanı Muhammed El-Aşri, “Bazı kilit piyasalarda devam eden ekonomik kriz ve süregiden siyasi belirsizliklere karşın 2011’de her zamankinden daha fazla oranda yenilenebilir enerji kurulumu gerçekleştirildi. Yenilenebilir enerji daha fazla sayıda ülke ve bölgeye yayılmakta” diye konuştu. Yenilenebilir enerji kaynakları toplam küresel enerji üretim kapasitesinin yüzde 25’ten fazlasını oluştururken, küresel elektrik üretiminin de yüzde 20.3’ünü sağladığını söyleyen Muhammed El-Aşri, yenilenebilir enerji sektörünün büyümesinde Japonya’da Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki felaket ile yenilenebilir enerji alanında maliyetleri düşüren teknolojilerde sağlanan gelişmelerin de rol oynadığını söyledi.
2011 yılında 50 ülke rüzgar enerjisi kapasitesi kurdu
UNEP ile REN21’in ortak raporlarında 2011 yılında aşağı yukarı 50 ülkenin rüzgar enerjisi kapasitesi kurduğunu, güneş enerjisi üretim kapasitesinin de yeni ülke ve bölgelere yayılarak 200 milyondan fazla hanede sıcak su kullanımına olanak sağladığı belirtildi. Ayrıca bir yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal enerjiye Doğu Afrika’da ilginin arttığı da kaydedildi. Avrupa’daki krizin yol açtığı tasarruf baskıları ve ABD Kongresi’nde bu enerjiye yönelik yasama kördüğümünün gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerjiye yönelik politika desteğinde düşüşe yol açmasına rağmen 2012 başları itibariyle en az 118 ülkenin yenilenebilir enerji hedefleri koyduğu belirtilen raporda 2011’de bu sayının 96 olduğu ifade edildi
Yenilenebilir enerjideki bu artışa karşın büyük hidroelektrik santralleri hariç, yenilenebilir enerji, 2011’de dünya genelinde tüm yeni elektrik üretim kapasitesine yüzde 44 oranla yarıdan az katkı sağladı. Raporlar, katkının olumsuz hava şartlarının sonucu olarak güneş ve rüzgar için daha düşük kapasite faktörlerinden ötürü asıl üretilen yeni enerjinin yalnızca yüzde 31’ine karşılık geldiğini belirtti. Raporlarda 2011’de 237 milyar doları yeşil enerji kapasitesine olmak üzere yenilenebilir enerjiye yönelik toplam 257 milyar dolar yatırım harcamasının ise fosil yakıtlara yapılan 302 milyar dolarlık yatırımın halen gerisinde olduğuna dikkat çekildi. Toplam yatırım bakımından hidroelektrik santralleri hariç yenilenebilir elektrik kapasitesinde ilk 7 ülke Çin, ABD, Almanya, İspanya, İtalya, Hindistan ve Japonya olarak sıralandı. Bu ülkelerin dünya genelinde toplam hidro-harici yenilenebilir elektrik üretiminin yüzde 70’ini oluşturduğu da belirtildi.
AB’de yenilenebilirin elektrik payı yüzde 31.1
REN21’in “Yenilenebilir Enerji 2012, Küresel Durum Raporu”nda Avrupa Birliği’nde yenilenebilir enerji kaynakları, 2011 yılı itibariyle toplam elektrik kapasite ilavelerinin yüzde 71’inden fazlasını oluşturarak, toplam elektrik kapasitesinde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 31.1’e çıkardı. Güneş enerjisi, faaliyete geçen yeni kapasitenin tek başına yüzde 47’sini meydana getirdi. AB’de enerji tüketiminde yenilenebilir kaynakların payı da paralel olarak artıyor. Rapora göre 2010’da toplam elektrik tüketiminde yenilenebilir kaynakların payı yüzde 19.8’e çıktı. Bu oran 2009’da yüzde 18.2’ydi. Aynı şekilde yenilenebilir kaynakların toplam brüt nihai enerji tüketimindeki payı 2010’da yüzde 12.4 oldu. Bu oran 2009’da yüzde 11.5’ti.
Almanya yenilenebilir enerjide Avrupa lideri
Almanya, enerji, ısıtma ve ulaşımda pek çok yenilenebilir teknolojiyi kullanan dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında yer alırken, bu alanda Avrupa’da lider ülke konumunu sürdürdü. 2011’de yenilenebilir enerji kaynakları Almanya’nın nihai enerji tüketiminin yüzde 12.2’sini, elektrik üretiminin ise yüzde 20’sini (2006’da yüzde 11.6), ısıtma talebinin yüzde 10.4’ünü ve hava trafiği hariç ulaşım yakıtının yüzde 5.6’sını meydana getirdi.
ABD’de yenilenebilir enerjinin payı yüzde 11.8
Dünyanın en büyük ekonomisinde yenilenebilir enerji, 2011’de ulusal elektrik kapasitesi ilavelerinin tahminen yüzde 39’unu meydana getirdi. ABD’nin hidro-elektrik santralleri harici net elektrik üretimi payı 2009’daki yüzde 3.7’lik paydan 2011’de yüzde 4.7’ye yükseldi. Ülkedeki 9 eyalet, elektriğinin yüzde 10’unu hidro-harici yenilenebilir enerji kaynakları yoluyla üretti. 10 yıl önce iki eyalet, net elektriğinin yüzde 10’unu hidroelektrik santralleri dışındaki yenilenebilir kaynaklardan elde ediyordu. 2011’de ABD’de başlıca enerji üretiminde tüm yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 11.8 oldu. 2010’da bu pay yüzde 10.9’du.
Çin yenilenebilirde büyük atılım yaptı
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, 2011 yılını diğer başka he ülkeden daha fazla yenilenebilir enerji kapasitesiyle tamamladı. 2011 yılı yenilenebilir enerki kapasitesi 282 GW oldu. Bunun dörte birini (70GW) hidro-elektrik harici yenilenebilir enerji kaynakları oluşturdu. 2011’de eklenen 90 GW’lik yeni elektrik kapasitesinin üçte birini yenilenebilir enerji kaynakları, beşte birini ise hidro harici yenilenebilir enerji kaynakları meydana getirdi. Öte yandan pek çok ülke elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynağı rüzgarın payını 2011’de 2010’a göre artırdı.
Örneğin Danimarka 2011’de elektriğinin yüzde 26’sını, İspanya yüzde 15.9’unu, Portekiz yüzde 15.6’sını, dört Almanya eyaleti yüzde 46’sını, Güney Avustralya eyaleti yüzde 20’sini, Amerikan Iowa ve Güney Dakota eyaletleri sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 22’sini rüzgardan elde etti. Kişi başına düşen yenilenebilir enerji tüketiminde Almanya birinci olurken, bu ülkeyi İspanya, İtalya, ABD, Japonya, Çin ve Hindistan izledi. Bölge olarak Avrupa Birliği küresel hidro harici yenilenebilir enerji kapasitesinin yüzde 44’üne ev sahipliği yaparken, BRICS grubunu oluşturan Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS’in payı ise geçtiğimiz yıllarda artararak yüzde 26 oldu. Raporlara göre ilave yatırımlara rağmen raporda yenilenebilir enerji sektöründe hisse fiyatlarının 2011’de kötü performans gösterdiğine dikkat çekildi. Buna sebep olarak güneş ve rüzgar enerjisi donanımı üretim zincirlerinde aşırı kapasite ve Avrupa ile ABD’ye yönelik yatırımcı huzursuzluğu gösterildi. Sektörde yoğunlaşan rekabet artışın materyal ve bileşen fiyatlarında, özellikle de güneş enerjisi alanında, keskin düşüşlere yol açtığı belirtildi. Bu durumdan fiyat düşüşlerinden ötürü tüketicilerin fayda sağladığı, ancak üreticilerin düşük karlılıktan ötürü sıkıntı çektiği kaydedildi.
‘Sektör hızlı büyüyor iflaslara da rastlanıyor’
UNEP ile işbirliği yapan Frankfurt İşletme ve Finans Fakültesi başkanı Udo Steffens, “Yenilenebilir enerji kaynakları enerji arzı üzerinde son derece kaydadeğer bir etkiye sahip olmaya başlıyor. Fakat aynı zamanda hızlı sektörel büyümenin, büyük başarılar, acı iflaslar, uluslararası ticaret ticari uyuşmazlıklar gibi pek çok klasik semptomuna tanık oluyoruz. Galipler yeni ekonomide şekillenip somutlaştıkça, bu, stratejik politika belirlemede önemli bir an” saptamasını yapıyor.
Raporlar, çevreci enerji teknolojisi fiyatlarının düşmesi ve ekonomik tasarruf önlemleriyle karşı karşıya kalan pek çok hükümetin yenilenebilir enerji sübvansiyonlarını azalttığını sonuç olarak 2011/2012’de şirket karlılıklarında düşüş, iflas ve küçülmelerin meydana geldiğini belirtti. ABD ve Almanya’da beş önde gelen güneş enerjisi üreticisi şirketin iflas ettiğine işaret edildi. REN21’in raporuna göre 2011’de yenilenebilir enerjiye küresel yatırım artışı yüzde 17 artarak 257 milyar dolarla rekor seviyeye yükseldi. Bu yatırım miktarı 2004 yılına göre 6 kat, 2008 krizi öncesi yıl olan 2007’ye göre de iki kat artışa tekabül etti. 2011 yılına kadar rekor seviyeye çıkan yatırım artışı, gelişmiş ülke ekonomilerindeki belirsizliklerin artıp, politika önceliklerinin değiştiği ve yenilebilir enerji donanımı maliyetlerinin düştüğü bir döneme denk geldi. Rapora göre 2011 yılının öne çıkan gelişmelerinden biri 2010 yılına göre ABD’de yenilenebilir enerji yatırımları yüzde 57 artması oldu. Bu artışta esas olarak yenilenebilir enerji proje sorumlularının yakında sona erecek olan federal desteklerden avantaj sağlamak için yatırımlara hız vermesi rol oynadı. Toplam yatırımlarda ise dünya genelinde ilk beş ülke arasına Çin, üçüncü kez üst üste ilk sırada yer aldı. Bu ülkeyi ABD, Almanya, İtalya ve Hindistan izlerken Hindistan büyük yenilenebilir enerji pazarları arasında yüzde 62’lik artışla en hızlı genişlemeyi sağladı. Gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerjiye yatırımda yavaşlama izlenirken, bu ülkelerde toplam yeni yatırım 2011 yılında 89 milyar dolar oldu. Gelişmiş ülkelerde ise toplam yeni yatırım 168 milyar dolar olarak hesaplandı. Öte yandan jeotermal enerji kullanımında Çin 21 TWh(Teravat saat) ile birinci sırada yer alırken, bu ülkeyi 18.4 TWh ile ABD, 13.8 TWh ile İsveç, 10.2 TWh ile Türkiye, 7.1 TWh ile Japonya, 7 TWh ile İzlanda izledi. Kişi başına düşen jeotermal enerjide ilk sırada İzlanda yer alırken, bu ülkeyi İsveç, Norveç, Yeni Zelanda ve Danimarka izledi.
Kırsal bölgelerde yenilenebilir enerji elektriğe erişimi artırıyor
REN21’in raporunda yenilenebilir enerji donanımlarında yeni teknolojilerin kullanımı ile geliştirilmiş iş ve finanslama modellerinin gelişmekte olan ülkelerde giderek daha fazla temiz ve düşük maliyetli enerji çözümleri sunduğuna dikkat çekildi. Gelişmekte olan ülkelerde şehir merkezlerinden çok uzak ve birbirlerinden epey mesafede bulunan haneleri için şebeke harici yenilenebilir enerji donanımı kurulumunun, mevcut şebekeyi genişletmekten çok daha ekonomik olduğu da belirtiliyor. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin giderek daha fazla oranda elektrik şebekesine bağlanmış yenilenebilir enerji donanımı kullanıyor. Bu durum da kırsal bölgelerde pazarı geliştirip fiyatları düşürerek yenilenebilir enerjiye dair görünümü potansiyel olarak düzeltiyor. Rapora göre gelişmekte olan ülkelerde kırsal yenilenebilir enerji piyasaları bölgelere göre farklılıklar gösteriyor. Örneğin Afrika’da modern enerji hizmetlerine erişimin en düşük oranlarda seyrederken, Asya ülkeleri arasında önemli farklar dikkat çekiyor.
Latin Amerika ise yüksek elektrifikasyon oranına sahip. Ayrıca bu sektörde oyuncuların sayısı yüksek ve katılımcılar bir bölgeden başka bir bölgeye farklılık gösteriyor. Kırsal yenilenebilir enerji piyasası yüksek oranda dinamik ve sürekli olarak da evriliyor. Ancak yenilenebilir enerji gelişmekte olan kırsal bölgelerde yetersiz yapısal çerçeve sorunuyla karşı karşıya kalıyor.
Teknoloji ve sistemlere odaklanmaya ilaveten, gelişmekte olan ülkelerin çoğu kırsal enerji piyasalarını etkileyen mevcut operasyonel yapıları düzeltmeye yönelik programlar ve politikaları belirlemeye çalışıyor. Çoğu ülke yenilenebilir şebeke dışı seçenekleri ve/veya yenilenebilir mini-şebekeleri de içeren elektrifikasyon hedefleri geliştiriyor. Kırsal yemek pişirme ve ısıtma piyasasında, yenilenebilir kaynaklarla ısıtılan gelişmiş yemek pişirme ocakları geleneksel biyokütle (çeşitli hayvanasl ve bitkisel ürünler) kaynaklardan elde edilen yakıtla çalışan ocaklara göre güvenilirlik bakımından önem kazanmaya başladı. Bu tür gelişmeler de kırsal enerji piyasalarının cazibesini artırıyor. Bununla beraber Ulusal Enerji Ajansı (IEA), 2030’a kadar modern enerjiye evrensel erişim sağlanması için kırsal enerji sektöründe yıllık yatırımların 5 kat fazla artması gerektiğini belirtiyor.
Rüzgar ve güneş enerjisinde eğilim
REN21’e göre 2011 yılında yenilenebilir enerji pazarı ve sektöründe öne çıkan gelişmeler ile süregiden trendler ise şöyle:
– RÜZGAR GÜCÜ: Rüzgar gücü kapasitesi 2011’de yıl sonu itibariyle yüzde 20 artarak yenilenebilir enerji teknolojilerinde en büyük kapasite artışını sağlayarak, yaklaşık 238 GW’ye yükseldi. 2010 yılı itibariyle gelişmekte olan ülkelere OECD ülkelerinden daha fazla yeni kapasite ilave edildi. Çin küresel pazarın yaklaşık yüzde 44’ünü oluştururken, bu ülkeyi ABD ve Hindistan izledi. Almanya Avrupa’da en büyük rüzgar enerjisi pazarı oldu. Pazar payı görece küçük olmakla birlikte daha büyük türbinler ve daha derin sulara hareket olanaklarıyla birlikte denizde kurulu rüzgar enerjisi sektörü 20112de de büyümeye devam etti. Tekil rüzgar projelerinin boyutunun büyümesi ve daha geniş rüzgar türbinlerine yönelik eğilim devam ederken, küçük ölçekli türbinlerin kullanımında artış gözlendi.
– GÜNEŞ ENERJİSİ: 2011’de güneş enerjisi de sıradışı biri piyasa büyümesine sahne oldu. 2011’de yaklaşık 30.5 GW’lık üretim kapasitesi eklenerek, toplam küresel kapasite yüzde 75 artışla 71.8 GW’ye yükseldi. Büyük ölçekli, yere kurulu sistemlere yönelik eğilim devam ederken, çatıya kurulu daha küçük ölçekli sistemler de önemli rol oynamaya devam etti. İlk kez Avrupa Birliği’nde kapasite ilavesindeki pay bazında güneş enerjisi diğer enerji teknolojilerini geride bıraktı. AB, İtalya ve Almanya’nın liderliğinde güneş enerjsi alanında küresel piyasada birinciliğini muhafaza ederken, sektör diğer dünya piyasalarında da büyüdü. Asya’da Çin hızla gelişerek baskın bir oyuncu oldu. 2011 yılı tüketiciler için iyi bir yıl olsa da, üreticiler aşırı envanter kapasitesi, düşen fiyatlar, azalan devlet desteği yılın büyük bölümü için yavaş Pazar büyümesinden ötürü kar etmekte zorlandı. Modül üretimde Avrupa’dan Asya’ya yönelim devam etti.
Almanya’da yenilenebilir enerji istihdamı büyütecek
Almanya’da genişleyen yenilenebilir enerji sektörünün 2030 yılına kadar 600 bin kişiye istihdam sağlayacağı belirtiliyor. Enerji sektöründe faal düşünce kuruluşu GWS’nin araştırmasına göre şu anda ülkede başta rüzgar ve güneş enerjisi sektörlerinde 382 bin kişi istihdam ediliyor. GWS’nin araştırmasına göre bu sayı Avrupa’nın en büyük ekonomisinde işgücünün yüzde 1’ine karşılık geliyor. Çalışma bilimciler, tedarikçiler gibi yenilenebilir enerji sektöründe doğrudan çalışanlar kadar bu teknoloji ekipmanlarını üreten ve bakımını sağlayan çalışanları da dahil etti. Fukuşima felaketinden sonra ülkesinin nükleer enerjiye son verme sürecini hızlandırmak isteyen Almanya Başbakanı Angela Merkel de enerji açığını kapatmak için yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırıma destek veriyor. Almanya 2020 yılına kadar enerjisinin yüzde 35’ini, 2050’ye kadar da yüzde 80’ini yeilenebilir kaynaklardan elde ediyor. Almanya şu anda enerjisinin yüzde 20’sini yenilenebilir kaynaklardan elde ediyor. Almanya son 10 yılda gelenekseel ağır sanayisinin bir bölümünü çevreci teknojilere dönüştürdü. Gözlemciler bu dönüşümün Almanya’nın ekonomisini ve istihdam piyasasını küresel krizden korumasında rol oynadığını belirtiyor. Son 10 yılda etkili teşviklerle Almanya’yı dünyanın en büyük güneş paneli pazarı haline getiren güneş enerjisi sektörü yenilenebilir enerji sektöründeki istihdamın üçte birini oluşturuyor.
Bazı çevreler ise teşvik kesintileri ve yurtdışından kaynaklanan rekabetin artmasından ötürü güneş enerjisi sektörünün karlılığına dair kötümser tahminler yapıyor. Biyokütle, istihdamın yine üçte birini oluştururken, rüzgar enerjisi ise sektördeki istihdamın yüzde 25’ini meydana getiriyor. Almanya’da yenilenebilir enerji alanındaki büyümesi beklenen en büyük alanlardan biri de denizde kurulu rüzgar enerjisi tesisleri olarak niteleniyor. 2020’ye kadar bu tür tesislerden 10 bin MW enerji üretilmesi planlanıyor. Ancak altyapı yetesizlikleri ile finansman sorunlarının bu hedefi tutturmayı güçleştirebileceği belirtiliyor. GWS çalışmasının yazarlarından Ulrike Lehr, pek çok şeyin uluslararası piyasa koşullarına bağlı olduğunu belirterek: “Uluslararası piyasalara bağlı. Örneğin rüzgar enerjisi sektörünün gelişmesini büyük ölçüde ihracat talebi belirleyecek. Bununla beraber sektörlere dağılımın kabaca aynı olacağını düşünüyoruz” diyor.
Kaynak: RisaleHaber