Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, HYDROELECTRIC POWER PLANT NEWS - Tarih : 25 February 2013
TÜRKİYE’nin elektrik üretim kapasitesini arttırması şart. Bu, daha müreffeh yaşamanın olmazsa olmaz şartı.
Gelgelelim, ülkemizde her yerinde halk, kendi yöresinde herhangi bir elektrik üretim tesisinin kurulmasını istemiyor. Bu tesis, ister nükleer, ister termik ister hidrolik olsun fark etmiyor. Hatta rüzgârımızı çalıyorlar diye rüzgâr santrallerine bile karşı gösteri yapıldığına tanık olduk. Santrallere karşı olanlar sadece yöre halkı da değil. Nerede bir santral kurulacak olsa, buna direnmeyi hayat tarzı olarak seçmiş eylemci çevreciler de var.
Üstün kamu yararı
Çevre ve Orman Bakanlığı, bu sorunu aşmak için, yeni bir düzenleme hazırlıyormuş. İşin özü şu: Velev ki, çevreyi bir miktar kötü etkileyecek olsa bile o santral “Üstün Kamu Yararı” yaratacaksa, Bakanlık bunun yapımına izin verebilecek. Bakanlığın bu kararına karşı olanlar, iptal istemiyle yargıya gidilebilecekmiş. Bu düzenlemenin en zayıf noktası buradadır.
Eğer yargı bu davaya, işin içinde bir suiistimal var mı diye bakacaksa mesele yok. Ama “alınan karar yerinde mi?” diye bakacaksa iş çıkmaza girdi demektir. Mahkemelerin, idarenin aldığı iktisadi ve teknik kararların yerinde olup olmadığını incelemesi yanlıştır. Bu, yargıya saygı değildir. Bu örf yüzünden, hem devlette hem de yargıda işler çok ağır yürümektedir. Yine bu yüzden kamu yöneticileri arasında “meseleyi yargıya havale et, sorumluluktan kurtul” yöntemini pek revaçtadır.
Zira bu yargı, bu yükü çekemez
Gelin birlikte bir senaryo yazalım. Diyelim ki; yeni inşa edilecek bir hidroelektrik santralinin çevreye az da olsa zarar vereceği ÇED (Çevresel Etki Değerlemesi) raporuyla belirlendi. Çevre ve Orman Bakanlığı da bu rapora rağmen, projenin yaratacağı “Üstün Kamu Yararı”nı hesaba katarak santralin inşasına izin verdi. Bunun üzerine yöre halkı ile çevreci örgütler, kararın iptali için yargıya başvurdu. Bu davada “Kötü Etkinin” derecesi ve “Üstün Kamu Yararı” hesabından anlamayan yargıç, sırına bindirilen dayanılmaz yükü, derhal bilir kişiye aktaracak ve onun raporuna göre karar verecektir. Yani kararı “bilirkişi” verecektir. Bunun anlamı şudur: Bir suiistimal olmasa bile, Bakanlık, halkın ve ülkenin aleyhine karar alabilir. Çünkü işi “bilen” kadrosu yoktur. Doğrusunu bilirkişi bilir.
Pratik bir çözüm
Türkiye’de yeni enerji santralleri, orada veya burada mutlaka kurulacaktır. Her santralin de bir çevresel etsisi olacak ve halkın huzuru kaçacaktır. Eğer her santral kurulduğu yörenin belediyesine, satış gelirinin belli bir yüzdesini “huzur hakkı” olarak öderse, yerel tepkiler çok azalır. Son Söz: Her külfetin bir nimeti olmalıdır.
Kaynak: Enerji Enstitüsü