Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, NUCLEAR ENERGY NEWS - Tarih : 12 August 2019
Avrupa’yı kasıp kavuran aşırı sıcak hava, birçok ülkede sıcaklık rekorlarını altüst ederken dikkatleri bir kez daha küresel ısınmaya çevirdi. Son 2 bin yılın sıcaklık trendlerini inceleyen araştırmacılar, içinde bulunduğumuz çağda yaşanan küresel ısınmanın dünya tarihinde örneği görülmemiş düzeye ulaştığını vurguluyorlar.
Nature Dergisi’nde yayınlanan makaleye göre, modern insanlık tarihinin hiçbir evresinde sıcaklıkların, fosil yakıt tüketimine dayalı ekonomilerin geliştiği, üretim ve tüketimin emsali görülmemiş bir şekilde arttığı 20. yüzyıldaki gibi hızlı bir yükseliş sergilemediğini ortaya koyuyor. Son araştırmalarda ortaya çıkan önemli unsurlardan biri de içinde bulunduğumuz yüzyılda sıcaklıkların tüm dünyada ve aynı zamanda yükseliş gösterdiği.
Sıcaklıklar son 2 bin yılda görülmemiş bir hızla yükseliş kaydederken, verileri yorumlayan Columbia Üniversitesi Lamont-Doherty Dünya Gözlemevi’nden araştırmacı Nathan Steiger, geçmişteki sıcaklık değişimlerinin bölgesel olduğuna dikkat çekerek, “Çağımızda ise, sıcaklıktaki artış küresel bir olgudur. Dünyanın yüzde 98’inde endüstri devrimi sonrası yaşanan bir ısınma ile karşı karşıyayız. Bu durum, son 2 bin yılda gerçekleşen iklim değişikliklerinden farklılık gösteriyor.” değerlendirmesini yaptı.
NÜKLEER ENERJİ KÜRESEL ISINMA İLE MÜCADELEDE ÖNEMLİ BİR ARAÇ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet Demirak, son yıllarda yapılan araştırmaların insan faaliyetlerinin küresel ısınma üzerinde doğrudan etkisi olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı. Demirak, “Avrupa’da sıcaklık artışında tarihi rekorlar kırılıyor. Nature Geoscience’da yayınlanan ve İsviçre’deki Bern Üniversitesi’nden bilim insanlarının imzasını taşıyan bir araştırma sıcaklık artışının dünyanın yüzde 98’ini etkilemesinin, insanların faaliyetlerinden kaynaklanan ‘küresel ısınmanın emsalsiz boyutta’ olduğuna dair güçlü sonuçlar ortaya koydu. Nükleer enerji küresel ısınmayla mücadelede önemli bir araç olacak. Uluslararası iklim hedeflerine ulaşmak için 2040 yılına kadar nükleer enerji üretiminde yüzde 80’lik bir büyüme gerekiyor. Bu enerji çeşidi küresel ısınma için olmazsa olmaz enerji çeşidi. İklim değişikliği ile mücadelede ülkelere, bireylere ve hepimize büyük sorumluluk düşüyor.” dedi.
“KARBON EMİSYONU 4 MİLYAR TONA ULAŞACAK”
Demirak, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, temiz enerji gelişiminin şu anki hızının üç katına çıkmasının amaçlandığını söyledi. Demirak şunları söyledi:
“2040’a kadar küresel elektrik enerjisinin yüzde 85’inin temiz enerji kaynaklı olması gerekiyor. Şu an bu oran yüzde 36. Aynı zamanda; göz ardı edilmemeli ki, temiz enerji kaynakları coğrafi bölgelere bağımlı. Konumu, iklim koşulları ve çok geniş bir arazi ayak izi gerektirir. Dahası, sürekli güç üretemezler. Şu anki dünyanın ihtiyacı sürekli güç. Bu şartlar altında 2040 yılına kadar toplam CO2(karbon) salınımının 4 milyar tona ulaşacağı belirtiliyor. Çözüm ise enerji sistemlerini temiz hale dönüştürmek. Bunun anahtarı fosil yakıt emisyonunu azaltıp, düşük karbon emisyonuna sahip bir sektöre dönüşmek. Bu dönüşümde nükleer enerjinin rolü göz ardı edilmemeli. Uluslararası iklim hedeflerine ulaşmak için 2040 yılına kadar nükleer enerji üretiminde yüzde 80’lik bir büyüme gerekiyor.”
GELECEK İÇİN UMUT VERİCİ
Nükleer teknolojilerin gelişiminin gelecek için umut verdiğini belirten Doç. Dr. Demirak, “Hükümetler bu konuda araştırma ve geliştirmeye daha fazla finans ayırıyor ve küçük modüler reaktörlere ilgileri artıyor. Reaktör tasarım standardizasyonu oluşması ve küçük modüler reaktörlerin imalatı, enerjideki yatırım maliyetlerini düşürecek. Dünyada elektrik piyasalarının tasarlanması, temiz enerji ve enerji güvenliği niteliklerine odaklanmış durumda” ifadelerini kullandı.
AKSİ TAKDİRDE GELİŞMEYE ÇALIŞAN BİR ÜLKE OLUR
Nükleer enerjisiz, temiz bir enerji sistemine geçişin zor ve maliyetli olduğuna dikkat çeken Demirak, “Türkiye, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’yle nükleer enerjiye geçmeye hazırlanıyor. Bu Türkiye için pek çok açıdan güçlü bir adım oldu. Sinop ve üçüncü nükleer santral için çalışma yürütülüyor. Türkiye de, nükleer enerji seçeneğini gelişmiş ülkeler arasında olmak için kullanmalı ve uygulamalı. Eğer bu seçeneği kullanmayacaksa, gelişmeye çalışan bir ülke olmaya devam edecektir.” şeklinde konuştu.
AKKUYU NGS ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYACAK
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’nin 2023’te kurulu gücünün 110-130 bin MW arasında, elektrik tüketiminin ise 500 milyar kWh olmasının öngörüldüğünü aktaran Demirak, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli ve diğer tüm yenilebilir (rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle gibi) enerji potansiyelinin tamamı kullanılsa bile 2023’de öngörülen 500 milyar kWh enerji tüketiminin ancak yarısı karşılanabilecek. Bu nedenle, 4 bin 800 MW kurulu güç kapasitesine sahip olacak şekilde planlanan Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom tarafından Mersin’de inşası süren Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu Nükleer Santrali, bir taraftan enerji çeşitliliğini artırırken, diğer taraftan da enerji açığının kapatılması adına büyük önem taşıyor. Akkuyu NGS’nin işletmeye alınmasıyla, Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerji ithal bağımlılığının azalması ve cari açığın azaltılması öngörülüyor. Bu yüzden Türkiye’de nükleer güç santrallerinin yapımı tercihten ziyade zorunluluktur.”