Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, GEOTHERMAL ENERGY NEWS, COAL NEWS, OIL & FUEL SECTOR NEWS - Tarih : 12 February 2020
Artan nüfus, gelişen teknoloji ile birlikte ihtiyaç duyduğumuz enerji miktarı her geçen gün artıyor. Buna karşın gelecek nesillere temiz enerji sağlayabilmenin yolu yenilenebilir enerji kaynaklarından geçiyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer alan jeotermal enerjinin düzenli kontroller ve ölçümler ile denetlenmesi gerektiğini belirten Halk Sağlığı Uzmanı, Çevre Mühendisi ve İş Hijyenisti Dr. Aysun Akgün, “Jeotermal enerji yerine Aydın Bölgesi’nde kış aylarında kullanılan kalitesiz fosil yakıt kullanımından dolayı açık havada siyah bulutları görebilirsiniz. Bu yakıtlardan kaynaklanan kükürtdioksit, karbonmonoksit gibi gazları sürekli soluyoruz ve bu durum halk sağlığını olumsuz yönde etkiliyor” dedi.
Enerji, çağdaş yaşamın sürdürülmesinde vazgeçilmez bir unsur. Bu nedenle enerjinin erişilebilir ve sürdürülebilir olması büyük önem taşıyor. Bununla birlikte ne yazık ki artan nüfus, gelişen teknoloji, günlük hayatımızda eriştiğimiz konfor ve yaşam tarzımızdaki değişimler zamanla daha da çok enerjiye ihtiyaç duyacağımızı gösteriyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2017 yılı başında yayınladığı raporunda yer alan bilgiye göre, her yıl tüketilen yıllık ortalama fosil yakıt miktarı kadar yakıt tüketmeye devam edersek kömürün 114 yıl, doğalgazın 53’üncü yıl, petrolün ise 51 yıl daha kullanım için yeterli seviyede olduğu belirtiliyor.
FOSİL YAKITLAR NEDENİYLE BACALARDAN ÇIKAN GAZ SOLUDUĞUMUZ HAVAYI ZEHİRLİYOR
Gelecek nesillere sürdürülebilir ve temiz enerji sağlamanın toplum sağlığı ve geleceği açısından büyük önem taşıdığını belirten Halk Sağlığı Uzmanı, Çevre Mühendisi ve İş Hijyenisti Dr. Aysun Akgün, “Gelecekte enerji kesintilerine bağlı yaşanabilecek sağlık ve güvenlik sorunlarına karşı hızla önlem alınması, iklim değişikliğine neden olan karbon salınımının azaltılması buna bağlı olarak da sürdürülebilir ve temiz enerji kaynaklarının kullanılması gerekir. Özellikle büyük şehirlerde kış aylarında kömür kullanımından kaynaklanan kötü hava kalitesi, çevresel etkilerin yanında sağlığımızı da tehdit ediyor” dedi.
Aydın Bölgesi’nde kış aylarında açık havada kalitesiz fosil yakıt kullanımından kaynaklandığını belirten Dr. Aysun Akgün sözlerini şöyle sürdürdü; “Katı Yakıt kullanan kalorifer kazanlarının devreye alındığı saatlerde hemen her konutun bacasından siyah dumanlar yükseliyor. Bu durumda, bir de jeotermal enerji ile ısındığımızı düşünsek? Jeotermal elektrik santrallerinde yapılan emisyon ölçümlerinde yanma gazlarının hemen hiçbirine rastlanılmamaktadır. Jeotermal elektrik üretim santrallerinin emisyon salınımlarında en büyük payın sahibi karbondioksittir ki kimi iyi uygulama örneklerinde, karbondioksitin havaya salmak yerine depolandığı ve seralarda kullanıldığı görülmektedir.”
“DENETİMLER VE ÖLÇÜMLER DÜZENLİ YAPILMALI”
Jeotermal enerji kullanımının tarih öncesi devirlerde dahi pek çok farklı alanda kullanıldığını ifade eden Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Aysun Akgün, “İtalya’da 116 yıldır, özellikle üzüm bağları ve şarapları ile meşhur Toskana Bölgesinin tamamında kullanılan jeotermal enerji, üzüm bağlarını yok etmediği gibi yarattığı söylenen büyük sağlık sorunlarına dair kanıtlanmış bir bulguya rastlanmamıştır. Jeotermal alanındaki denetimler, yaptırımlar ve teşvikler bu noktada çok önem kazanmaktadır. Son dönemlerde, resmî kurumlar tarafından denetimler özellikle toplumsal tepkilerden sonra artan duyarlılıkla, yasaların elverdiği ölçüde toplum sağlığı ver çevreyi korumacı bir tutumla ve hatta inisiyatifle gerçekleştirilmektedir. Çevresel Etki Değerlendirme sürecini olumlu kararı ile tamamlansa da yargı kanalıyla faaliyeti durdurulan santrallere de rastlıyoruz. Bunlar olumsuz yönler. Aynı yaklaşımı, iyi uygulama örneklerini öne çıkarmak ve teşvik etmek için de sergilememiz gereklidir” dedi.
“JEOTERMAL ENERJİ ZENGİNLİĞİMİZDİR”
Türkiye’nin zengin bir yenilenebilir enerji kaynağına sahip olduğunu ifade eden Dr. Aysun Akgün, “Ülkemiz, temiz enerji kaynakları arasında yer alan jeotermal güç kapasitesi açısından dünyada ABD, Filipinler ve Endonezya’dan sonra 4’üncü sırada, jeotermal ısı kapasitesi açısından ise Çin’den sonra 2’inci sırada yer alıyor. Jeotermal enerji kaynakları açısından büyük olanaklara sahipken, jeotermal santraller ile ilgili kötü algı nedeniyle yanlış bilgiler kulaktan kulağa yayılıyor. Jeotermal enerjiye karşı çıkmak farklı, enerji politikalarını eleştirmek farklı bir konudur. Jeotermal enerji zenginliğimizdir. Sadece elektrik üretiminde değil kentin ısıtılmasında, ilimizde temel geçim faaliyeti sayılabilecek tarımda, seracılıkta, sebze – meyve kurutma tesislerinde ve turizmin geliştirilmesinde jeotermal kaynaklardan yararlanmak gerekir. Jeotermal rezervin korunması, izlenmesi, reenjeksiyonun kontrolü ve çevre – sağlık etkileri açısından denetimler yapılmalı ve şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmalıdır” diye konuştu.