Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, NUCLEAR ENERGY NEWS - Tarih : 21 July 2014
Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fizik Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. A. Necmeddin Yazıcı, dünyanın petrol zengini ülkelerinin bile nükleer santraller kurduğunu belirterek, “Türkiye 2023 hedefine ulaşmak istiyorsa mutlaka nükleer santraller kurmalıdır.
Eğer, şuanda Sinop ve Akkuyu Nükleer Enerji Santrali çalışıyor olsaydı, elektrik üretimimizin yüzde 30’unu karşılıyor olacaklardı. Bir başka ifadeyle, her yıl bir boğaz köprüsü yapacaktık” dedi.
2023 Hedefi İçin Nükleer Enerji Şart
Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olarak, 25 bin dolar’lık kişi başına milli gelire sahip, 500 milyar Dolar ihracatlı bir ülke hedeflediğini vurgulayan Prof. Dr. A. Necmeddin Yazıcı, bu hedefi destekleyecek enerji kaynaklarına bakıldığında, enerji ithalatının yüzde 72 oranında dışa bağımlı olduğunu vurguladı. Türkiye’nin kullandığı doğalgazın yüzde 98’ini, petrolün yüzde 92’sini, kömürün ise yüzde 30’unu ithal ettiğini kaydeden Prof. Dr. Yazıcı, “Rüzgar, güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji santrallerinin kurulabileceği alan miktarı çok kısıtlıdır. Enerji kaynaklarımız kısıtlı ve dışa bağımlıyken, elektrik talebimiz yılda yüzde 7-8 artmaktadır. Bu talebi karşılamak için ise, kurulu gücümüze yıllık 4000 – 5000 MW ilave yapmamız gerekmektedir. Türkiye, elektrik talep artışında 1.4 milyar nüfuslu Çin’den sonra ikinci, Avrupa’da ise birinci sırada yer almaktadır” diye konuştu.
Petrol Ülkeleri Bile Nükleer Santral Yapıyor
Dünya’nın elektrik ihtiyacının yüzde 13’ünü nükleer enerjiden karşılarken, bu oranın Türkiye için ‘O’ olduğuna işaret eden Prof. Dr. Necmeddin Yazıcı, “Dünya elektrik ihtiyacının 2010 ile 2035 arasında yılda ortalama 2.2, toplamda ise yüzde 70 artacağı öngörülmektedir. OECD ülkelerinde ise bu rakamın yüzde 80’i bulacağı kaçınılmazdır. Dünyanın 2035 yılına kadar nükleer kaynaklı elektrik üretiminde kurulu güç yüzde 58 oranında artacaktır. bugün, Fransa’nın nükleer enerjinin elektrik kullanımındaki payı yüzde 78, Belçika’nın yüzde 54, İsviçre’nin yüzde 54, ABD’nin yüzde 19, Rusya’nın yüzde 18, Ukrayna’nın yüzde 48’dir” dedi. Dünya’daki 31 ülkede 437 nükleer reaktörün işletildiğini vurgulayan Prof. Dr. A. Necmeddin Yazıcı, “Nükleer enerji santraline sahip 31 ülkeden 10’unun nüfusu İstanbul’dan küçük olup, petrol ve doğalgaz bağımlısı ülkemizde nükleer santral yokken, petrol ve doğal gaz zengini G. Afrika, Rusya, ABD, Kanada, Meksika, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde nükleer santrallerin bulunması ve kurulma çalışmalarının sürdürülmesi anlamlıdır” diye konuştu.
7 Gün 24 Saat Enerji
Halen, dünyanın 14 ülkesinde 68 nükleer reaktör inşaatının devam ettiğini vurgulayan TAEK Danışma Kurulu Üyesi ve GAÜN Fizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yazıcı, “ABD Mart 2013 itibarıyla 3 nükleer reaktörün inşaatına başladı. İngiltere 2025’e kadar nükleer reaktör kurulması için 8 saha belirledi. Birleşik Arap Emirlikleri bile, 4 nükleer reaktörü 2020 yılına kadar işletmeye almayı planlamaktadır. Dünya ülkelerinin 2030 yılına kadar programına dâhil ettiği nüler reaktör sayısı ise 317’dir” şeklinde konuştu. Yenilenebilir enerjinin, nükleer enerjinin rakibi değildir tamamlayıcısı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Yazıcı, “Yenilenebilir enerjinin üretimi iklim şartlarına bağlıyken, nükleer enerjinin üretimi 24 saat, 7 gün mümkündür. Çünkü her zaman rüzgâr esmez, güneş çıkmaz, yağış yağmaz. Ama nükleer santral her zaman çalışır. Bakım dönemlerine göre değerlendirildiğinde ise, nükleer santraller 8000 saat çalışırken, hidroelektrik santrallerden 4000 saat, rüzgardan 3000 saat, güneşten ise 2500 saat elektrik üretmek mümkündür” dedi.
“Akkuyu Çalışsaydı 7.2 Milyar Dolar Ödemezdik”
Nükleer enerji santralleriyle, yenilenebilir enerji santrallerinin kapladıkları alana göre mukayese edildiğinde bariz bir farkın ortaya çıktığını anlatan Yazıcı, “Akkuyu Nükleer Santrali’nin yerine, rüzgar santrali kurulması halinde Yalova’nın tamamının rüzgâr panelleriyle kaplanması gerekir. Hidroelektrik santrali kurulması halinde ise Düzce’nin tamamını su altında bırakmamız gerekecektir. 2023 yılına kadar Akkuyu ve Sinop Nükleer Santralleri işletmeye alınabilirse, o zamanki kurulu gücümüzün yüzde 10’unu nükleer santraller oluşturacaktır” görüşünü belirtti. Akkuyu ve Sinop Santrali’nin bugün devreye alınmış olması halinde, mevcut elektrik ihtiyacımızın yüzde 33’ünün karşılanıyor olacağının altını çizen Prof. Dr. Yazıcı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Sadece Akkuyu, elektrik üretimimizin yüzde 17’sini karşılayacak kapasitede olup, bu iki santralin kurulmasıyla 16 milyar metreküp doğalgaz ithal etmekten, dolayısıyla yılda 7.2 milyar Dolar ödemekten kurtulmuş olacaktık. Akkuyu Nükleer Enerji Santral İnşaatı en yoğun olduğu dönemde 10 bin kişiye istihdam imkanı sağlayacak, Türk firmaları makine, ekipman üretiminden 8 milyar Dolar gelir elde edebilecektir. Eğer bu iki santral çalışıyor olsaydı, her yıl bir Boğaz Köprüsü yapacaktık.”
1 Paket Sigarayla 20 Kat Radyasyon
Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği’ne göre, halk için kabul edilebilir radyasyon doz sınırının yılda 1 mSv olduğunu, özel durumlarda ise 5 yılın ortalamasının 5 mSv’ye kadar izin verilebildiğine işaret eden GAÜN Fizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. A. Necmeddin Yazıcı dünyada doğal radyasyon yoluyla alınan ortalama etkin dozun 2.4 mSv olduğunu, ABD’de nükleer santrallerin sınırında yaşayan kişilerin bile doğal yollardan aldığı radyasyon miktarının yüzde birinden daha az radyasyonu nükleer santralden aldığını vurgulayarak şöyle dedi:
“Günde 1 paket sigara içen kişinin yılda alacağı doz miktarı nükleer santralden alacağı radyasyonun 20 katı, bilgisayarlı tomografi çektiren bir kişini aldığı doz ise 11.1 mSv yani, 1100 katıdır. 8 saat uçarak Ankara’dan Washington’a giden bir kişi, nükleer santralden alınan dozun 2.7 katı kadar, göğüs ve diş röntgeni çekilenhasta ise 10 katı kadar radyasyon almaktadır.”
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Enerji Enstitüsü