COVID-19 salgınının Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmesi sonrasında, virüsün yayılımını durdurmaya yönelik atılan adımlar küresel ekonomiyi de büyük ölçüde etkiledi. Deloitte tarafından hazırlanan “COVID-19’un Sektörel Etkilerini Anlama” raporlarında petrol, doğalgaz, elektrik ve enerji üretimi sektörleri incelendi.
OPEC ve Rusya’nın üretim kesintileri konusunda yaşadığı anlaşmazlık sonrasında petrol fiyatları önemli ölçüde düşerken COVID-19 salgını nedeniyle sanayideki yavaşlama ve seyahat kısıtlamaları ile tetiklenen kimyasal ve rafine ürünlere olan ihtiyaçtaki azalma petrolde arz talep dengesizliğine sebep oldu.
Büyük petrol, doğalgaz ve kimya sektörü şirketlerinin, sermaye ve işletme giderlerini azaltarak olası etkilere cevap verdiği ifade edilen çalışmada, krizin 4 – 5 ay kadar uzaması durumunda global olarak orta vadeli potansiyel etkileri şöyle sıralandı:
– Verimsiz ve yüksek borçlu şirketler likidite krizleriyle karşı karşıya kalabilir ve bazıları tamamen iş alanından çıkmaya zorlanabilir.
– Özellikle ABD’li petrol üreticileri, arz fazlası ve fiyatlardaki gerileme devam ederse baskı altında olacaklardır.
Daha büyük ve daha sağlıklı şirketler, diğer enerji alanlarında çeşitlendirme planlarını değiştirebilir veya hızlandırabilir. Bu da iş modelinde bir değişiklik gerektirebilir.
Şirketler, olası bir iş gücü kaybının ardından, piyasa tekrar yükselişe geçtiğinde nitelikli işgücü bulma sıkıntısıyla karşılaşabilirler.
COVID-19’un Elektrik, Enerji Hizmetleri ve Yenilenebilir Enerji Sektörüne Etkilerini Anlama Raporu”nda, sektörün altyapılarını çalışır halde tutmaya, güvenli elektrik ve doğal gaz sağlamaya odaklandığına dikkat çekildi.
Deloitte’un dünya üzerindeki birçok enerji şirketinin uygulamalarından yola çıkarak ortaya koyduğu çalışmada ifade edildiği üzere COVID-19’un yarattığı dalgalanma sonrasında, sektör oyuncuları, ödemeleri erteleme ve varlıklarının devre dışı kalmasına sebep olacak bakımları askıya alma yolunda gidiyor.
COVID-19’un sektörde yarattığı en büyük etki, endüstriyel talepte azalma olarak ortaya çıktı. Üretim merkezleri ve ticarethanelerdeki düşüşe rağmen, konut müşteri talebinde artış gözleniyor. LNG ve CO2 fiyatlarındaki düşüşle birlikte, talepteki aşağı yönlü hareket elektrik toptan satış piyasalarındaki fiyatların gerilemesine sebep oldu. Yenilenebilir enerji tarafında, son 2 aydır tedarik zincirindeki bozulmalardan dolayı yaşanan sıkıntılara rağmen, Çin’deki faaliyetlerin toparlanmasıyla kısa vadedeki olumsuz etkinin belli bir sürede azalacağı öngörülüyor.
Pandeminin küresel endüstride yarattığı etkinin Türkiye için de geçerli olduğunu ifade eden Deloitte Türkiye Elektrik Sektör Lideri Emrehan Demirel, arz güvenliğinde, elektrik üretim ve doğal gaz tedarikinde sahip olunan yedek kapasite ve etkin operasyonel yönetim sayesinde enerji arzında kayda değer bir risk bulunmadığını belirtti.
Elektrik talebindeki düşüşün toptan satış piyasasındaki elektrik fiyatlarına yansıdığına dikkat çeken Demirel, “Ancak, azalan talep ve düşen elektrik fiyatları sebebiyle, şirketlerin gelir beklentisi düşüyor. Türkiye’de enerji sektörünün büyük bir yatırım dönemini geride bırakmış olması sebebiyle, şirketlerin gelir projeksiyonları sektörün tamamının finansal sürdürülebilirliği açısından son derece kritik. Ayrıca hali hazırda devam eden yatırımların tedarik zincirindeki sorunlardan etkilenmesi kaçınılmaz gözüküyor. Özellikle, YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) teşviklerinden yararlanabilmek için birçok yenilenebilir enerji yatırımına büyük hız verildiği bu dönemde, tedarik zinciri meseleleri yatırımcı açısından yönetmesi zor bir durum ortaya koyuyor” dedi.
Emrehan Demirel, elektrik, enerji hizmetleri ve yenilenebilir enerji sektörü liderlerinin COVID-19 sürecini doğru yönetebilmeleri için atması gereken adımlarla ilgili şu bilgileri verdi:
Çalışan hareketinin kısıtlanması durumunda, kritik personeli görev başında tutmak ve faaliyetleri güvenli bir şekilde yerine getirebilmek için acil durum planları geliştirmek.
Küresel tedarik zinciri dinamiklerini yeniden değerlendirmek ve operasyonel bölgelere daha fazla malzeme ve ekipman tedarik etmenin uygun olup olmadığını dikkate almak.
Düşen gelir beklentilerini ve nakit akışlarını yönetmek için senaryo çalışmaları yapmak ve aksiyon planlarını belirlemek. Bu çerçevede yeni yatırım planlarını yeniden gözden geçirmek.
İşin nasıl ve nerede yapıldığını yeniden düşünerek, otomasyon ve dijital yeteneklerin benimsenmesini hızlandırmak, işin geleceği için krizin bir katalizör olarak kullanılıp kullanılamayacağını değerlendirmek.