(Turkish) Elektrikte İthalattan Nükleer Santrale…

Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

Türkiye 30 yıllık dönemde belki de en önemli dönüşümü enerjide yaşadı. Sovyetler’den elektrik ithal ettiğimiz dönemlerden nükleer santral yapan bir ülke haline geldik.

Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakılırken kişi başına milli gelir, kentleşme ve GSYH dışında bir kriter daha ön plana çıkıyor. O da enerji… 1973’lerde başlayan petrol krizi dışa bağımlı ülkeleri zor durumda bıraktığı için enerji sektörünün önemi o dönemde çok iyi anlaşıldı.

SOVYETLER’DEN İTHALAT
Türkiye de gerek 1974’lerde gerekse 1978’lerde yaşanan petrol şokundan en fazla etkilenen ülkeler arasındaydı. 1975’lerde Bulgaristan, 1979’larda Sovyetler Birliği’nden elektrik ithal eder hale gelmiştik. O yıllar enerjide dışa bağımlılığın azaltılması gerektiğini anlatmaya yetmişti. 1985’lerden sonra Türkiye planlı döneme geçmeye başlamıştı. Petrole dayalı enerji üretimi azaltılarak, yatırımlara hız verilmişti. Enerji darboğazını aşmak için birincil enerji kaynaklarıyla üretim modelleri uygulanmaya başlanmıştı. Hidroelektrik santraller, linyite dayalı termik santraller, doğalgaz santralleri bunlardandı. Ancak özellikle HES’lerden üretilen elektrikten yararlanma oranları Avrupa ülkelerine göre oldukça düşüktü.

PLANLI DÖNEM BAŞLIYOR
1962’lerde keşfedilmesine rağmen jeotermal kaynaklar o dönemlerde enerjide pek fazla kullanılmıyordu. Yerli üretim düşük kaldığı için üretim miktarı tüketimi karşılamıyordu ve ithalata ağırlık veriliyordu. Doğalgazda dışa bağımlı olmamıza rağmen enerjiyi bu alandan üretmek durumundaydık. 1990’lı yıllarda nüfus artmaya başlamış, tüketim de yükselmişti. Yeni yatırımlara start veriliyordu. Doğalgaz anlaşmaları o dönemin en kritik konularıydı.

SERBESTLEŞME SÜRECİ
Geçtiğimiz 10 yıla gelindiğinde ise daha farklı yenilenebilir enerjiye geçişin sağlandığı, enerjide serbestleşmenin yaşandığı, rekabetçi bir yapının olduğu bir sektörle karşı karşıyayız. Bugün enerji üretim varlıklarının özelleştirilmesinin yanı sıra özel sektörden daha fazla yatırım çekmek için gerekli koşulların oluşturulması stratejisiyle birlikte, elektrik üretim sektöründeki özel şirketlerin payı hızla arttı. Özel sektörün 2002’de yüzde 32 olan payı, 2015’te yüzde 75’e yükseldi. Türkiye, geniş bir yerel piyasaya sahip olmanın yanı sıra stratejik açıdan birçok büyük enerji tüketicisi ve tedarikçisi arasında yer alarak bölgesel bir enerji üssü konumunda yer alıyor. Mevcut ve planlanan petrol/gaz boru hatları, kritik Türk boğazları ve ülkede yeni bulunan umut verici hidrokarbon rezervleri, Türkiye’nin enerji fiyatları üzerindeki kontrolünün artmasını sağladığı gibi enerji köprüsü rolünü de güçlendiriyor.

ENERJİ VERİMLİLİĞİ ÖNE ÇIKACAK
Türkiye bugün su, rüzgâr, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir enerji ve nükleer santrali konuşuyor. Enerji tasarrufuna yönelik verimlilik kavramı hayatımıza giriyor.

110 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM 
Türk enerji sektörü, yatırımcı dostu düzenlemelerin uygulanması ve yüksek talep artışına paralel olarak daha canlı ve rekabetçi bir hale gelirken, tüm enerji alt sektörlerindeki değer zinciri bileşenleri için giderek artan sayıda yatırımcının ilgisini çekiyor. 2023 yılında Türkiye’nin enerji talebini karşılamak için gerekli toplam yatırım miktarının, son on yılda gerçekleştirilen toplam yatırım miktarının iki katınıaşarak yaklaşık 110 milyar dolar olması bekleniyor.

Haberin Devamı İçin Tıklayınız>>>

Kaynak: Sabah

doğalgaz anlaşmalarıelektrik üretimiElektrikte ithalatenerjienerji fiyatlarıenerji gündemienerji haberlerienerji piyasasıenerji sektörüjeotermal kaynaklarnükleernükleer enerjinükleer haberlerinükleer piyasasınükleer santralnükleer sektörüpetrol kriziTürk enerji sektörü
Yorumlar (0)
Yorum Ekle