Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.
TÜRKİYE’nin içine girmeye çalıştığı küresel enerji oyununda, son dönemde sanki kartlar yeniden dağılıyormuş gibi… Her şeyden önce şunu söylemem gerekir ki; ABD’nin kendi enerji ihtiyacını karşılar hale geldiği, bu nedenle bölgeye artık fazla karışmayacağı yönündeki savların, bence geçerliliği yok.
ABD etkinliğini sürdürmek için bu enerji oyununun içinde olmak zorunda ve zaten tüm ağırlığıyla da kendini hissettiriyor. O nedenle küresel enerji oyununda ve Türkiye’nin içine girdiği ilişkiler içerisinde ABD’nin tavrının hala belirleyici olduğunu gözden uzak tutmamak gerekiyor. Bu köşeyi izleyenler uzun zamandır Türkiye’nin K. Irak’taki enerji bazlı girişimlerini izlemeye, değerlendirmeye çalıştığımı biliyorlar. Son günlerde bu gelişmelerin giderek hızlandığını görebiliyoruz. Son olarak dünkü gazetelerde K. Irak’ın tankerlerle, Türkiye’nin limanlarını kullanarak doğrudan satış yaptığına ilişkin haberler yer aldı. Bilindiği gibi bu girişim daha önce başlamış, ancak daha sonra ABD’nin devreye girmesiyle, Irak merkezi yönetimi ile K. Irak yönetimi boru hattından petrol ihracatı konusunda anlaşmaya varmış, K. Irak da tankerle doğrudan satışı durdurmuştu. Ancak Irak merkezi yönetimi, K. Irak’ın bu ihracattan doğan hakkını ödememiş olacak ki; yeniden tankerle doğrudan satış başlamış bulunuyor… Bu basit bir taşıma operasyonu gibi gözükse de, aslında çok ciddi bir gelişme. Çünkü bu tavır K. Irak yönetiminin Irak merkezi yönetimiyle yeniden köprüleri attığını gösterir. Bunun yanında Türkiye’nin de içine çekildiği önemli bir diplomasi gelişmesidir. Dünkü Hürriyet Daily News’de Serkan Demirtaş, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun, 14-16 Ocak tarihlerinde Washington’da temaslarda bulunacağını ve bu görüşmelerde ABD ile K. Irak’tan hampetrol ve doğalgaz ihracatının masaya yatırılacağını duyurdu. Türkiye’nin K. Irak’taki başlattığı enerji atağına ABD’nin karşı çıktığını biliyoruz. Türkiye ise ABD’li şirketler K. Irak’ta faaliyetlerini artırırken Türk şirketlerine neden soğuk bakıldığını, haklı olarak sorguluyor. İşte Sinirlioğlu’nun ABD ziyaretinde, son dönemde yeniden canlanan bu ilişki konusunda, belli ki ABD tarafı ikna edilmeye çalışılacak. Türkiye’nin bu oyunun içinde olması gerektiği açık. Ancak bunu yaparken çok dikkatli davranması gerekiyor. Irak Merkezi yönetimiyle, dolayısıyla İran’la, bu de yetmezmiş gibi ABD ile çatışarak bu oyunu oynamak ise mümkün değil…
HER YERE BİRDEN SALDIRIRSAK…
Türkiye’nin kangren halini almış Kürt sorununun çözümü için yeniden başlayan yumuşama sürecinin, iç barış açısından olduğu kadar, Türkiye’nin başlattığı enerji atağının başarıya ulaşması açısından da kritik bir öneme sahip olduğu açık. Hatta, daha da ileri gidilip, bu yumuşama sürecinde yeni enerji atağının önemli rol oynadığı bile söylenebilir… Bu da enerji oyununun tahminlerin çok ötesine taşan, Türkiye’nin geleceği açısından kritik öneme sahip bir oyun olduğunu gösteriyor. Böylesine kritik öneme sahip bir oyunu, bence acemisi olduğumuzu bilerek ve “stratejik düşünce ve plan özrü”müzü göz önüne alarak, çok daha dikkatli oynama ihtiyacı var. Örneğin herkesle çatışma pahasına K.Irak’ta bu kadar önemli bir adımı atarken, aynı zamanda hem Libya’da yeni sahalar isteğimizi söyleyip, hem de Afrika’ nın ortasında “Burada da enerji sahaları alalım” diyerek oynayabilir miyiz? Sizce ABD, Rusya, İran gibi küresel enerji oyununda usta olmuş büyük aktörlere rağmen, “emperyal bir hava” vererek oynamak mümkün mü? K. Irak’taki atağın yanında, Libya ve diğer Afrika ülkelerini buna dahil etmek bir pazarlık unsuru olarak kullanılıyor olabilir mi? Sizce Türkiye’nin, yönetimin böylesine stratejik bir plan dahilinde gittiğini söyleyebilir miyiz? Unutmayalım; yanlış oynarsak kazanacağız derken çok şey kaybedebiliriz…
Kaynak: Enerji Enstitüsü