Merhaba sevgili okur, bugün sana felç geçirmiş bir adamın kısa anekdotunu aktaracağım…
Adamın birisi bir nedenden dolayı felç kalıyor ama sadece kafatasının içindekiler ve konuşma yetisi sağ kalıyor. Diğer bütün organları felçli ve hareket edemez şekilde. Ama adamın aklına bir fikir geliyor, kendini rahatlatmak, etrafındaki insanları daha iyi tanımak için, ben bir kaza geçirdim
İşte böyle, peki biz bedel ödedik mi hiç? Belki yaptığımız doğru şeylerin yanlış sonuçları olur dedik, ama o şeyi yapmaktan vazgeçmeden ilerledik mi? İnsan olmanın verdiği işkenceleri, hataları, yanlışları tecrübe ettik mi? İnsan olmanın doğasında olan şeyleri tatmalıyız, bu kötü şeyler için de iyiler için de öyledir. Bu benim hayatım diyebilmek için, bu hayat için bedeller ödedim hatalar yaptım demek ne kadar güzel bir şey değil mi? Bu hazzı damağınızda hissetmek ve tıpkı bir savaştan muzaffer olarak çıkmış gibi alnınızdaki teri elinizin tersi ile silmek, bizim için tadılacak bir haz hoş bir tecrübe olmalı. Ama ya kaçıyorsak? Ya şikâyet ediyorsak? İnsanlar hayatımı mahvetti ve her şey çok kötü benim için diyorsak. İşte o zaman kendimize ihanet etmiş oluruz ve bu ihanetin bir daha geri dönüşü olmayabilir. Kendimize ihanet etmek istemiyorsak devamlı şikâyet yerine acılarımızla, dertlerimiz ve kederlerimizle baş başa kalmayı öğrenmek zorundayız. Bunu öğrendiğimiz zaman aslında hayata yakışır bir adam ve hayata onun zorlukları ile dövüşmeye hak kazanmış bir kadın olacağız…
Kaynak: Güçlü Psikoloji
Muhammet Alperen ERTAŞ – Kişisel Gelişim / Psikoloji – Ar-Ge İnceleme Editörü – alperen.ertas@enerjigazetesi.ist