Eğer bu yazıyı 10 yıl sonra okuyor olsaydınız dünyada en bilindik bankamızın Halkbank olduğuna şaşırmazdınız. Zira yeni dinamikler, finansın bu alanında konuşlanmış Halkbank’ı zaten küresel marka haline getirmiş olurdu. Peki, ama nasıl? Küresel krizden pozitif ayrışmamızı sağlayan bankalarımız, her ne kadar “sermaye yeterliliği” ile övünsek de toplam bilanço büyüklüğü itibarıyla toplamda AB’nin orta ölçekli bankasına denk gelebiliyoruz.
Ancak dünyanın 16′ncı ekonomisinin finansal arenada artan ağırlığına bağlı olarak, İstanbul Finans Merkezi projesinin de derinlik kazanması ardından bu tablo, elbette değişecek. Kamu, özel, pek çok bankamız giderek büyüyecek. Fakat Halkbank’ın büyüme öyküsü farklı gelişecek.
Sebebi, petrol ve doğalgaz trafiğinde alacağı rolün öneminde yatıyor. Kuzey Irak‘ın 2020‘de yıllık 120 milyar $‘a varacak ihracatında Halkbank, en az 50 milyarlık bölümüne aracılık edecek. Sadece Türkiye değil, Hindistan, Çin gibi devlerin enerji talebine de aracılık edecek.
İran‘a uygulanan BM ambargosuna uyan fakat ABD ambargosunu sallamayan Türkiye, bu ülkenin petrol ve gaz ihracatına aracılık eden Halkbank’ı farklılaştırmıştı. Yalnızca Türkiye’deki rakiplerinden değil, aynı zamanda J.B. Morgan gibi küresel rakipleri karşısında “markalaşma” yolunda dev adımlar atmıştı.
KİT Komisyonu Başkanı‘nın yanda yer alan açıklamalarından anlıyoruz ki Halkbank’a yönelik infaz girişimiyle ülkeyi 100 milyar $‘lık fırsat kaybına uğratmışlar. İnfaz girişimi zarar vermiş ama Halkbank’ı yıkamamış…
İlk 10′a girme iddiası, halen ilk 10′da olanlardan hangilerini yerinden edecek isek, tehdit oluşturur. Bu, doğal bir süreçtir. Bu süreç, finanstan üretime dek farklı alanlarda ilk 10′da küresel marka olmadan mümkün değildir.
Yazının Devamı İçin TIKLAYIN>>
Kaynak: Sabah