Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Türkiye’nin 2023 ve sonrasındaki hedeflerine ulaşabilmesi için enerjide arz çeşitliliğine ve özelliğine göre nükleer enerjinin gecikmiş de olsa artık elde edilmesinde zorunluluk bulunduğunu söyledi.
Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Türkiye’nin 2023 ve sonrasındaki hedeflerine ulaşabilmesi için enerjide arz çeşitliliğine ve özelliğine göre nükleer enerjinin gecikmiş de olsa artık elde edilmesinde zorunluluk bulunduğunu söyledi.
Sürdürülebilir büyüme anlamında Türkiye’nin, gerideki 10 yıl ölçeğinde olduğu kadar 2023’e dönük önümüzdeki yıllarda da aynı kararlılığı ve inancı taşıdığını kaydeden Güzeloğlu, “Türkiye’nin orta vadeli program ve 2023 hedeflerinde büyüme, şüphesiz en önemli gündem maddesidir. Ama büyümenin sağlayıcısı ve temel bileşeni olarak şüphesiz üretim, üretimin ihracata dayalı artışı ve bunu sağlayacak girdiler olan enerjideki maliyetler ve arz, yani temin konusu en az bu kavramlar kadar öne çıkmaktadır. Türkiye’nin büyümesinden daha öte bir enerji talebi her yıl karşısına çıkmaktadır. Yılda yaklaşık yüzde 7-8 oranındaki bir enerji talebi, ekonominin dinanizmini, üretime dayalı beklentilerin artışını ve Türkiye’nin 2023 hedefine doğru hızla yol alışının çok açık bir göstergesi ve oranıdır. Bunun karşılanması bugünkü enerji kaynaklarımız açısından ne yazık ki mümkün görülmemektedir. Türkiye’nin doğal bir zenginliğe sahip olmamasına, bu noktada enerjinin yüzde 70’ine varan bir dışa bağımlı ülke olmasına rağmen ortaya koyduğu performans, her açıdan taktir edilmek ve altı çizilmekle beraber, 2023 ve sonrası hedeflerine ulaşmak için enerjide arz çeşitliliğine ve özelliğine göre nükleer enerjinin gecikmiş de olsa artık elde edilmesinde zorunluluk bulunmaktadır” dedi.
“ÖNGÖRÜLEBİLİR OLMAK, SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMANIN TEMEL ŞARTIDIR”
Türk üreticisi ve sanayicisinin, yüksek maliyetle ve dışa bağımlı enerji girdisi yerine düşük ve sabit bir enerji maliyeti ile geleceğini artık hem üretim boyutunda hem de kalkınma boyutunda planlamak durumunda olduğunu ifade eden Güzeloğlu, şöyle devam etti; “Öngörülebilir olmak, sürdürülebilir olmanın temel şartıdır. Öngöremediğiniz, yönetemediğiniz ve şüphesiz kontrol edemediğiniz girdilerle, sürdürülebilir olma kavramını elde etmeniz mümkün değil. O halde biz artık enerji girdilerinde ve arz temininde hem öngörülebilir hem de sürdürülebilir olan ve şüphesiz ekonomik maliyeti ile de en ucuz girdi olan nükleer enerji santralleri ve enerji terimini artık Türkiye gündeminde, üretimin tam merkezinde tutma durumundayız. Nükleer enerji santralini gerçekleştirmek, enerjinin diğer kalemlerini ret etmek değil, bunları dışlamak değil, bunlardan vaz geçmek değildir. Tam aksine hepsini, bu ülkenin sahip olduğu bütün enerji kaynaklarını en ekonomik kullanmak ve en fazla verimi elde etmek anlamımda bir çabayı ve planlamayı da içermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Enerji Bakanlığı bu çalışma ve çabanın her düzeyde takipçisi durumundadır. Bugün 2023’te 1.5 trilyon dolar dış ticaret, 500 milyar dolar ihracat hedefi Türkiye için hayal değildir. Ama şüphesiz ki, bu hedefin elde edilmesi için 500 milyar kilowatsaat enerjinin temin edilmesi gerekmektedir. Bu enerji arzını elde etmek ise bu enerji kaynakları ile mümkün değil. O halde dünyanın bugün kalkınmış tüm ülkelerinde kullanılan ve şüphesiz ki ekonomik kalkınma açısından çok önemli bir hazırlayıcı, girdi ve enerji temininde kaynak olan nükleer enerjiyi sadece bir merkezde değil, 2023’e doğru bu enerji açığını kapatmak için çoğaltmak ve kullanmak zorunda ve durumundadır.”
“NÜKLEER SANTRAL, ENERJİ ÇEŞİTLİLİĞİ SAĞLAYACAK”
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İlker Sert ise, konuşmasında ‘nükleer enerji neden gerekli, dünyadaki nükleer enerji kullanımı ve Akkuyu projesi’ konusunda bilgiler verdi. Enerji dünyasının gündemini, 1950’li yıllardan itibaren sürdürülebilir, kesintisiz ve temiz bir enerji kaynağının temininin oluşturduğunu belirten Sert, özellikle fosil yakıtların çevreye vermiş olduğu ciddi zararlar ve 1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol krizinin ardından nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarının ön plana çıktığını vurguladı.
Bunun neticesinde 1970’li yıllarda nükleer enerji santrallerinin inşaasında ciddi artışlar olduğunu kaydeden Sert, 1980’li yıllarda Çernobil’deki kazanın akabinde durgunluk oluşsa da 1990’lı yıllarda nükleer enerji santrallerinin inşaasında tekrar dünya genelinde ciddi bir artış olduğunu belirtti.
Türkiye’nin son 10 yılda ekonomik anlamda önemli mesafeler kat ettiğini ve büyük başarılar elde ettiğini dile getiren Sert, ancak bu başarının yanında ilave yükümlülükleri de getirdiğini belirterek, “Elektrik talebinde yılda yüzde 7-8 oranında bir artışımız var. Yani şu anki elektrik kapasitemizin yüzde 7’si oranında yatırım yapmaz isek, önümüzdeki yıl elektriksiz kalma riskini taşıyoruz. Dünyadaki bu oran yalnızca 1.4’tür. 2010 yılında elektrik üretimimiz yıllık 212 milyar kilowatsaat. 2023 yılında ise bu 500 milyar kilowatsaat olması bekleniyor. Bu gerçeğe karşı bizim önlemimizi şimdiden almamız lazım. Enerjide dışa bağımlılığımız yüzde 71. Dışa bağımlılığı azaltmak için yerli kaynaklarımızı kullanıyoruz. 2023 yılında biz yenilenebilir enerji potansiyelimizin tamamını kullanmış olsak 229 milyar 900 milyon kilowatsaat elektrik üretebileceğiz. Ama bizim ihtiyacımız 500 milyar kilowatsaat olacak. İşte bu noktada karşımıza nükleer güç santrallerini çıkarıyor. Nükleer elektrik santralı senede 8 bin saat çalışıyor ve yüzde 90 verimlilikle çalışıyor. Ama yenilenebilir enerji kaynaklarında durum böyle değil” diye konuştu.
Türkiye’nin elektrik üretiminde büyük oranda doğalgazı kullandığını vurgulayan Sert, doğalgazın yüzde 98’nin de ithal edildiğini dile getirerek şu bilgileri verdi; “Dünya, elektriğinin yüzde 13’nü nükleer santrallerden elde ederken bizde bu oran yüzde sıfır. Elektrik üretimi sürekli olmak zorundadır. Bir anlık kesintinin binlerce lira zarara yol açacağı durumlar vardır. Nükleer enerji bize bu imkanı veriyor. Dünyada şu an 30 ya da 40 yıllık petrol ve kömür rezervi var. Sonrası belli değil. Nükleer enerji kaynakları bu anlamda en önemli aktör olarak karşımızda duruyor. 1 kilogram uranyumun vereceği enerji için 3 milyon kilogram kömür veya 2 milyon 700 bin litre petrol harcamanız gerekiyor. Nükleer santral, ülkemiz için enerji çeşitliliği getirecek. Akkuyu kendi santralimiz olacak. Kaynak farklılığı oluşacak. Yalnızca kömüre, doğalgaza, petrole bağımlı kalmayacağız. Dogalgaza olan ithalat azalacak. Akkuyu ve Sinop’ta kurulacak olan santrallerle 10 bin megawatsaat enerji elde edilecek ve yıllık 7.2 milyar dolar doğalgaz almamış olacağız. Yaptığımız anlaşma da çok uygun. 15 yıl boyunca 12.35 Cent üzerinde üretilen elektrik miktarının yüzde 50’sini satın alacağız.”
Akkuyu NGS A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Rauf Kasumov da konuşmasında Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin kuruluş çalışmaları ve alınan güvenlik önlemleriyle ilgili bilgi verdi. Kasumov, Akkuyu’nun dünyanın en güvenli ve son teknoloji kullanılarak inşa edileceğini belirterek, 4 üniteli santralden 2020 yılında enerji üretimine başlanacağını söyledi.
Kaynak: MersinHaber