Düşen petrol fiyatları küresel büyümeyi destekleyeceği beklentisiyle heyecanla karşılanmıştı.
Teoride sermayenin, petrol gelirini egemen sermaye varlıklarına istifleyen emtia üreticilerinden, gelirlerinin çok daha büyük bir kısmını harcayan tüketicilere kayması ekonomik aktivite için olumlu bir durum.
Ancak Credit Suisse stratejistlerine göre şimdiye kadar küresel ekonomi sadece düşen ham petrolden sonraki fırtınayı gördü, onu takip eden gökkuşağını değil.
Küresel hisse stratejisti Andrew Garthwaite ve ekibi, “Petrol fiyatlarındaki düşme, biz de dahil olmak üzere bir çok yatırımcı tarafından küresel GSYH büymesi üzerinde anlamlı bir pozitif etki olarak kabul edilmişti” dedi.
Ancak hesaplamalarına göre bu gelişmenin net etkisi, küresel ekonomiye yüzde 0,2’lik bir zarar oldu.
Düşük fiyatlı petrolün negatif etkileri – yani sermaye harcamalarında büyük çaplı kesintiler – küresel gayri safi yurt içi hasıla üzerinde büyük çapta ve hızlı bir darbe yarattı.
Stratejistler durumu şu şekilde açıkladı: “Problem şu ki, küresel sermaye giderlerinin takriben yüzde 30’u olan emtiaya bağlı sermaye giderleri hesapları (geçtiğimiz 12 aydaki yüzde 13 azalan petrol giderleri ve yüzde 31 azalan madencilik giderleriyle) ve ABD ve küresel emtia sermaye ve operasyon giderlerindeki düşüş, 2015’in ilk yarısında ABD’nin GSYH büyümesinin yaklaşık en az 0,8’ini, ve geçtiğimiz yıl boyunca küresel GSYH büyümesinin ise yaklaşık yüzde 0,1’lik kısmını götürdü.”
Garthwaite ve ekibi düşük petrol fiyatlarının Amerikan ekonomisini olumsuz olarak etkilediği üç diğer kanalın altını çizdi: istihdam, ücretler ve kâr payı geliri.
Petrol ve petrolle ilişkili sektörlerde istihdam 2014 Ekim’i itibariyle yaklaşık yüzde 8 gerileme yaşadı. Özellikle kaya petrolünde yaşanan gelişmelerin asıl kazananı Kuzey Dakota’da işsizlik taleplerinde büyük artış görüldü.
Bu dönemde, geçtiğimiz iki yıllık güçlü ilerlemenin ardından petrol ve gaz üretiminde çalışanların ortalama saatlik ücretleri neredeyse yüzde 10’luk bir düşüş yaşadı. Ayrıca petrol stokları yatırımcılarına yapılan ödemeler de kesildi.
Credit Suisse ise, bu durumu hane içi gelir üzerinde negatif bir etki olarak addetti.
Ekibe göre, “Sermaye giderlerindeki düşüş, istihdam ve gelirlerin de düşüşünü getiriyor (örneğin, geçtiğimiz yılın kasım ayından beri Amerikan enerji sektöründeki maaşlardan edinilen toplam gelir yüzde 18 düştü), bunun yanında sermaye gideri sürecine hizmet eden diğer sektörler (makine üreticilerinden catering ve otellere) üzerinde de ikincil derecede bir etki yaratılıyor.”
Ekibin bir başka bulgusuna göre ise, sermaye harcamalarındaki gerilemeler, petrol fiyatlarında arza dayalı düşüşü en son gördüğümüz 1980’lere nazaran büyüme üzerinde önceden belirlenmiş bir şoktan çok daha azına sebep oluyor.
Notlarında, “Sonuç olarak da, her ne kadar petrol fiyatları kesin bir şekilde düşmüş olsa da, sermaye giderleri projeleri kesintilerindeki (ve yeniden başlatma) gecikme öyle bir şekilde ki, sermaye giderleri GSYH üzerinde bir sıkıntı olmaya devam edebilir” değerlendirmesinde bulundular.
Öte yandan, tüketici üzerindeki pozitif etkiler açıkça görülemeyecek kadar yavaş; ancak tüketicilerin tasarruf etmeyi seçtikleri gelirin yüzdesindeki artış üzerinden bu pozitif etkiler görülebilir.
ABD, Japonya ve Avrupa kıtasındaki tasarruf oranındaki artış, düşük gaz fiyatlarının ne kadar süre devam edeceğiyle ilgili endişeler uyandırıyor. Eğer hane halkları, bu rahatlamanın sadece geçici olduğunu düşünüyorlarsa, bu fonları daha ihtiyari alanlara yaymayı tercih etmeyecekleri belirtiliyor. Garthwaite ve ekibi ise, tüketicilerin, düşük petrol fiyatlarının kalıcı bir ilerleme olduğu kanaatine varmaya ve cüzdanlarının ağzını gevşetmeye başladıklarını kaydetti.
Hal böyleyken, Credit Suisse düşük petrol fiyatlarının eninde sonunda -sermayenin daha yüksek bir marjinal tüketim eğilimi olan kişilere aktarımının da sayesinde- küresel büyüme için net bir kazanç olacağını, bunun yanında ham petroldeki gevşemeye bağlı daha uyumlu bir mali ve parasal politika umudunun varolduğunu iddia ediyor.
KAYNAK: Business HT