(Turkish) Sürdürülebilirliğin Temeli Olan ESG İlkelerine Dayalı Şirketler Değer Yaratıyor

Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

Bain & Company Türkiye’den Armando Guastella Ankara’da gerçekleşen İnovasyon Günü’nde yaptığı sunumda dünyanın ciddi çevre sorunlarıyla ve bunlarla bağlantılı toplumsal konularla karşı karşıya kaldığı bir dönemde sürdürülebilirliğin temelini oluşturan ESG (Çevre / Sosyal / Yönetişim) ilkelerine dayalı faaliyet gösteren şirketlerin değer yarattığını, bu ilkelere dayalı stratejilerin artık büyümenin temelini oluşturduğunu belirtti.

Dünya’nın önde gelen danışmanlık şirketlerinden Bain&Company Türkiye’den Armando Guastella İtalya’nın Türkiye Büyükelçiliği ve TÜBİTAK tarafından düzenlenen 2’inci İnovasyon Günü’ne katıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ve İtalya Dışişleri ve Uluslararası İş Birliği Bakanlığı Müsteşarı Manlio Di Stefano’nun katılımıyla düzenlenen etkinlikte “Sürdürülebilir kalkınma – ESG odaklı değer yaratma” konulu yuvarlak masa tartışmasının moderatörlüğünü yapan Guastella bu konuda bir de sunum gerçekleştirdi.

Yeşil dönüşüm önemli

Sürdürülebilirlik kavramının yeni olmadığını ve iklim değişikliğinin bu konunun önemini artırdığını hatırlatan sunumda, kaydedilen ilerlemelere rağmen mevcut politikaların devamı halinde karbondan arındırılması zor olan ağır sanayi ve taşımacılık gibi sektörlerin 2050’de hâlâ karbon salımının %40’ından sorumlu olacağı vurgulandı.

Guastella sunumunda, Avrupa Birliği’nin (AB) Yeşil Dönüşüm Politikasını uygulamaya koyduğuna ve COVID-19 sonrası yeniden toparlanma döneminde yeşil teknolojilere odaklanmayı planladığına dikkat çekti. AB’nin bu alanda son 20 yılda mesafe kat ettiği, Türkiye’nin de buna uyum sağlaması ve yeşil teknolojileri desteklemesi gerektiği belirtildi.

Sunumda AB’nin 1990 yılında 4.409.000.000 ton olan CO2 salımını 2020’de 3.304.000.000 tona indirdiği; Türkiye’nin karbon salımının ise aynı dönemde 150 milyon tondan 416 milyon tona çıktığı ifade edildi.

Teknoloji yeşil dönüşüm için olanaklar sunuyor

Farklı sektörlerde yeni teknolojiler kullanarak yeşil dönüşümde ilerlemek mümkün. Bu konuda bazı örnekler şöyle sıralandı:

Ulaştırma: Yolcu ve yük taşımacılığında elektrikli araçlara geçiş; deniz ve hava taşımacılığında daha az CO2 salımına yol açan yeni teknolojilerin kullanılması,

Elektrik üretimi: Yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınma sürecinin hızlandırılması, kömürün devreden çıkartılması ve diğer fosil yakıların kullanımının azaltılması, mevcut teknolojilerde yeni konseptlere geçilmesi (Küçük Modüler Nükleer Reaktörler),

Sanayi süreçleri: Çelik veya çimento gibi yoğun salımlı sanayilerde yakıt olarak hidrojen kullanımı, sanayi süreçlerinde verimliliğin artırılması,

Diğer: Ormanlaştırma programları, salımı dengeleyici girişimler, tarımda ve atık süreçlerinde CO2 salımının azaltılması.

Sürdürülebilirlik artık stratejik bir zorunluluk oluyor

Guastella sunumunda, sürdürülebilirlik içinde öne çıksa da konunun artık sadece çevre olmadığını, ESG (Environment Social Governance – Çevre Sosyal Yönetişim) ilkelerine dayalı sürdürülebilirliğin şirketler için artık zorunlu bir strateji haline geldiğini ve değer yarattığını ifade etti.

Sunumda küresel düzeyde farklı sektörlerden 300 firma ile yapılan bir araştırmanın sonuçlarına yer verilerek sürdürülebilirlik stratejisi benimsemek için üç öncelikli neden konusunda şirketlerin 2015 ve 2021’de verdikleri yanıtlar karşılaştırıldı.

Buna göre sürdürülebilirlik stratejisi benimsemenin önde gelen ilk üç nedeni 2015 yılında İtibar (%62), Maliyet Azaltmak (%30) ve Müşteri Bağlılığı (%29) olurken bu nedenler 2021’de İtibar (%47), Gelir Yaratmak (%42) ve Yatırımcıların Önem Vermesi (%42) olarak sıralandı.

Ayrıca CEO’lar üzerinde farklı yönlerden gelen baskılar olduğu kaydedildi. Bunlar arasında düzenleyici yetkililerin karbon salımının maliyetini / fiyatını artırmaları, rakiplerin net sıfır hedefine doğru ilerlemeleri, yatırımcıların ve tüketicilerin değişen yaklaşımları sıralandı.

Sunumda yer alan araştırma sonuçlarına göre, küresel düzeyde yatırımcıların %84’ü ESG kriterlerinin şirketlerin yatırım kararlarını etkileyeceğini veya yönlendireceğini düşünüyor; ABD’de tüketicilerin %88’i karbon salımı bakımından nötr ürünlere daha fazla ödemeye razı; çalışanların %50’den fazlası ise mevcut işinden ayrılıp çeşitlilik ve katılım politikası oturmuş bir şirkete geçmeyi düşünebileceğini söylüyor.

ESG değer yaratıyor

Sunuma göre ESG politikaları riski azaltıyor, operasyon ve sermaye harcamalarını kontrol ederek kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlıyor, mevzuatlarda yapılan düzenlemelerin önünde olmayı mümkün kılıyor, kurumun yetenek havuzunu zenginleştiriyor ve sermayeye erişimi kolaylaştırıyor.

Sunumda yer verilen ve 2.000 araştırmanın sonuçlarını değerlendiren bir mega çalışmaya göre ESG ve finansal performans arasında % 64 oranında pozitif bir ilişki bulunuyor. Son yıllarda yatırımlarında ESG’ye bağlı olan fonların sayısı ve ölçeği ciddi şekilde arttı. 2006’da sorumlu yatırımı taahhüt eden 63 yatırım şirketi vardı ve bunlar 7 trilyon ABD doları değerinde varlık yönetiyorlardı. 2020’de ise taahhüt eden şirket sayısı 3.038’e ve bunların yönettiği varlıkların değeri 103 trilyon ABD doları düzeyine çıktı.

Armando GuastellaBain&Company Türkiyeçevre sorunlarıESG (Çevre / Sosyal / Yönetişim)ESG kriterleriİnovasyon Günükarbon salımının maliyetinet-sıfır hedefisürdürülebilirliktoplumsal konularyeşil dönüşümYeşil Dönüşüm Politikası
Yorumlar (0)
Yorum Ekle