(Turkish) Türkiye’nin En Büyük Doğal Enerji Potansiyeli Yenilenebilir Enerji

Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

Yenilenebilir enerjiler önümüzdeki yılların en hızlı yükselen sektörü olmaya aday. ABD ve AB yenilenebilir enerji sektörüne çok önemli yatırımlar yapıyorlar. Hatta bazı ekonomistler, bu sektöre yapılacak yatırımların mevcut finans krizinden çıkmakta önemli rol üstleneceğini ifade ediyorlar. Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında, en büyük doğal enerji potansiyelini yenilenebilir enerjilerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Özel sektör de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiler potansiyelinin farkında. Bu ilginin özellikle piyasa dostu, şeffaf düzenlemeler ile desteklenmesi gerekiyor.

Yenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtlara alternatif olarak vazgeçilmez bir enerji kaynağı olarak değerlendiriliyor. 2006 yılında İklim Değişimi Ekonomisi raporunu yazan Dünya Bankası eski baş ekonomisti ve İngiltere Hazine danışmanı Lord Nicholas Stern, küresel ısınmaya karşı hemen harekete geçmenin maliyetinin GSMH’nin yüzde 1’ine denk geldiğini ifade etmişti. Hemen harekete geçilmediği takdirde ise bu maliyetin GSMH’nin yüzde 5 ile 20’sine yükseleceğini söylemişti. Stern bugün krizden çıkmak için tüketimi artırmanın yeterli olmadığını; fosil yakıtlara dayalı bir ekonomiden, düşük karbon ekonomisine geçilmesi gerektiğini söylüyor.

AB 2020’ye kadar enerjisinin yüzde 20’sini yenilenebilir enerjilerden sağlamayı hedefliyor

Yenilenebilir enerjiler AB için gerek sera gazı emisyonlarının azalması, gerek enerji verimliliğinin artması, gerekse birliğin petrol ve gaz ithalatı bağımlılığının azaltılması açısından çok önemli. AB, 2020 yılına kadar enerjisinin yüzde 20’sini yenilenebilir enerjilerden sağlamayı hedefliyor. Komisyon, sadece sera gazı emisyonlarının yüzde 20 oranında azaltılmasını değil, aynı zamanda gelecekteki enerji talebinin yüzde 20 oranında azaltılması hedefini destekleyen bir enerji paketi önerdi.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Ticaret, Ekonomi ve Tarım Bölüm Başkanı Ulrike Hauer, AB genelinde, yenilenebilir enerjiye verilen desteklerde hala dengesizlikler olduğunu söylerken, İspanya ve Almanya gibi ülkelerin, teşvik mekanizmalarının geliştirilmesinde, şebeke ulaşım sorunlarına yaratıcı çözümler üretmekte ve birçok alanda en iyi uygulama örnekleri sunmakta çok ileri durumda olduklarını vurguluyor.

ABD iş dünyası yakından ilgileniyor

ABD’ye bakacak olursak her ne kadar George W. Bush bugüne kadar Kyoto Protokolü’nü imzalamayı kabul etmese de, ABD’nin yeni başkanı Barack Obama yeşil ışık yakıyor protokolün imzalanmasına. Washington bugüne kadar yenilenebilir enerjiler konusunda hareketsiz kalmış olsa da, yerel ve özel girişimler bu alanda oldukça aktif davrandılar. Örneğin Kaliforniya’da kullanılan elektriğin yüzde 10’u yenilenebilir enerjilerden elde ediliyor. Vali Arnold Schwarzenegger 2017 yılına kadar bu oranın iki katına çıkarılması gerektiğini düşünüyor. ABD’de bir çok bölgede aynı görüş hakim. Toplamda her sene güneş ve rüzgar enerjisi kullanımını desteklemek amacıyla 15 milyar dolar devlet yardımı veya vergi kredisi sağlanıyor. ABD iş dünyası da bu alana oldukça fazla ilgi gösteriyor.

Pittsburg’da 350 milyar dolara inşa edilecek Convention Center dünyanın en büyük “yeşil bina”sı olacak. Ülke genelinde 800’den fazla bina Leed sertifikasına sahip. Bu sertifika “Enerji ve Çevre Tasarımında Liderlik” anlamına geliyor. Hazırlık aşamasında olan 5 bin projenin de 2 yıl içinde bu sertifikayı alacakları belirtiliyor. Bu büyük projelerin yanı sıra, daha küçük çaplı girişimler de söz konusu. Örneğin yine Kaliforniya’da valilik binaların tepelerine bahçeler kuruyor. Böylece yaz aylarında sıcaklık 24 derecede kalacak ve klima kullanımı ciddi bir ölçüde azaltılmış olacak. New York Valisi Michael Bloomberg şehirdeki yaklaşık 13 bin taksinin yerine hibrid motorla çalışan arabalar koymayı ve gökdelenlerin tepesine rüzgar türbinleri yerleştirmeyi planlıyor.

Yeşil dalga, iş dünyasının büyük markalarını da yakından ilgilendiriyor. ABD’nin en büyük perakende zinciri Wal-Mart da bunlardan biri. Wal-Mart 3 bin 500 mağazasına güneş panoları yerleştirmek istiyor.

Yenilenebilir enerjiler konusunda etkin olan bir diğer büyük marka da Google. İnternet devinin Silikon Vadisi’ndeki Mountain View kampüsünde elektrik tüketiminin üçte biri güneş enerjisinden elde ediliyor. Google 2012 yılına kadar bir çok merkezinde aynı uygulamaya geçmeyi planlıyor.

Bu alanda aktif olan bir diğer şirket örneği de General Motors. ABD’li otomobil üreticisi 2010 yılında devrim yaratacak bir hibrid motor piyasaya sunacağını açıkladı.

Temiz teknolojiler 2020 yılında 20 milyon kişiye istihdam sağlayacak

Yenilenebilir enerjilerin yükselmeye devam edeceğinin bir diğer kanıtı da yeşil teknolojilere yapılan yatırımların, risk sermayesi portföyünde de kendine önemli bir yer edinmiş olması. Risk sermayedarlarının 2007 yılında yeşil teknolojilere yaptıkları yatırımlar, üç yıl öncesine kıyasla üç kat artış göstererek 3 milyar dolara ulaştı. Bazı uzmanlara göre “temiz teknoloji” “yüksek teknoloji”nin yerini alacak ve ABD’de başlayarak tüm dünyada büyümenin motoru olacak. Şu anda 4 milyon kişiye istihdam sağlayan temiz teknoloji sektörünün 2020 yılında 20 milyon kişiye istihdam sağlayacağı tahmin ediliyor. Yani gelecek temiz teknolojilerde.

Türkiye’de yenilenebilir enerjiler, enerji üretiminde kömürden sonra 2. sırada

Enerji konusunda Türkiye’nin durumu AB’nin durumuna benzerlik gösteriyor. Enerji güvenliği Türkiye açısından çok önemli bir konu. Bununla birlikte bugün Türkiye’nin petrol ve gaz ithalatına bağımlılığı AB’den daha fazla. Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye’de karbon emisyon miktarı her geçen gün artmaya devam ediyor. Enerji fiyatları da oldukça yüksek.

Türkiye’nin yerli kaynaklarından elektrik üretilebilecek potansiyeli 432 milyar kilovat saat. Ancak bunun 350 milyar kilovat saati kullanılmıyor. Son dönemde EPDK’ya yapılan lisans başvurusundaysa ithal kömür ve doğalgaz ağırlıkta. Bu durum, elektrik üretimindeki ithal kaynak ağırlığının önümüzdeki yıllarda daha da artacağı sonucunu ortaya çıkartıyor.

Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında, en büyük doğal enerji potansiyelini yenilenebilir enerjilerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Özel sektör de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiler potansiyelinin farkında. Bu ilginin özellikle piyasa dostu, şeffaf düzenlemeler ile desteklenmesi gerekiyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye’nin önemli miktarda yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeline sahip olduğunu ve enerji üretiminde kömürden sonra ikinci sırada geldiğini söylüyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretiminde en önemli payın hidroelektrik ve biokütleye ait olduğunu ifade eden Bakan, rüzgar ve güneş enerjisinin payının henüz çok küçük olmakla birlikte, gelecekte artmasının beklendiğini de dile getiriyor.

Türkiye’nin tespit edilmiş olan ekonomik hidrolik enerji potansiyeli 130 milyar kilovat saat/yıl. Bu potansiyelin yüzde 35’i işletiliyor, yüzde 9’u inşaat aşamasında, geri kalan yüzde 56’sı ise proje seviyesinde. Türkiye’nin biokütle kaynakları tarım, orman, hayvan, organik şehir atıklarından oluşuyor.

Yeni geliştirilmiş olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Atlası (REPA) ile yıllık ortalama rüzgar hızı 8.5 m/s ve üzerinde olan bölgelerde en az 5 bin MW, 7.0 m/s’nin üzerindeki bölgelerde ise en az 48 bin MW büyüklüğünde rüzgar enerjisi potansiyeli olduğu tespit edilmiş durumda.

Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası ise yıllık elektrik üretim potansiyelinin 380 milyar kilovat/saat olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de bu potansiyelin kullanılmamasının başlıca nedeni maliyetlerin çok yüksek olması. Yenilenebilir Enerji Yasası ile bu yatırımlara 10 yıl alım garantisi verdiklerini ifade eden Enerji Bakanı Güler, güneş pil ve santrallerinin Türkiye’de yapılmasını arzu ettiklerini, bu yönde Almanya, Hollanda, İspanya ve ABD ile çalışmalarının olduğunu söylüyor.

Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyeli 31 bin 500 MWt boyutunda. Jeotermal enerji potansiyelinin yüzde 10’luk bölümü konut ısıtmakta ve 27 MW’lık bölümü ise elektrik üretimi amaçlı kullanılıyor. 25 MW’lık jeotermal elektrik üretim santrali ise henüz yapım aşamasında.

Bakanlık verilerine göre, 2006 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen toplam enerji miktarı 5 milyon 383 bin TEP olarak gerçekleşti. Hidroelektrik+jeotermal kaynaklardan 3 milyon 886 TEP, bioyakıttan 2 bin TEB, rüzgardan 11 bin TEB, jeotermal kaynaklardan ısı olarak 1 milyon 81 bin TEP ve güneşten ısı olarak 403 bin TEB enerji elde edilmiş durumda. 2007 sonuçları ise henüz açıklanmadı.

Üç sektörde hareket planı geliştirmek gerekli

Türkiye’nin yenilenebilir enerjilerde inanılmaz bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Ticaret, Ekonomi ve Tarım Bölüm Başkanı Ulrike Hauer, yenilenebilir enerjilerin Türkiye’nin hükümet politikalarının önemli bir bölümünü oluşturduğunu söylüyor.

Hauer’e göre Türkiye’nin özellikle ısınma, elektrik ve ulaşım gibi üç sektörde yenilenebilir enerji hareket planı geliştirmesi gerekiyor. Hauer aynı zamanda hükümetin bu konuya vereceği önceliğin özel sektörü de harekete geçireceğini kaydediyor.

Yenilenebilir enerjilerin krizden çıkmakta önemli bir rol oynayacakları oldukça açık. Gerek kamu, gerekse özel sektör yeşil büyümenin, küresel büyüme için önemli bir temel oluşturacağına daha fazla inanıyor. Yaşanan finans krizi sürecinde küresel ısınma gibi uzun vadeli konularla uğraşacak zaman ve parası olmayanlar, küresel ısınma ekonomisinin kendilerine yeni bir nefes alma alanı açtığını görüyorlar.

Kaynak: Euractiv

Yorumlar (0)
Yorum Ekle