Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, NUCLEAR ENERGY NEWS - Tarih : 14 November 2012
‘Türkiye’ye nükleer santral yapılsın mı?’ tartışmaları devam ederken İstanbul’da halihazırda bir nükleer reaktör olduğunu biliyor muydunuz? İTÜ Enerji Enstitüsü’ndeki ‘Triga Mark II’ nükleer araştırma reaktörü 1979’dan beri faaliyette. Amacı nükleer konusunda halkı bilinçlendirmek…
‘Triga Mark II’ nükleer araştırma reaktörü Prof. Dr. Nejat Aybers öncülüğünde kuruldu. Ulusal ve uluslararası birçok onay sürecinden sonra Amerikalı General Atomics şirketinden bir araştırma reaktörü satın alındı. Projelendirmesini Amerikalılar, inşaat süreciniyse Türk müteahhit, akademisyen ve mühendisler yürüttü. Kontrol çubukları, sürücü mekanizmaları ve dedektörler gibi üniteler ABD’den ithal edildi. Reaktörün yakıtı zenginleştirilmiş uranyum da getirildikten sonra reaktör 1979’da faaliyete geçti. İTÜ Enerji Enstitiüsü Müdürü Prof. Dr. Altuğ Şişman, “1970’ler, nükleer enerji teknolojisinin çok hızlı büyüdüğü yıllardı. Henüz Çernobil travması olmadığından dünyadaki en ileri teknolojilerden nükleerin Türkiye’yle tanışması akademik camiayı çok heyecanlandırmıştı” diyor.
GELECEĞİN NÜKLEER FİZİKÇİLERİ
Reaktör, o zamandan beri aktif. Zaten reaktör binasına girince adeta 1979’a ışınlanıyorsunuz. Yalnızca 1999 depreminden sonra dayanıklılığı artırmak için çalışmalara ara verilmiş. Peki içeride neler yapılıyor? “En önemli amaç eğitim” diyor Prof. Dr. Şişman: “Reaktörün nükleer yakıt elemanları kendinden emniyetli. Kontrolden çıksa bile tüm reaksiyonları frenleyebilecek bir mekanizmaya sahip. Bu sebeple bir nükleer güç reaktöründe felakete sebep olacak her türlü deneyi mutlak bir güvenlikle, hiç korkmadan yapabiliyoruz. Lisansüstü öğrenciler bir nükleer reaktörün nasıl çalıştığını öğreniyor. Türkiye’nin nükleer güç reaktörüne sahip olması durumunda görev yapacak kişilere bir ön eğitim oluyor.” Bilimsel deneylerin doğrulanması işleri dışında çok detaylı analizler de yapılıyor: “Akademisyenlerden veya çeşitli şirketlerden toprak, su, hava veya gıda örnekleri gönderiyor. Nötron ışınlarına tutup içindeki tüm malzemeyi öğrenebiliyoruz.”
FİKİRLER 180 DERECE DEĞİŞİYOR
Bu esnada üretilen ısı enerjisi, elektrik üretimi amaçlı kullanılamayacak kadar düşük kalitede olduğundan atmosfere atılıyor. Atıklarsa ulusal ve uluslararası mekanizmalara devrediliyor. Ancak, 1979’da alınan uranyumlar henüz ömürlerini tamamlamadığından bu işlem bugüne kadar hiç yapılmamış. Prof. Dr. Şişman reaktöre büyük ilgi olduğunu anlatıyor: “Sinop’ta kurulacak nükleer reaktöre karşıt gösterileri düzenleyenlerden biri geldi. Bir saat reaktörü anlatıp gezdikten sonra, “Nükleer aleyhtarı düşünüyordum. Bu bilgilerden sonra fikrim 180 derece değişti” dedi. İnsanlar hep bilmediğinden korkuyor. Reaktörü gezip korkuları ortadan kalkan çok insan var.”
Nükleere evet mi, hayır mı?
Reaktörler felaket senaryosuna hazırlıklı
Prof. Dr. Altuğ şişman / İTÜ Enerji Enstitüsü Müdürü
1. Nükleer reaktörün ürettiği güce diğer hiçbir yöntem alternatif olamaz. Rüzgar sürekli bir enerji kaynağı değildir. Nükleer santralin bir yılda ürettiği bin megawatt’lık enerjiyi rüzgar santraliyle üretebilmeniz için ortalama beş katı daha fazla kurulu güce ihtiyacınız var.
2. Nükleer reaktörün, karbondioksit emisyonuna sahip olmadığı için küresel iklim değişikliğine katkısı yok. Sera gazı emisyonları anlamında tertemiz. Bacasından çevreye zehirli gaz ve atıklar da salınmıyor.
3. Ömrünü tamamlamış nükleer yakıt elemanları dünyanın belirli merkezlerinde sıkıştırılıp, paketlenip, çelik ve beton zırhların içine hapsedilerek yeraltında özel şartlandırılmış sığınaklarda depolanıyor. Bu süreç uluslararası teşkilatlarca çok sıkı şekilde düzenliyor.
4. Çernobil ve Fukuşima kazaları kamuoyunda negatif düşünceye sebep oldu ama nükleer reaktörde kaza olasılığı inanılmaz düşüktür. Yeni nesil reaktörler öylesine dizayn ediliyor ki en kötü felaket senaryosuna bile hazırlıklı. İnsan hatasına bağlı kaza olasılığı sıfıra yakın.
Kesinlikle karşıyız
Cenk Levi / Greenpeace İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu
1. Nükleer enerjiye kirli, pahalı ve tehlikeli olduğu için kesinlikle karşıyız. Söküm, atık ve çevresel maliyetler hesaplandığında nükleer dünyanın en pahalı enerjisi. Dünyada da, nükleerde giderek artan, yenilenebilir enerjideyse giderek azalan maliyetler söz konusu.
2. Elektrik üretiminden kaynaklanan karbondioksit salımı insanların neden olduğu karbon salımının yalnızca yüzde 9’u. Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele edebilecek hızda nükleer reaktör inşa etmemiz imkansız.
3. Ortalama bir nükleer reaktör yıllık 25-30 ton arası atık üretiyor. Bugüne kadar dünya üzerinde üretilmiş 200 bin ton atık bulunuyor; bunların 80 bin tonu tekrar işlendi. Bu işlem büyük miktarda radyoaktif atığın denize ve havaya salınmasına sebep oluyor.
4. Yaşanan nükleer kazaların çoğu nükleer lobi tarafından örtbas ediliyor.Bugüne kadar irili ufaklı yaklaşık 5 bin nükleer kaza meydana geldi. Nükleer reaktörler herhangi bir kaza olmaması durumunda dahi radyoaktif maddeleri doğaya yayıyor.
Kaynak: Hürriyet