Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 14 March 2013
Ekonomide paradoks bir tablo!
İthalat politikalarının gözden geçirilmesi gerektiği yönünde sık sık buradan uyarılar yapıyorum, ama nafile. Bu defa uyarı elektrik tüketimi cephesinden geliyor ve kamu yönetimi mecburen bu konuyu dikkate almak zorunda. Neden mi? Elektrik tüketimi yaklaşık 5 aydır düşme trendine girmiş durumda. Üstelik 201 2′de elektriğin üretim tarafında yüzde 4 oranında düşüş söz konusuydu. Nedeni ortada. Yeni santrallar ülkenin büyüme perspektifleri doğrultusunda devreye girmeyince üretim de olmuyor.
Şimdi bu rakamlarla beraber ortaya çıkan paradoks durumu irdeleyelim. Elektrik tüketim ve üretimi düşüyor, ama sanayi üretim endeksinde 201 3 Ocak ayı itibarıyla yüzde 2.3 oranında bir artış oluyor. Oluyor da, fabrika çarklarını döndüren elektrik düşüyorsa, sanayi tarafı daha fazla nasıl üretiyor? Peki, nasıl oluyor da elektriğin üretim ve tüketim cenahı düşerken sanayi endeksi yükseliyor? Tuhaf değil mi? Fabrikalar suyla, havayla çalışmadığına göre bir terslik var demek. Onun cevabını da Milliyet’te Güngör Uras’ın salı günkü yazısından vereyim:
“Dahilde işleme izin belgelerine göre, ihraç ettikleri ürünlerde ithal girdisi kullanan sanayi kollarında ithalata bağımlılık oranı Ocak 2012′de yüzde 58.5 iken 2013 yılında yüzde 62.1 ‘e yükseldi.”
Birazcık açayım. Bizim sanayicilerimiz, ihracatçılarımız, içeride üretim yapmıyor. Kolayını bulmuşlar. İthal ettikleri ürünlerin üzerine birazcık cila yaparak ihraç ediyorlar. Aslında çoğu ithalatçı, ama “ihracatçı” diye geçiniyorlar.
Başbakan Erdoğan, bu paradoksu yani ithalat-ihracat gelgitleri arasındaki bu çarkın detaylarını öğrensin, eminim ciddi oranda fırça yiyecek isim olacaktır. Neden mi?
Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ihracatçılar, belli bir ihracat taahhüdünde bulunarak, ihraç edecekleri ürünlerin üretimine katkı yapacak mamullerin ithalat miktarını ilgili makamlara bildiriyor, karşılığında ise vergi ve harç imkânlarına kavuşuyorlar. Böylece sanayicilik değil, tüccarlığa yelken açıyorlar.
Nasıl bir tüccarlık? Daha önce bu konuya güzel bir örnek vermiştim. Bir daha buyurun.
Sanayici ihraç kaydıyla, yani DİR rejimine göre yurtdışından ayakkabı ithal ediyor. Dahilde yani Türkiye içinde işleyip tekrar ihraç etmek üzere izinleri, imkânları, vergi avantajlarını koparıyor. Becerebildiği kadarını da mevzuatlara aykırı olmasına rağmen Türkiye içinde eriterek yerli sanayiyi de baltalıyor. İhraç etmiyor. Daha vahimine gelince…
Sözde işadamı, sanayici, ayakkabıyı her şeyi tamam olarak, DİR kapsamında Çin’den veya bir yerlerden ithal edip Türkiye’ye sokuyor. DİR’e uygun olması için de sadece bağcıklarını takmıyor. Bazen de ürününe göre küçük bir şeyini eksik olarak ithal ediyor.
Sonra içeride DİR’e uygun hale getirmek için o küçük unsuru da tamamlıyor. Ayakkabı örneğinde de bağcıklarını Türkiye’de ayakkabıya takıyor. Ürünü ithalata hazır hale getiriyor. Şimdi bu sanayicilik mi, üretim mi?
Bu anlayışla elbette Türkiye’de ve sanayide elektrik tüketimi düşer. Çünkü fabrikalar, işletmeler daha az çalışıyor. Dolayısıyla DİR ve diğer ithalat politikalarını gözden geçirmek gerekiyor.
Evet, elektrik üretiminin azalması demek, fabrikaların daha az çalıştığı, sanayi üretiminin düştüğü, istihdamın istenen oranda artmadığı, katma değerin eridiği ve yerli kaynakların kullanılmadığı anlamına gelir ki, bu ciddi anlamda sıkıntılı bir sürece işaret eder.
Enerji Bakanlığı uhdesindeki Türkiye Elektrik İletim AŞ’nin (TEAİŞ) şubat ayı rakamlarına göre, 2013 yılının ilk ayında elektrik tüketimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 oranında azalmış. Şubatta ise bu düşme oranı yüzde 6 olmuş. Toplam sanayi üretimi de geçen yıldan bu yana sadece yüzde 1.9 büyümüş. Elektrik üretimindeki düşüşü de doğal olarak talebin düşüşü olarak okumak gerekir.
Gerçekten Başbakan Erdoğan’a birisinin bu tabloyu acilen anlatması gerekiyor. Aksi halde sanayicilerin tamamı ithalat politikaları yüzünden tüccar olacak.
Kaynak: Enerji Enstitüsü