Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 17 May 2013
Enerji kaynakları bakımından fakir sayılan ülkemiz, kullanılan enerjinin üzerindeki yükler, vergi, fon ve birtakım kurumlara aktarılan paylar bakımından oldukça zengin. Elektrik faturaları; net enerji bedeli, perakende satış hizmet bedeli, dağıtım bedeli, kayıp enerji bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli ve bunlara ilave olarak Enerji Fonu, Belediye Tüketim Vergisi, TRT Payı ve Katma Değer Vergisi gibi saymakta zorlandığımız birtakım kalemlerden oluşmakta.
Verilen hizmetin eksiksiz ve sürekliliğini sağlamak için her aşamadan bir bedel alınması doğal bir uygulama. Ancak bu hizmet ile alakası olmayan, kaynağı ve mantığı eski uygulamalara dayanan TRT payı ve bir takım art niyetli kişilerin kullanımından ve çok büyük oranı da yılların ihmalinden kaynaklı kaçak ve kayıp bedelleri gibi uygulamaları yeniden tartışmakta da fayda bulunmakta.
Enerji Hukuku Uzmanı Korona Enerji’den Yusuf Özer, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da her defasında TRT payının kaldırılmasından yana olduğunu açıklamasına rağmen TRT payının halen alınmaya devam ettirildiğini belirtiyor. Bunun nedeninin TRT’nin yapmış olduğu ulusal ve uluslararası yayıncılığın maliyetinden kaynaklandığını, bu maliyetin karşılanabilmesi için elektrik faturalardan kesilen bedelin yerine konabilecek başka bir fon bulunması ile bu paydan vazgeçilebileceğinin söylendiğini vurguluyor. Özer, TRT payı konusunda iç hukuk yollarının tükendiğini, sorunun siyasilerin çözmesi gereken bir konu haline geldiğini belirtiyor.
Yüzde 2 olan TRT payı bireysel olarak bazılarımız için bir anlam ifade etmiyor olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki tüm Türkiye genelinde kesilen elektrik faturalarından bu pay alınmakta. Dünyanın gördüğü en büyük krizlerden birini yaşadığımız bu günlerde sektör temsilcileri, kar marjlarının yüzde 1′ler seviyesine indiğini belirterek, “Yüzde bir kazanmaya çalıştığımız bir ortamda en büyük girdi maliyetimiz olan elektrikte yüzde 2 TRT payı ödüyoruz. Bunun düzeltilmesi gerekir” diyor.
Elektrik faturalarında bir diğer sıkıntılı kalemin de kayıp ve kaçaklar olduğunu belirten Yusuf Özer, “Son yıllarda iletim ve dağıtım hatlarında yapılan iyileştirmeler sayesinde kayıplarda bir azalma oldu. Kaçaklar konusunda da yeterli olmamakla birlikte yapılan bilinçlendirme çalışmalarından olumlu sonuçlar alınmaya başlandı. Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılarak her bölgenin kayıp kaçakları kendi içinde değerlendirilmeye başlandı. Dağıtım şirketlerine kayıp ve kaçaklar konusunda yeni yükümlülükler getirildi. EPİ- AŞ’ın kurulması ile birlikte kayıp ve kaçakların çok daha aşağılara inmesini bekliyoruz” demekte.
Yapılması gereken yatırımların zamanında yapılamamasından kaynaklı kayıplar ile kaçakların aynı başlık adı altında toplanarak, ödemesini düzgün yapan vatandaşın faturasına eklenmesinin doğruluğu tartışılmalıdır. Bu ve benzeri uygulamaların yasal dayanaklarının olduğu söylense bile bu hukuka uygun olduğu konusunda ciddi tereddütler bulunduğu da bir başka gerçek olarak ortada durmakta. Kayıplar teknik bir konu iken kaçaklar ise genelde usulsüz elektrik kullanımına dayanan yüz kızartıcı suç kapsamında bulunmakta.
Gerekli tedbirlerin alınması ve yatırımların yapılması ile kayıplar uluslararası standartlara indirilebilir. Kaçaklar konusunda ise bir yandan halkın bilinç düzeyinin yükseltilmesi yönünde çalışmalar yapılırken bir yandan da bu konuda daha etkin yaptırımlarla bu oranın da düşürülmesi sağlanabilir. İş dünyası temsilcileri, tüm dünyanın ekonomik krizle boğuştuğu günümüzde, ülkemizin 2023 yılı hedeflerine ulaşabilmesi için uluslararası alanda enerji maliyetlerinde rekabet eşitliğin sağlanması gerektiğini açıklıyor. Bunun için elektrik bedellerinde indirim değil; TRT payı, Kayıp ve Kaçak Bedeli, Enerji fon Bedeli ve Belediye Tüketim vergisi gibi doğrudan enerji maliyetleri ile ilgili olmayan kalemlerin gözden geçirilmesini ve yeniden düzenlenmesini beklediklerini vurguluyorlar.
Yazan: Recep ŞENTÜRK
Kaynak: Enerji Enstitüsü