Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS, OIL & FUEL SECTOR NEWS - Tarih : 05 November 2021
Fosil yakıt kaynaklı karbon emisyonları, 2020 yılında COVID-19 salgını nedeniyle uygulanan kısıtlamalar nedeniyle %5,4 geriledi. Ancak Küresel Karbon Projesi tarafından yayınlanan yeni rapor, emisyonların bu yıl sonuna kadar %4,9 artış göstererek (%4,1 ile %5,7) 36,4 milyar tona ulaşacağını öngörüyor. 2021 yılında kömür ve doğalgaz tüketiminin, 2020’de gerçekleşen düşüş miktarından daha fazla artış göstermesi, petrol tüketiminin ise 2019 seviyesinin altında kalması bekleniyor.
Dünyanın en yüksek emisyonlarına sahip ülkelerinden Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin 2021 yılında atmosfere saldığı emisyonların, küresel salgın öncesindeki düşüş eğilimine dönerken, Hindistan’ın CO2 emisyonlarında artış görülüyor. Çin’in COVID-19 salgını sürecinde enerji ve sanayi sektörlerinde uyguladığı politikalar, CO2 emisyonlarında artış yaşanmasıyla sonuçlanıyor.
Exeter Üniversitesi, Doğu Anglia Üniversitesi (University of East Anglia, UEA), CICERO Enstitüsü ve Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacıları bir araya getiren ekip, karayolu taşımacılığı ve havacılığın pandemi öncesi seviyelerine ulaşması ve kömür kullanımının sabit kalması durumunda, 2022 yılında emisyon artışının daha fazla olması ihtimalinin göz ardı edilemeyeceğini ortaya koyuyor.
Bulgular, dünya liderlerinin iklim krizini ele almak ve geleceğe dönük eylem planları üzerinde uzlaşıya varmak üzere Glasgow’da bir araya geldikleri 26. Taraflar Toplantısı’nında (COP26) kamuoyuyla paylaşıldı.
Araştırmaya liderlik eden Exeter Üniversitesi Küresel Sistemler Enstitüsü’nden, Prof. Pierre Friedlingstein, “Ekonomilerinin salgının etkilerinden toparlandığı süreçte emisyonların hızla artması, küresel ölçekte iklim değişikliğiyle acilen harekete geçmemize yönelik ihtiyacın önemini bir kez daha gösteriyor” diyor.
Prof. Pierre Friedlingstein, “2021’de küresel ölçekte fosil yakıt kaynaklı CO2 emisyonlarındaki toparlanma, pandemi öncesindeki fosil yakıtlara dayalı ekonomiye döndüğümüze işaret ediyor. Bazı ülkelerin salgın sonrasındaki ekonomik toparlanma planlarında yeşil ekonomiye yönelik gerçekleştirdikleri yatırımların, salgın öncesi emisyon seviyesine ulaşmayı engellemek açısından kendi başlarına yetersiz kaldığı görülüyor” diyor.
Analize katkı sunan UEA Çevre Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Corinne Le Quéré, “COVID-19’un yarattığı olumsuz etkinin küresel CO2 emisyonları üzerindeki yansımasını anlamamız biraz zaman alacak. 2015 yılında Paris Anlaşması‘nın kabul edilmesinden bu yana, küresel ölçekte enerjinin karbondan arındırılmasında oldukça fazla ilerleme kaydedildi. Aynı zamanda salgın esnasında büyümeye devam eden yegâne enerji kaynağı yenilenebilir enerji oldu. Artık, yeni yatırımların ve güçlü iklim politikalarının yeşil ekonomiyi daha sistematik şekilde desteklemesi ve fosil yakıtları denklemin dışında bırakması gerekiyor” diyor.
Bu yıl 16.’sı yayınlanan Küresel Karbon Bütçesi Yıllık Raporu, emisyon üretiminden sorumlu başlıca ülkeler için aşağıdaki analizleri sunuyor (aşağıda sunulan değerler uluslararası taşımacılık, özellikle havacılık sektörünün emisyonlarını kapsamıyor):
– Çin: Emisyonların 2020’ye kıyasla %4 artarak, 2019 yılı emisyonlarından %5,5 daha fazla gerçekleşmesi bekleniyor – toplam 11,1 milyar ton CO2, küresel emisyonların %31’i.
– ABD: Emisyonların 2020’ye kıyasla %7,6 artarak, 2019 yılı emisyonlarından %3,7 daha az gerçekleşmesi bekleniyor – toplam 5,1 milyar ton CO2, küresel emisyonların %14’ü.
– AB27: Emisyonların 2020’ye kıyasla %7,6 artarak 2019 yılı emisyonlarından %4,2 daha az gerçekleşmesi bekleniyor – toplam 2,8 milyar ton CO2, küresel emisyonların %7’si.
– Hindistan: Emisyonların 2020’ye kıyasla %12,6 artarak, 2019 yılı emisyonlarından %4,4 daha fazla gerçekleşmesi bekleniyor – toplam 2,7 milyar ton CO2, küresel emisyonların %7’si.
– Dünyanın geri kalan ülkeleri bir arada ele alındığında, fosil yakıt kaynaklı CO2 emisyonları, 2019 seviyelerinin altında gerçekleşiyor.
Geçtiğimiz 10 yılda, küresel ölçekte arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan net CO2 emisyonu 4,1 milyar ton olarak gerçekleşti. Ormansızlaşma ve diğer arazi kullanımı değişiklikleri sonucunda 14,1 milyar ton CO2 atmosfere salındı. Ormanların ve toprağın geri kazanımı sonucunda 9,9 milyar ton CO2 tutularak, bu emisyonların atmosfere yayılması engellenmiş oldu. Son 20 yılda ormansızlaşma ve diğer arazi kullanımı değişikliklerinden kaynaklı emisyonlar nispeten sabit kaldı. Ormanların ve toprağın tuttuğu emisyonlar son 20 yılda artış gösterdi. Bu durum, birçok belirsizlikle birlikte, arazi kullanımındaki değişimden kaynaklı net emisyonların yakın zamanda azaldığına işaret ediyor.
Fosil yakıt kaynaklı CO2 emisyonlarının ve arazi kullanım değişikliğinden kaynaklanan net emisyonların toplanmasıyla elde edilen toplam emisyon miktarı, son 10 yılda ortalama 39,7 milyar ton CO2 olarak gerçekleşerek nispeten sabit kaldı.
Elde edilen bulgular, atmosferdeki CO2 konsantrasyonunun 2021 yılında 2,0 ppm artacağını ve ortalama 415 ppm olarak gerçekleşeceğini gösteriyor. Bu artışın, 2021 yılında oluşan La Niña’nın etkileri nedeniyle, son yıllara kıyasla daha sınırlı gerçekleşeceği öngörülüyor.
Küresel ısınmayı 1,5°C, 1,7°C ve 2°C ile sınırlandırılması olasılığının % 50 olarak gerçekleşebilmesi için araştırmacılar, kalan “karbon bütçesinin” sırasıyla 420 milyar ton, 770 milyar ton ve 1270 milyar ton olduğunu tahmin ediyor. Belirtilen karbon bütçelerinin 2022’nin başından itibaren 11, 20 ve 32 yıl içerisinde tükenmesi bekleniyor.
Friedlingstein, “2050 yılına kadar net sıfır CO2 emisyon seviyesine ulaşmak için, küresel ölçekte CO2emisyonlarını her yıl ortalama 1,4 milyar ton azaltmak gerekiyor” diyor.
“Emisyonlar 2020 yılında 1,9 milyar ton azaldı. Bu nedenle, 2050 yılına kadar net sıfır seviyesine ulaşmak için, emisyonların her yıl pandemi esnasında gerçekleşen düşüş seviyesinde azaltmamız gerekiyor. Bu gereklilik, günümüzde atılması gereken adımların büyüklüğünü, dolayısıyla COP26 tartışmalarının önemini vurguluyor” diyor.
Küresel Karbon Bütçesi Raporu’nun yıllık güncellemesi, tamamen şeffaf şekilde, bilimsel metodolojiler kullanılarak gerçekleştirildi. Ön baskı olarak kamuoyuyla paylaşılan 2021 yılı güncellemesi, Earth System Science Data isimli bilimsel dergide inceleme sürecinde bulunuyor.