Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 09 February 2021
Birmingham Üniversitesi, Leicester Üniversitesi ve University College London iş birliğiyle Harvard Üniversitesi’nde yürütülen yeni bir araştırmaya göre, 2018 yılında fosil yakıt kaynaklı kirlilik nedeniyle 8 milyonu aşkın ölüm gerçekleşti. Önceki araştırmalarda öne sürülenden önemli ölçüde yüksek olan bu sayıya göre kömür ve dizel gibi fosil yakıtların kullanımından ortaya çıkan hava kirliliği, dünya çapında 5 ölümden 1’inden sorumlu.
Environmental Research dergisinde yayınlanan araştırmaya göre fosil yakıt kaynaklı hava kirliliğinin en yoğun olduğu Kuzey Amerika’nın doğusu, Avrupa ve Güneydoğu Asya gibi bölgeler, en yüksek ölüm oranlarına sahip.
Bu araştırma, hava kirliliğinin neden olduğu hesaplanan ölüm sayısını, büyük ölçüde yükseltiyor. Dünya çapında ölüm nedenleri hakkında en büyük ve kapsamlı araştırma olan Küresel Hastalık Yükü’nün (Global Burden of Disease) son çalışmasında Global Burden of Disease ile Global Burden of Disease(orman yangınları ve tarımda denetimli yakmadan kaynaklanan toz ve duman dahil) nedeniyle gerçekleşen ölüm sayısı değeri 4,2 milyon idi.
Araştırmacılar, 2018 yılında yalnızca fosil yakıt için 8,7 milyon gibi bir sayıya nasıl ulaştı?
Önceki araştırmalar, hava ile taşınan ve PM2.5 olarak bilinen partikül maddenin ortalama yıllık küresel yoğunluğunu hesaplamak için, uydu ve yeryüzü istasyon gözlemlerine başvuruyordu. Fakat bu gözlem yöntemleri, fosil yakıt kaynaklı partikül maddeyi toz, yangın ve diğer kaynaklardan ayırt etme imkânına sahip değil.
Harvard Üniversitesi Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Fakültesi (SEAS)’ta Kimya-İklim Etkileşimi alanında Kıdemli Araştırma Görevlisi ve araştırma makalesinin yazarlarından Loretta J. Mickley: “Uydu verileriyle bulmacanın yalnızca bazı parçalarını görebiliyorsunuz. Uyduların parçacık türlerini ayırt etmesi zor olduğu için verilerde açıklar olabiliyor.”
Bu sorunun üstesinden gelmek için Harvard’daki araştırmacılar Vasco McCoy Family Atmosfer Kimyası ve Çevre Mühendisliği Profesörü Vasco McCoy liderliğinde SEAS’te yürütülen küresel, 3 boyutlu bir atmosfer kimyası modeli olan GEOS-Chem’e başvurdu. Partikül maddelerin sağlığa etkilerini modellemek için araştırmalarda önceden de kullanılan GEOS-Chem’in sonuçlarının doğruluğu, yeryüzü, hava ve uzay gözlemleriyle karşılaştırılarak onaylandı.
GEOS-Chem’in küresel bir model için yüksek olan mekânsal çözünürlüğü, araştırmacıların dünyayı 50 km’ye 60 km’lik kutulardan oluşan bir sisteme bölüp, her bir alandaki kirlilik düzeylerini ayrı ayrı incelemelerini sağladı.
Birmingham Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Karn Vohra: “Geniş bölgelere yayılmış ortalama değerlere dayanmaktansa insanların yaşadığı ve kirliliğin bulunduğu yerleri haritalayarak insanların neyi soluduğu hakkında daha kesin bilgi edebilmeyi amaçladık.” Vohra’nın akademik danışmanı olan, Harvard’da doktora sonrası eski araştırma görevlisi ve UCL Coğrafya Bölümü’nde doçent olarak görev alan Eloise Marais, araştırma makalesinin yazarlarından biri.
Araştırmacılar, fosil yakıt tüketimi ile üretilen PM2.5’i modellemek amacıyla deniz, hava ve kara taşıtları, enerji ve endüstri gibi birçok sektörden hesaplanan tahmini emisyon miktarlarını ve NASA Küresel Modelleme ve Özümleme Ofisi yardımıyla elde edilen meteoroloji kaynaklı oksidan-aerosol kimyası simülasyonunu GEOS-Chem sistemine girdi.
Her 50 km x 60 km alan için, dış mekânda fosil yakıt kaynaklı PM2.5 yoğunluğunu tespit eden araştırmacıların atması gereken sonraki adım, bu yoğunluk düzeylerinin insan sağlığına etkisini saptamaktı. Hava ile taşınan parçacıkların halk sağlığına zararlı olduğunun yıllardır bilinmesine rağmen, Çin ve Hindistan gibi yüksek maruz kalma düzeylerine sahip bölgelerde bu kirliliğin sağlığa etkilerini ölçen çok az epidemiyolojik araştırma gerçekleştirilmişti. Önceki araştırmalar, iç mekânda dumana maruz kalmanın sağlık risklerini dış mekânda PM2.5’e maruz kalma için uyarlıyordu. Fakat Asya’da yakın zamanda yapılan araştırmalar, bu yaklaşımın dış mekândaki yoğun kirliliğin risklerini önemli ölçüde azımsadığını gösteriyor.
Araştırmanın yazarları arasında bulunan Alina Vodonos ve Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Fakültesi (HSPH) Çevresel Epidemiyoloji Profesörü Joel Schwartz, fosil yakıt kullanımından kaynaklanan partikül madde yoğunluğunu sağlık etkileri ile ilişkilendiren bir risk değerlendirme modeli geliştirdi.
Bu yeni model, düşük yoğunluklarda bile fosil yakıt emisyonuna uzun vadeli maruz kalmanın daha yüksek bir ölüm oranına yol açtığını gösteriyor. Araştırmacıların bulgularına göre 2012’de dünya çapında fosil yakıt emisyonları nedeniyle gerçekleşen ölümler, tüm ölümlerin %21.5’ine denk geldi. Bu oran, Çin’in hava kalitesi hakkında sıkılaşan önlemleri ile 2018’de %18’e geriledi.
Joel Schwartz: “Fosil yakıt kullanımından doğan tehlikeleri düşünürken genelde karbondioksit miktarı ve iklim değişikliğinden bahsederiz, öte yandan sera gazlarıyla birlikte salınan kirleticilerin sağlığa zararı sık sık gözden kaçan bir nokta olur. Fosil yakıt kullanımının sağlık açısından sonuçlarının miktarını belirterek politika, belirleyiciler ve alternatif enerji kaynaklarına geçişten yararlanacak olan paydaşlara açık bir mesaj verdiğimizi umuyoruz.”
Marais: “Araştırmamız, fosil yakıtlara olan devamlı bağımlılığımızın küresel sağlık açısından zararlarını gösteren birçok kanıttan biri niteliğinde. Bu kadar zararlı etkilere ve geliştirilen etkili ve temiz alternatiflere rağmen, vicdanımız rahat bir biçimde fosil yakıtlara güvenmeye devam edemeyiz.”