Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, SOLAR ENERGY NEWS, GEOTHERMAL ENERGY NEWS, WIND ENERGY & RES NEWS - Tarih : 10 October 2019
Garanti BBVA, bu yıl “Geleceği İnşa Etmek” temasıyla 6-8 Ekim tarihlerinde Antalya’da düzenlenen 10. Türkiye Enerji Zirvesi’nde yer aldı. Yurt içi ve yurt dışından 1.500’ün üzerinde katılımcıyı bir araya getiren zirvede Türkiye ve küresel enerji piyasalarındaki son gelişmeler tartışıldı. Zirvenin kapsamında gerçekleşen “Türkiye’de Enerji Sektörünün Finansmanı” panelinde Garanti BBVA Kurumsal Krediler ve Proje Finansmanı Yapılandırma Direktörü Emre Hatem enerji sektörünün güncel görünümü hakkında görüşlerini paylaştı.
Emre Hatem, panelde yaptığı konuşmada son 17 yılda sektöre 110 milyar dolar yatırım yapıldığını aktararak bankaların bu yatırımın 70 milyar dolarlık kısmını kredilendirdiğini belirtti. Yatırımlar sonucu Türkiye’nin elektrik üretim tarafında toplam kurulu gücünün 90.000 MW düzeyine geldiğini kaydeden Hatem, “Şu an sektörde bir arz fazlası yaşansa da talep tarafında beklediğimiz büyüme ile arz fazlasının 4-5 yıl içerisinde eriyebileceğini öngörüyoruz.
Projeksiyonlarımızda arz tarafında ağırlıklı rüzgâr, güneş ve jeotermal enerji santralleri olmak üzere 2025’e kadar yaklaşık 15.000 MW düzeyinde yeni giriş varsayıyoruz ki bu rakam yıllık yaklaşık 2.500 MW yeni yatırıma işaret ediyor. Bu yeni girişlere karşın önümüzdeki dönemde yıllık ortalama %4 seviyesinde talep büyümesi olduğu takdirde 2025 yılında ilave 80 milyar KWh elektrik üretim ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Yeni yapılacak 15.000 MW’lık kapasitenin yaklaşık 40 milyar KWh’lik bir üretim artışı getirebileceğini düşündüğümüzde geri kalan 40 milyar KWh’nin şu an çalışma saatleri arz fazlası dolayısıyla oldukça düşmüş doğalgaz santralleri tarafında karşılanacağını söyleyebiliriz. Bu noktada bu ihtiyacın yüksek verimli santraller tarafından karşılanması makul olacaktır. Böylece söz konusu ilave üretimin daha az doğalgaz tüketimiyle sağlanması mümkün olacaktır. Böylece piyasa dinamiklerinin doğru çalıştığı durumda yüksek verimli doğalgaz santrallerinin çalışma saatleri ve karlılıklarında artış göreceğiz. Bunlar önümüzdeki yıllarda sistemin bel kemiğini oluşturacaklar.
Yenilenebilir enerji yatırımlarına geçtiğimiz 15 yılda yaklaşık 45 milyar ABD Dolar yatırım yapıldı ve bu kapsamda bankalar tarafından yaklaşık 35 milyar ABD Doları finansman sağlandı. Yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı %15’den %30’a yükseldi. Bu sene yoğun yağışların da etkisiyle %47’e ulaştı. Bu rakamlara baktığımızda aslında YEKDEM’in doğru çalıştığını ve amacına ulaştığını söylememiz gerekiyor. Elimizde son derece başarılı bir mekanizma mevcut bulunuyor. Bu noktadan sonra da YEKDEM fiyatını günün koşullarına göre modifiye ederek yenilenebilir enerji projelerinin finansmanının önünü daha da açabiliriz. Bankaların fiyat riski bulunmayan yenilenebilir enerji projelerinin finansmanına ilişkin iştahı hala güçlü.
YEKDEM her ne kadar şu an tüketici tarafından sübvanse ediliyormuş gibi gözükse de yenilenebilir enerji santrallerinin elektrik fiyatlarını düşürücü etkisini ve cari açık üzerindeki olumlu etkisini göz ardı etmemeliyiz. Biz YEKDEM olmasaydı ve yenilenebilir enerji santralleri yapılamasaydı elektrik fiyatları ne olurdu diye analiz ettik. Böyle bir durumda talep ağırlıklı olarak termik santraller tarafından karşılanacağı için bunların yüksek üretim maliyetlerinden dolayı spot elektrik fiyatları 1-1,5 $cent/kWh daha yüksek olacaktı. Bu da aslında YEKDEM olmasaydı şu an tüketicinin YEKDEM için ödediği bedelin neredeyse iki katını ödemek zorunda kalacağını gösteriyor. Buna ilaveten bir de işin cari açık boyutu var. Yenilenebilir enerji santralleri sayesinde ülkemizin doğalgaz ithalat faturası azalıyor. Bu yıllık yaklaşık 3,5 milyar ABD Doları tasarruf demek. Bütün bunları düşündüğümüz zaman aslında YEKDEM’in gerek tüketici gerekse ülkemiz ekonomisi için ne kadar faydalı olduğu ortaya çıkıyor.” açıklamalarına yer verdi.