Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS - Tarih : 19 September 2021
Zerobuild Türkiye’21 kapsamında gerçekleştirdiğimiz enerji verimliliği odaklı konuların cevaplandığı özel röportajımızla Zerobuild Türkiye’21 Genel Sekreteri Yasemin Somuncu ile Dünya’da ve Türkiye’deki yeşil enerji binaların karşılaştırılması ve bu binaların altyapı projelerinin değerlendirilmeleri gibi özel konuları masaya yatırdık.
Enerji Gazetesi okurlarımız için hazırlanan haftasonu özel röportajını keyifli okumalar…
1- ZeroBuild kapsamında Türkiye’deki sürdürülebilir binalar ile dünyada bulunan sıfır enerji binalar arasında farklılıklar nelerdir?
Bu soruya cevap vermek için önce sürdürülebilir binalar ve sıfır enerji binalar kavramlarına açıklık getirmek gerekir. Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılında kabul ettiği sürdürülebilirlik tanımına göre insanlık, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarını temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir. Dolayısı ile sürdürülebilir binalardan bahsederken çok daha yüksek standartlardan bahsediyoruz. Sürdürülebilir ürünler ya tamamen yenilenebilirdir ya da sorumlu kaynaklı ürünler olarak çevre üzerindeki etkileri azalmıştır. Sürdürülebilir şekilde elde edilen ürün, çevreyi, havayı kirletmeyecek ve kaynağı kalıcı bir şekilde azaltmayacak şekilde üretilmektedir ve taşıma mesafeleri bile önemlidir. Sadece sıfır enerji standartlarını karşılayan –sıfır net enerji tüketimi ve sıfır karbon emisyonu ile– binalar sürdürülebilir olarak kabul edilebilir. Sıfır enerji binalar ise ısıtma, soğutma, aydınlatma ve diğer tüketimleri için çok düşük miktarda enerji ihtiyacı olan ve bu ihtiyacını da tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin eden binalardır en sade tanımları ile. Bu kavramlara açıklık getirdikten sonra sorumuza tekrar dönecek olursak Anadolu’da M. Ö. 5. Yüzyıldan beri süregelen iklim ile uyumlu yapıların yapıldığını ve yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgar enerjisinin 5500 yıl önce Ege ve Akdeniz’de ulaşımda kullanıldığını, güneş enerjisinin ateş yakmak için kullanıldığını gözlemliyoruz. Günümüze yakın dönemlerde ise yaşam beklentilerinin ve insanların davranış şekillerinin değişmesi ile beraber yapıların da çok büyük değişikliklerden geçtiğini görüyoruz. 1970’lerde Kuzey ve Orta Avrupa’da süper izolasyon kavramının ortaya çıkması ile binalarının formlarının oluşmasında iklimden bağımsız hareket edilmeye başlanıyor. Ancak bu ülkelerde imar planlarına nüfuz eden kalite, standartlar ve kurallar, diğer ülkeler tarafından çok benimsenmiyor ve sadece görsel unsurlar kopyalanıyor. Dolayısı ile sadece bizim ülkemizde değil, diğer ülkelerde de enerjiyi çok tüketen ve insan sağlığını önceliklendirmeyen yapılar silsilesi ortaya çıkıyor. Bugünkü olağan yapılar ile sıfır enerji binaları karşılaştırdığımızda, pasif ev standartları da uygulanmış bir sıfır enerji bina olağan binadan %95’e kadar daha az enerji harcar. Kalan enerji ihtiyacını da yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiğinden karbon emisyonlarını artırmaz ve metan gibi zararlı maddeler üretmez.
2- Sürdürülebilir binaların proje aşamasında yeşil bina ya da sıfır enerji bina kapsamında enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulması için gerekli altyapıya uygun projeleri ve inşaatı yapılıyor mu?
Bir önceki cevabımda da değindiğim gibi sürdürülebilir bina yeşil binayı da, sıfır enerji binayı da kapsar. Ötesinde sıfır karbon binadır. İşinin ehli olan tasarımcılar ve uygulamacılar için dünyanın her yerinde sürdürülebilir bina yapma kabiliyeti günümüzün bilgi birikimi ve malzemeleri ile mümkündür. Ancak bunun için bütün paydaşların ortak niyetleri gerekir. İşverenin böyle bir talebi yok ise, tasarımcıların paydaşları ikna etmeleri genellikle zordur ve uygulamacılar da işin kolayına kaçmayı tercih edebilirler. Eğer bütün paydaşlar hem fikir ise ortak tüketim ve üretim değerleri üzerinden mutabık kalınıp projeler şekillendirilir ve uygulamalar sırasında eğitimli ve enerji verimliliğini içselleştirmiş ustalar ile çalışılarak sıfır enerji binalar gerçekleştirilir. Bu süreçte yerel malzeme tedariği de önemlidir ve bu sebeple yerel malzeme imalatçılarının da talep edilen standartlarda ve kalitede ürün üreterek fiyatları şişirmeden tasarımcıların ve uygulamacıların önünü açması önemlidir.
3- Sıfır enerji binalar kapsamında şebeke bağlantılı öz tüketim modelinde şebeke kullanım bedellerini göz önünde bulundurarak bu şekilde bir bina gerçekleştirdiniz mi?
Yaptığım çalışmalardan bir tane örnek vermem gerekirse, 2012 ve 2018 yılları arasında bir AB 7. Çerçeve hibe projesi kapsamında yaklaşık 17.500 m2 kapalı alanı olan ve 1500 kişiye (öğrenci, akademik ve idari personel) hizmet eden bir akademik binanın tasarımında, inşaasında, devreye alınmasında ve sonrasında üç yıllık gerçek zamanlı izlenmesi sürecinde koordinasyonda yer aldım. Bu binanın yıllık enerji tüketimi 34 kWh/m2 iken, yıllık enerji üretimi 7,5 kWh/m2 idi. Bu sebeple Neredeyse Sıfır Enerji Bina kategorisinde değerlendirdiğimiz bu binada, kullanım şeklinden dolayı hafta içinde öztüketim gerçekleşirken, hafta sonlarında bina kullanılmadığı için çatıdaki fotovoltaik panellerden elde edilen enerji kampüs içindeki yurt binalarına aktarılarak kullanılmaktadır. Böylece aynı bina hafta sonları Pozitif Enerji Bina kategorisine geçmektedir.
4- Sıfır enerji binalarının ihtiyaçlarını karşılaması üzerine yenilebilir enerji kaynaklarından faydalanması konusunda Türkiye ile dünya arasındaki fark nedir ve bu binaları sürdürülebilir hale getirebilmek için ne gibi kriterler olması gereklidir?
Bilgi ve tecrübe olarak Türkiye ve dünya arasında bir fark yoktur. Ancak imar planlarında yenilenebilir enerji teknolojilerinin kullanımına ve binaya entegrasyonu yönünde çalışmalar hem ulusal ölçekte, hem de yerel ölçekte yapılmalıdır. İlaveten yenilenebilir enerji teknolojilerinin yerel olarak imalatının çeşitlendirilmesi ve fiyatların orta gelirli ve alt gelirli son kullanıcılara da hitap edecek noktalara çekilmesi gerekmektedir. Böylece yenilenebilir enerji kaynaklarının daha geniş bir kesim tarafından kullanımı da gerçekleşebilecektir. Kadim Anadolu topraklarımız yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengindir. Bu sebeple bir sıfır enerji bina tasarlayıp uygularken proje alanındaki doğal kaynaklardan hangisinin veya hangilerinin mevcut olduğunu anlamak ve duruma göre güneş, rüzgar, jeotermal, yer/su, su/hava gibi ısı değiştiriciler arasından en doğru olanı kullanmak veya eşleştirmek çok önemlidir.
5- ZeroBuild Türkiye’21 forumunda vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir ve Türkiye’de yasalar ve yönetmeliklerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Ülkemizin sahip olduğu mimarlık-mühendislik-finans-hukuk bilgisi ve üretim-sanayi kabiliyetleri ile Sıfır Enerji Binalar’a ulaşmak aslında hiç de zor değil. Yeter ki niyetimiz olsun ve beraber çalışma kültürünü geliştirebilelim. Toplum olarak veriye dayalı ve bilgi odaklı bir süreç yürütmek üzere düşünce kalıplarımızı her seviyede değiştirmemiz gerekiyor. Arz ve talep arasında denge var mı? Yoksa ibre bir tarafa fazla mı kaymış? Dengede olan bir süreçten bahsediyorsak iklim değişikliğiyle mücadelede, su kaynaklarımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi koruyan yapılaşma modellerine yönelme kapasitemiz var demektir. Yerelde imal edilen malzemelerimizde evrensel standartları yakalamak üzere kaliteyi yükseltmeli ve sadece iç pazarımıza odaklanmamalıyız. İhracat yapan malzeme üreticilerimiz de yurtdışı için yaptıkları ürünleri yerel pazarda bizlerle de paylaşmalı ve Türkiye’nin ekonomik şartlarını öngörerek fiyatları belirlemeli. Böylece tasarımcıların ve uygulamacıların en çok karşılaştıkları soru olan “ne kadar daha pahalı?” sorusunun da önüne geçilmiş olacaktır. Yapılaşma sürecinde yer alan paydaşların mutlaka eğitimden geçmiş, ehil kişiler olmasını sağlatacak mekanizmaları hayata geçirmeli ve kontrol süreçlerini çalıştırmalıyız. İşinin ehli olan kişiler doğal olarak enerji verimli ve üst seviyede kaliteli ve konforlu ortam sağlayan yapılaşmanın önünü açacaklardır. Nicelikten çok niteliği öne çıkan, iklim ile uyumlu ve sürdürülebilir yaşam alanları ancak mimar, mühendis, mesleki teknik lise mezunu teknikerler gibi pozitif disiplinlerden gelenler ile sosyal bilimlerden uzmanların bir arada çalışması ile gerçekleştirilebilir. Bu süreç içinde karar vericilerin rolü, işletmelere düşük karbonlu ve kaynak verimli teknolojilere yatırım yapmak için ihtiyaç duydukları kesinliği sağlamak için net sinyaller göndermek ve uzun vadeli bir politika çerçevesi oluşturmaktır. Ayrıca, politikaların gereksiz yüklerinin ortadan kaldırılması için karar vericilerin ve kanun yapıcıların iş dünyasını dinlemesi ve birlikte çalışması da önemlidir. Türkiye de, diğer birçok ülke gibi, iklim krizinin zarar verici etkilerini azaltmak için yasalar ve yönetmeliklerde gerekli revizyonları ve iddialı hedefleri bir an önce ortaya koyabilmelidir. Şu ana kadar birçok çalışma gerçekleştirilmiş olsa da, küresel ısınmanın önüne geçebilmek için daha çok yol alınması gerekmektedir. Sadece ulusal ölçekte değil, yerel ölçekte de belediyeler aşırı bürokrasinin önüne geçerek ve imar planlarında gerekli değişiklikleri yaparak sıfır enerji binalara dönüşüm için bina kullanıcılarına destek vermelidir.
6- Yeşil bina olabilmenin kriterleri nelerdir? Standartları neye göre belirleniyor?
WGBC / Dünya Yeşil Bina Konseyi’ne göre yeşil bir bina, tasarımında, yapımında veya işletiminde olumsuz etkileri azaltan veya ortadan kaldıran ve iklim ve doğal çevremiz üzerinde olumlu etkiler yaratabilen bir binadır. Yeşil binalar, değerli doğal kaynakları korur ve yaşam kalitemizi artırır. Bir binayı ‘yeşil’ yapan bir dizi özellik vardır. Bunlar kısaca: a. Enerji, su ve diğer kaynakların verimli kullanımı; b. Güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanımı; c. Kirlilik ve atık azaltma önlemleri ve yeniden kullanım ve geri dönüşümün sağlanması; d. İyi iç ortam hava kalitesi; e. Toksik olmayan, etik ve sürdürülebilir malzemelerin kullanımı; f. Tasarım, inşaat ve işletimde çevrenin dikkate alınması; g. Tasarım, inşaat ve işletmede bina sakinlerinin yaşam kalitesinin dikkate alınması; h. Değişen bir ortama uyum sağlayan bir tasarım. Bu tanımdan yola çıkarak farklı ülkeler yıllar içinde kendi iklim koşulları, doğal kaynakları, inşaat kültürleri ve ekonomik durumlarına göre zorunlu ve gönüllü yeşil bina sertifikasyonları ve metodolojileri oluşturdular. Bu sertifikasyonlar birçok alt kategoriye ve kendi içlerinde farklı değerleme aşamalarına tabi olduğundan genel bir karşılaştırma yapmak oldukça güçtür. İklim krizinin olumsuz etkilerinin ve aşırı iklim olaylarının özellikle bu yıl içinde çok artması, yayınlanan IPCC 6. Raporu ve Yeşil Mutabakat’ın açıklanması ile beraber birçok sertifikasyon kurumu ortak çalışmalara yönlenirken, daha sade prensipler ve kavramların da öne çıkmaya ve planlara ve yönetmeliklere dahil edilmeye başladığını görüyoruz. Bu kavramlardan Sıfır Enerji Binalar kısaca ısıtma, soğutma, aydınlatma ve diğer tüketimleri için çok düşük miktarda enerji ihtiyacı olan ve bu ihtiyacını da tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin eden binalar olarak tanımlanır. Sıfır Enerji Binalar’a ulaşmanın en evrensel yolu da Pasif Ev standartlarını kullanmaktır. Bu standartlar bütün iklim koşullarında uygulanabilen evrensel bir prototip olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavramların bir sonraki aşaması olan Sıfır Karbon Binalar için de bir ara kademe olarak ifade ediliyor Sıfır Enerji Binalar kavramı.
ZeroBuild Türkiye’21 Hakkında Detaylı Bilgi İçin: https://tr.zerobuild.org/ ziyaret edebilirsiniz.
Yayına Hazırlayan: Didem KILIÇ – Enerji Sis. Müh. – didem.kilic@enerjigazetesi.ist