Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS - Tarih : 16 March 2021
Bain & Company Türkiye ortaklarından Volkan Kara, iklim değişikliği tehdidi karşısında dünyanın karbon salımınını azaltmak için mücadele verdiğini, ancak bu mücadelenin başarıya ulaşması için iş modellerinde derin değişiklikler gerektiğini söyledi. Kara, yılda 500 milyon ton karbon salımını olan Türkiye’nin son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaptığını, bunun hem ödemeler dengesi hem de salımının azalması açısından olumlu katkıları olacağını kaydetti.
İklim değişikliği tehdidi ile mücadele için acil önem taşıyan karbon salımının sıfırlanması konusu son dönemde sürdürülebilirlik tartışmalarının ana eksenini oluşturuyor. ABD’de seçimi kazanan Joe Biden Yönetimi’nin konuyu odağına alması bu alandaki gelişmeleri hızlandırıyor. Ancak Paris İklim Anlaşması ile konulan 2030’a kadar salımının 56 milyar ton azaltılması ve yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulması hedeflerine nasıl ulaşılacağı konusunda tartışmalar sürüyor. Mevcut politikaların devamı halinde karbondan arındırılması zor olan ağır sanayi ve ulaşım gibi sektörler 2050 itibarı ile hala salımının %40’ından sorumlu olacaklar. Türkiye’nin ise yıllık 500 milyon ton karbon salımını bulunurken önümüzdeki 10 yılda yıllık ortalama %3-4 düzeyinde artış bekleniyor.
Sürdürülebilirlikle ilgili konular, karbon salımını ve küresel ekonominin geleceği 08-09 Mart tarihlerinde “Belirsizlik Çağında Yaşamak” temasıyla gerçekleştirilen Boğaziçi Zirvesi’nde ele alındı. Bain Türkiye’nin stratejik ortak olarak katıldığı etkinlikte bir sunum yapan Bain & Company Türkiye Ortaklarından Volkan Kara karbon salımını olmayan bir ekonomi için yeni gözlükler ve cesur önlemler gerektiğini vurguladı. Kara, Türkiye’nin enerjide döngüsel ekonomi ilkelerini benimsemesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye ve döngüsel ekonomiye ihtiyacı var!
Elektriğin büyük ölçüde yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi ve enerjinin verimli kullanılmasının önemli olduğunu, ancak bunların da ötesinde yenilikçi araçlara ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Volkan Kara şunları söyledi:
“Yenilenebilir enerji kaynaklarından ve hidrojen ile sentetik yakıtlardan düşük maliyetli elektrik üretimi karbon salımını hedeflerine ulaşmanın temellerinden birini oluşturacak. Arz tarafında yenilenebilir kaynakların 2050 itibarı ile enerjinin %65’ini sağlaması ve yaklaşık 15 TW düzeyinde kurulu kapasiteye sahip olması bekleniyor. Bunun için arz tarafında 10 trilyon ABD dolarının üstünde yatırım gerekiyor. Talep ve tüketim tarafında ihtiyaç duyulan yatırım seviyesi ise 3 trilyon ABD dolarını geçiyor. Ama bu yatırımların yapılması şart.”
Türkiye’nin bu alandaki durumuna da değinen Kara, “Ülkemizde halen hanelerden kaynaklanmayan karbon salımının %85’i elektrik üretiminden geliyor. Oysa Türkiye özellikle güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından önemli bir potansiyele sahip. Son yıllarda bu alanlarda ciddi yatırımlar yapıldı ve kurulu kapasite 18.000-20.000 MW seviyelerine çıktı. Bu sürecin devam etmesi gerek. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların hem ödemeler dengesi hem de karbon salımının azalması açısından olumlu katkıları bulunuyor,” dedi.
Atık üretimini minimize ederek kaynakları tekrar tekrar kullanmaya dayanan döngüsel ekonomi yaklaşımının dünyada bir mega trend haline geldiğini vurgulayan Volkan Kara şöyle devam etti:
“Kurumsal karbon ayak izini azaltmanın en etkili yolu döngüsel ekonomidir. Kaynakların kurtarılması pazarının 2030 itibarı ile yaklaşık 2 trilyon avro düzeyine çıkması bekleniyor. Yine 2030 itibarı ile atıklardan elde edilen enerjinin 120 milyar, malzemelerin geri dönüştürülmesinin 1,6 trilyon ve kamu, sanayi topraklarının ıslahının 220 milyar avro piyasa değerlerine ulaşacakları tahmin ediliyor. Paris’te yaptığı niyet bildirimiyle karbon salımınında %20 azalma hedefi koyan Türkiye’nin de bu yönde ilerlemesi gerekiyor. Enerji sektöründe ve diğer sektörlerde teknolojinin yönlendirdiği döngüsel ekonomi Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olacaktır.”
İş yapma modellerini ve yaklaşımlarını değiştirmek lazım
Sürdürülebilirliğin yatırım kararlarının kalbinde yer aldığını hatırlatan Kara bugün dünyada yaklaşık 100 trilyon ABD doları düzeyindeki varlığın Çevre, Sosyal, Yönetişim (ÇSY) ilkelerine göre yönetildiğini söyledi. Volkan Kara, sorumlu yatırımın artık hakim yaklaşım olduğunu ve küresel düzeyde yatırımcıların %84’ünün ÇSY kriterlerinin yatırımları belirlediği veya etkilediği görüşünde olduklarını belirtti.
Aynı etkinlikte “Covid-19 Sonrası Finansal Hizmetlerin Geleceği” başlıklı bir yuvarlak masa toplantısına konuşmacı olarak katılan Bain & Company Türkiye Ortaklarından Emre Demircan ise ÇSY odaklı hisse performanslarının pandemi döneminde ortalama 500bps daha yüksek getiri sağladığını vurguladı. Demircan sözlerine Avrupalı en büyük 25 bankanın son 5 yıldaki risk maliyetinin, ÇSY odaklı bankalara oranla ortalama 10bps’in üzerinde kaldığını söyleyerek devam etti.
Bain & Company Türkiye Ortaklarından Volkan Kara sözlerini şöyle tamamladı:
“Senaryoların ötesine geçersek, fark yaratmak için özellikle enerji sektörünün iş modellerinde önemli değişimler gerekiyor. Bu sadece sunulan ticari teklifi iyileştirmekten ibaret değil. İş modelleri sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi ilkelerine dayalı olarak ve dijital olanakları en etkili şekilde kullanacak şekilde yeniden yapılandırılmalı. Enerjide bu dönüşümü gerçekleştirmiş bir Türkiye sağlam adımlarla geleceğe yürüyecektir.”