Kategori : ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 02 December 2014
Okan Müderrisoğlu / Sabah
Öylesine sert stratejik oyunlara şahit oluyoruz ki… Bizim dışımızda gelişse de hesaplar bir şekilde Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ankara ziyaretinin anlam ve sonuçları bu stratejik hamlede önemli yer tutuyor. Aynı şekilde Yeni Türkiye koşusunda yola döşenen mayınların istihbaratı da teyakkuzda olmayı gerektiriyor.
Meseleye Türk-Rus ilişkileri bölümünden başlayacak olursak… Batı blokunun Türkiye üzerindeki tüm manevralarına ve ciddi sorunlardaki siyasal bakış açısı marjına rağmen Ankara- Moskova birlikteliği “benzersiz özellikte” sürdürülüyor. Suriye, Ukrayna (Kırım), Dağlık Karabağ (Azeri- Ermeni ihtilafı) dosyalarında Türkiye ile Rusya’nın belirgin pozisyon farklılığı devam ediyor. Buna karşın enerji, dış ticaret, askeri teknoloji, turizm gibi alanlarda ilişkiler iyi durumda. Örneğin, 20 milyar dolar yatırım bedeli olan Akkuyu Nükleer Santrali için Ruslar şimdiye kadar 800 milyon doları aşan harcama yaptılar bile…
Enerji demişken… ABD ile Rusya arasında casusluk krizi ile başlayan ve Ukrayna üzerinden gelişen bilek güreşi dikkate değer. ABD’nin, bilhassa Suudi Arabistan aracılığıyla enerji kartını açtığı petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki şok düşüşlerle, ekonomisi hidrokarbona bağlı olan Rusya ve İran’ı dize getirmeye çalıştığı açık bir gerçek. Soğuk Savaş dönemini andıran bu konjonktürel gelişmenin, Türkiye’nin enerji kaynaklı cari açık faturasına olumlu katkıları büyük. Ancak tablo Türkiye için “rehavet” nedeni değil, “fırsat penceresi” olarak görülmeli. Gerek enerji gerekse enerji dışı cari açık riskinin yönetimi adına alınan ve alınması düşünülen tedbirler asla gevşetilmemeli. Yenilenebilir enerji, alternatif enerji kaynakları, enerji verimliliği gibi alanlar ile tüketim kaynaklı cari açık faktörlerine dönük kararlılık sonuna kadar korunmalı. Dönemsel avantaj, yapısal tedbire dönüşmedi mi, Türkiye için sıkıntılı günler kapıyı çalabilir.
***
İkinci husus da Yeni Türkiye yolculuğu ile doğrudan bağlantılı. Küresel sistemin riskleri kadar sunduğu fırsatlar da söz konusu. Enerji fiyatlarındaki nispi düşüş, ABD ve AB’nin Rusya yaptırımlarının Türkiye’nin bu ülkeye ihracatına pozitif yansıması, G-20 Dönem Başkanlığı’nın ülkemizin uluslararası imajına etkisi, global durgunluğa rağmen ekonomide ılımlı da olsa büyüme eğiliminin sürmesi gibi…
Türkiye, gelişmiş ülkelerle milli gelir makasını daraltma, orta gelir tuzağından kurtulma, kalıcı refah artışı ağlama adına bir dizi “dönüşüm programını” ilan ederek ön almayı başardı. Bu noktada da odaklanılması gereken husus “vaatler ve hedefler dizisinden” ziyade, “takvim ve uygulama becerisi…”
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Enerji Enstitüsü