CLA Akademi | Enerji Gazetesi

(Turkish) Köşe Yazısı: ‘Suruç’ Enerji Kapışmasının İzdüşümü!

Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, OIL & FUEL SECTOR NEWS - Tarih : 23 July 2015


Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

19. yüzyıl dünyanın önde gelen ülkeleri arasında bir ‘kömür’ kapışmasıydı. Kömür imkanlarına kolayca ulaşabilen ve söz konusu enerji türevi ile, buharın itici gücünü sanayide, demiryolu ve denizyolunda etkin bir şekilde kullanabilen ülkeler, küresel rekabette de öne çıktılar ve Britanya ‘üzerinde güneş batmayan imparatorluk’ oldu. 20. yüzyılın başından itibaren söz konusu rekabet, önce ‘petrol’e, ardından ‘nükleer’e kaydı.

Hemen hemen bir yüzyıldır, küresel rekabet ve enerji kapışması bu iki türev üzerinde yürüyor. İran ile P5+1 ülkeleri arasındaki anlaşma daha çok taze. Çin, Hindistan, Pakistan gibi gelişmekte olan ekonomiler ‘nükleer’e ulaşmış iken, İran’dan esirgenmesi bir ölçüde saçkose-yazisi-suruc-enerji-kapismasinin-izdusumuma gözükse de, bölgesel siyasi ve ekonomik dengeler açısından ‘petrol’ ve ‘nükleer’deki rekabeti de dikkatle takip etmek gerekiyor.

Orta Doğu, uzunca bir dönemden bu yana, ‘küresel enerji oyunu’nun merkezinde yer alan bir coğrafya ve 19. yüzyılın sonlarından bu yana, dünyanın önde gelen ülkelerinin ‘misyonerleri’nin uğrak yeri. Söz konusu misyonerlerin ‘jeoloji’ ve ‘madencilik’ alanında engin bilgiye sahip olmaları ise, sadece ‘tesadüf’. Uluslararası raporlar, önümüzdeki 25 ile 50 yıllık dönem için, petrole olan ihtiyaç doğrultusunda, bilinen rezervlerin yüzde 54’ünün halen Orta Doğu’da, yüzde 23’ünün Latin Amerika’da, yüzde 9’unun Avrupa ve Rusya’da, yüzde 9’unun Afrika’da, yüzde 3’ünün Asya’da ve sadece yüzde 2’sinin Kuzey Amerika’da olduğuna işaret ediyor. Bu da, küresel ekonomi-politik kapışmanın neden bu Orta Doğu’da yoğunlaştığı konusunda gerekli ipucunu vermekte.

ABD’nin planları sonuç vermedi

Elimizdeki veriler, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgali sonrasında patlak veren 1. Körfez Savaşı’ndan itibaren, ABD’nin kendi topraklarındaki petrol üretimini kademeli olarak azaltmaya başladığını ve Kuzey Amerika’daki petrol rezervlerini kullanmaktan bilhassa imtina ettiğine işaret etmekte. 1972 yılının mayıs ayında, günlük bazda 9 milyon 530 bin varil petrol üreten ABD, söz konusu günlük üretim düzeyini, 2003 yılındaki 2. Körfez Savaşı ile birlikte daha da kısarak, 2005 yılında günlük bazda 4 milyon varile kadar düşürüyor. Ancak, 2010 yılına geldiğimizde, ABD’nin 2. Körfez Savaşı sonrasında, günlük bazda 2 milyon varilden 8 milyon varile çıkarmayı umut ettiği Irak’ın günlük petrol üretimi, ancak 3,5 milyon varile yaklaşabiliyor. Çünkü, Irak’ın bölgedeki önemli üreticilere alternatif bir önemli üretici ülke olması istenmiyor.

El Kaide ve Işid’i, Deaş’ı salt bir terör hareketi olarak görür isek, analiz eksik kalır. Tüm bu örgütler, esasen Irak ve Suriye’nin istikrarsızlaşması ve istikrarsız kalması ile, bölgede önemli petrol üreticisi konumundaki ülkelere rakip yeni petrol üreticilerinin, yeni petrol oyuncularının doğmasını, güçlenmesini de engelleyen bir fonksiyon ortaya koymaktalar. Eğer, Irak’ın günlük petrol üretimi 2 milyon varilden 8 milyon varile çıkabilseydi, bunun en önemli alıcısı, ithalatçısı ABD olacak ve bu sayede, ABD, kendi topraklarındaki üretimi 4 milyon varilde bırakmayı sürdürecekti. Ama, bu proje, bu strateji başarılı olamadı ve ABD strateji değişikliğine giderek, net enerji ithalatçısı bir ülke olmaktan, 2013 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, net enerji ihracatçısı bir ülkeye dönüştü. Şimdi, aynı ABD, tekrar kendi topraklarında günlük 9,5 milyon varil üretime geçmiş durumda.

Türkiye ‘kanlı oyun’un içine çekilmemeli

Kömür ve ardından petrol oyunu, ‘kanlı’ ve ‘acımasız’ bir oyun. Bu topraklar, uygarlığın beşiği. Mezopotamya, insan sevgisinin, insana verilen değerin çıktığı ve yükseldiği bir coğrafya. Dünyanın zalimleri, çıkarcı ülkeleri, bu coğrafyaya kültüründe olmayan bir ‘vahşet’ ithal ettiler. Bu oyun, aynı zamanda hayli ‘pahalı’ ve ciddi mali kaynak gerektiren bir oyun. Bu oyunun en önemli aktörlerinin kim olduğunu merak ediyorsanız, merkez bankası rezervleri 400 milyar dolar ve üzerinde olan ülkelere dikkat edin. Türkiye’nin, brüt rezervi dahi 140 milyar dolarlık bir ekonomi olarak, böyle bir ‘acımasız’ oyunda, süreci etkileyebilecek bir ülke olması neredeyse imkansız.

Haberin Devamı için tıklayınız>>>

Kaynak: Radikal


Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :

Green Pi Enerji

EcoGreen | Biyokütle - Biyogaz - Güneş Enerjisi Santralleri



   GÜNCEL ENERJİ KÖŞE YAZILARI

   TÜM ENERJİ KÖŞE YAZARLARI VE YAZILARI>>

LANGUAGE SELECT:

  • Turkish
  • English

HABER KATEGORİLERİ

ENERGY SEARCH

Enerji Sektörü İş İlanları & Kariyer

Enerji Kütüphanesi



WhatsApp chat