Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, OIL & FUEL SECTOR NEWS - Tarih : 13 February 2014
Wall Street Journal, körfez ülkelerindeki petrolün yerel tüketimde kullanımının hızla artmaya başladığını, bunun ise endişe verici olduğunu ve gelecek yıllarda özellikle de ihracat gelirlerinin yüzde 80’inin petrolden karşılayan körfez ülkelerinin başını ağrıtabileceğine dair bir haber yayınladı. Örneğin geçen yıl kasım ayında körfezden günlük 17 milyon varil ham petrol çıkarılmıştı ki bu, tüm dünyada elde edilen petrolün yüzde 19’una işaret eder. Bu üretim oranı 2004 verileriyle hemen hemen aynı olmasına rağmen son on yıl içerisinde petrolün yerli tüketimdeki oranı yüzde 60 arttı. Wall Street Journal, yayınladığı raporda körfezdeki yerli tüketimin Endonezya, Japonya gibi nüfusu nerdeyse körfezin tümünün nüfusundan 5 kat fazla olan ülkelerdeki tüketimle eş değerde olduğuna işaret ediyor.
Körfez ülkeleri şu an petrolün yerel tüketimde sebepsiz yere kullanılmasının önüne geçmeye çalışıyor. Fakat aynı zamanda bu ülkeler kurak bölgeler üzerine kuruldukları ve sudan yoksun oldukları için, suyun arıtılması büyük bir enerji ihtiyacını doğuruyor. Aynı zamanda özellikle yaz aylarında sıcak iklimlerde soğutma sistemlerinin işlemesi de muazzam bir enerjiyi gerektiriyor. Ayrıca bu ülkelerde giderek artan nüfus da, petrol tüketiminin hızla artmasına neden olan önemli faktörlerden biri.
Bazı körfez ülkeleri, enerji üretimine katkıda bulunmak için petrolü yakmak yerine, onu sıvılaştırma üzerine çalışmalar yapıyor. Bunun yanı sıra körfez, kaya gazına da yatırım yapmayı planlıyor. Birleşik Arap Emirliklerinden gelen son bilgilere göre, emirlik Amerika’daki petrol dalgalanmalarından yararlanmak için kaya gazına yatırım yaparak karşılamayı düşünüyor. Diğer taraftan BAE ve Suudi Arabistan petrole alternatif olacak yenilenebilir enerji arama çalışmalarına devam ediyor.
Bunun için de nükleer kaynaklardan ve güneşten istifade amacıyla cesur adımlar atılmaya çalışılıyor. Ayrıca, yerli tüketimin bu denli artmasındaki nedenleri bulmak ve petrolü korumak için gerekli yasalar çerçevesinde bir takım kısıtlamalara gitmek de gündemde. Bu nedenlerin başında doğal olarak, sayısı hızla artan araçlar geliyor. O kadar ki, körfez bölgelerinde nüfuz az olmasına rağmen ciddi bir trafik problemiyle karşılaşmak mümkün. Üstelik bu bölgelere dünyanın her yerinden milyonlarca işçi çalışmaya geliyor. Hepsine birden araç kullanımı için ruhsat vermek doğru olmadığına göre, körfez toplu taşıma araçlarını artırmalıdır. Bu şekilde hem yerli tüketim azalmış olur hem de sokaklarda meydana gelen gürültü ve kirliliğin önüne geçilmiş olur.
Farkındalık ve aynı rotayı takip etme
Toplumda bir farkındalık oluşturma amacıyla proje tasarlamaya kalkanlar, yüzlerini doğrudan okullara çeviriyorlar. Sanki okullar, bu misyonu tek başına üstlenmek zorunda olan kurumlarmış gibi, fikirler onun çatısı altına sokulmaya çalışılıyor. Okulların bir ölçüde farkındalık projeleri için hazır kurumlar olduğunu kabul etmek gerek. Ama okullardan önce bu projelerde öncülük etmesi gereken çok daha önemli örgütsel sistemler yok mu? Diğer eğitim sahaları ve hatta evler, bu projeler için daha önemli zemini oluşturmuyor mu?
Bu soru şimdiye kadar belki de onlarca kere soruldu. Ama hiç kimse bu konu üzerine gitmek istemiyor. Çünkü toplumda farkındalık uyandırmak için, sosyal müesseselerin varlığı şart ki bu da ciddi bir çalışmayı, yararlı projeler oluşturmak için emek harcamayı, özgün ve işe yarar fikirler üretmeyi ve evde aileler aracılığıyla uygulamayı gerektiriyor. Hiç kimse böyle bir sorumluluğun atına girmek istemediği için, iş okullara kalıyor. Mesela trafik sorununu çözmek isteyenler okullarda trafik bilincinin artırılmasını istiyor, sağlık veya çevreyle ilgilenenler bu konulardaki derslere yoğunlaşılmasını istiyor, o kadar. Meselelere ve problemlere bu şekilde yaklaşmamız ise, toplumumuzda yüzeysel bir bilinç oluşmasına neden oluyor. Diyelim ki, istekler doğrultusunda sadece eğitim- öğretim yoluyla sorunlara çözüm bulmaya çalıştık. Pek o zaman eğitim metodumuzda meydana gelecek olan kaosu nasıl halledeceğiz?
Farkındalık bilindiği üzere, ev ve okul tarafından paylaşılması gereken büyük bir sorumluluk. Eğer bu sorumluluğu iki tarafa da eşit şekilde dağıtmazsak bulunacak olan çözüm şüphesiz topal kalacaktır. Bu bağlamda sosyal örgütlerin kurulması ve hayatın her yönünü ilgilendiren konular üzerinde çalışması da önemli bir adım olacaktır.
Bilinç sahibi olmak için okullar şüphesiz etkili kurumlardır. Ancak karakterin oluşması ilk ailede başlar. Bu nedenle aile düzenini koruyacak ve farkındalığın oluşmasını sağlayacak tüm araçlar desteklenmeli ve işe temelden yani aileden başlanmalıdır. Yoksa tüm kancayı okullara atıp diğer taraftan kaçmaya çalışmamız gelecekte sağlıklı bireyler yetiştirmemizin önündeki en büyük engel olacaktır.
Al Yewm editör yazısı
Çeviren: Tuba Yıldız
Kaynak: Dünya Bülteni