Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, WIND ENERGY & RES NEWS - Tarih : 22 January 2023
Rüzgar, enerji üretiminden kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılması için güneş ile beraber önemli bir yenilenebilir enerji kaynağıdır. Rüzgar enerjisini kinetik enerjiye ve daha sonra elektrik enerjisine dönüştürmek için rüzgar türbinleri kullanılır. Günümüze kadar farklı türbin tasarımları üzerinde çalışılmış olsa da bugünkü modern rüzgar türbinleri genellikle uzun bir kule tepesine yerleştirilmiş üç türbin kanadından ve merkezdeki naselden (dişli kutusu, jeneratör, fren vs içeren kapalı muhafaza) oluşmaktadır.
Bu türbinler geniş arazilere (on-shore) ve su üstüne (off-shore) yerleştirilmekte; sayısına ve büyüklüğüne bağlı olarak farklı kapasitelerde elektrik enerjisi üretmektedir. Enerji üretimi için konvansiyonel sistemlerden (fosil yakıtlar ile çalışan termik santraller gibi) farklı olarak rüzgarın kullanılması, doğrudan emisyonları azaltmakta ve sürdürülebilir enerji için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.
Rüzgar enerjisi sistemleri (RES), sera gazı emisyonlarının neden olduğu küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadelede son yüzyıldaki en önemli enerji çözümlerinden biri olmuştur. Fakat bu sistemlerle ilgili dikkate alınması gereken önemli noktalar da mevcuttur. Bilim dünyasında ve akademik camiada rüzgar enerjisiyle ilgili çok farklı düşüncelerin olduğunu ve önemli tartışmaların yaşandığını söylemek mümkündür. Hatta bazı uzmanlar rüzgar enerjisinin sürdürülebilir ve temiz bir kaynak olarak değerlendirilmemesi gerektiğini dahi savunmaktadır. Rüzgar enerjisi sistemleri her ne kadar emisyonları azaltıp sürdürülebilirlik noktasında tüm dünya ülkeleri için önemli bir potansiyel ortaya koymuş olsa da yine de bu tartışmalara kayıtsız kalınmamalıdır. Sistemin verimliliğini ve etkinliğini daha da artırmak için bu enerjinin kullanımında bazı konulara dikkat etmek etmekte fayda vardır.
Rüzgar enerji sistemlerinin en önemli dezavantajlarından biri enerji üretebilmek için rüzgara ihtiyaç duymasıdır ve rüzgar, santralin bulunduğu bölgede günün her saatinde farklı hızlarda ve yönlerde esebilmektedir. Her ne kadar santral kurulumu yapılmadan önce bölgenin fizibilitesi yapılmış ve rüzgarın zamana bağlı değişimleri önceden hesaplansa da uygulamada hedeflenen sonuçların yakalanamaması kuvvetle muhtemeldir. Sıcaklık, nem, yağış vb. gibi iklimsel şartlar rüzgarın hızına ve yönüne doğrudan etki etmekte; türbinden elde edilen enerji miktarı da sürekli değişmektedir. Rüzgarın, besleme yapılan şebekedeki hedef enerji değerleri için yetersiz kalması durumunda şebeke genellikle fosil yakıtlarla üretilen enerjiyle desteklenmektedir. Bu da rüzgar enerjisi için bir çelişki doğurmaktadır. Rüzgarın kuvvetli estiği zamanlarda üretilen fazla enerjinin depolanması fikri de depolama sistemlerinin pahalılığı nedeniyle tartışmalara neden olmakta ve şimdilik net bir çözüm sunmamaktadır.
Rüzgar türbinleriyle ilgili bir diğer tartışmalı konu da kuş ölümleridir. Türbinlerin çalışmasından ötürü dünyanın her yerinden her yıl binlerce kuş çarpması olayı raporlanmaktadır. Bunla ilgili alınan en önemli aksiyon, türbin kurulumu yapılacak alan için yapılan fizibilite çalışmalarına kuşların göç güzergahlarının da eklenmesi olmuştur. Türbinlerin kuşların göç güzergahlarından uzak alanlara inşa edilmesi, ultrasonik dalgalarla kuşların türbinlerden uzak tutulması, kuş hareketliliğini algılayan sensörlerin kullanılması ve türbinin durdurulması vb gibi önlemler bir çözüm olsa da kuş ölümlerinin sıfırlanması şimdilik mümkün değildir.
Rüzgar enerji sistemlerini tartışmalı hale getiren bir diğer konu da yüksek bakım maliyetleridir. Rüzgar türbinleri oldukça büyük yapılar olduğundan ve çok sayıda hareketli parça içerdiğinden bakım süreçleri oldukça zahmetli ve haliyle pahalıdır. Özellikle deniz üzerine kurulan rüzgar enerji santrallerine bakım yapmak çok zordur ve bakım maliyetleri kara sistemlerine göre çok daha yüksektir. Bu da rüzgar enerji sistemlerinin genel anlamda işletme maliyetlerini yükseltmekte ve finansal verimliliğini etkilemektedir.
Rüzgar enerjisinin sürdürülebilirliği ile ilgili en büyük tartışmalardan biri de bu sistemlerin atık yönetimidir. Modern rüzgar türbinlerinin ömrü genellikle 15 – 25 yıl arasındadır. Bu süre tamamlandıktan sonra türbin üzerindeki birçok parça geri dönüştürülemez bir atığa dönüşmektedir. Bu bileşenler atık toplama sahalarına gönderilmekte ya da toprağa gömülmektedir. Bu da rüzgar türbinlerinden kaynaklı her yıl artan bir kirliliğe neden olmaktadır. Türbinlerin olabildiğince geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilmesi bir çözüm olsa da bu noktada oluşabilecek yüksek maliyetler problem yaratabilmektedir. Fakat bu konuyla ilgili araştırmaların devam ettiğini söyleyebiliriz.
Dilek AŞAN – Taksim Danışmanlık / dilek@taksimdanismanlik.com – www.dilekasan.com