Kategori : ELEKTRİK ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, RÜZGAR ENERJİSİ & RES - Tarih : 08 Ekim 2019
Enerji adaleti için yeniden dağıtım, hakların tanınması ve katılımcılık şartı
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) “İklim Kafe Konuşmaları”nın Ekim ayı toplantısında 2018/19 Mercator-İPM Araştırmacısı Cem İskender Aydın, “Enerji Adaletinin İzinde: Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Karşıtı Muhalefeti Anlamak” başlıklı bir sunum yaptı. Türkiye’deki RES karşıtı yerel hareketleri, enerji adaleti ve enerji demokrasi kavramları üzerinden değerlendiren Aydın, enerji adaleti için eşit ekonomik ve ekolojik paylaşımın, hakların tanınmasının ve etkin bir katılımcılığın gerekli olduğunu vurguladı.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) tarafından düzenlenen ve iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı ve akademisyenlerin konuşmacı olarak katıldığı “İklim Kafe Konuşmaları”nın Ekim ayı buluşmasında bu kez gündemi “enerji adaleti” oluşturdu. 2 Ekim Çarşamba günü Karaköy’de Sabancı Üniversitesi Minerva Palas’ta gerçekleşen toplantıda, 2018/19 Mercator-İPM Araştırmacısı Dr. Cem İskender Aydın “Enerji Adaletinin İzinde: Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Karşıtı Muhalefeti Anlamak” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sunumda, Türkiye’deki rüzgar enerjisi santrallerine (RES) karşı harekete geçen yerel hareketler, enerji adaleti ve enerji demokrasi kavramları çerçevesinden ele alındı.
Konu; “Türkiye’de enerji politikaları adil bir şekilde oluşturuluyor mu? Kararlar katılımcı bir şekilde alınıyor mu? İnsanların hakları gözetiliyor mu? Enerji üretilirken ortaya çıkan olumsuz etkiler adil dağılıyor mu? Enerji tüketilirken insanlar arasında eşit dağıtılıyor mu?” soruları üzerinden tartışmaya açıldı. Sunumda dünyada ve Türkiye’de çevre adaleti mücadelesi ve çevre adaleti kavramına değindikten sonra, Türkiye’de elektrik üretiminin politik ekolojisi ve yerel enerji adaleti mücadelelerinden bahsedildi. Bu çerçevede de Türkiye’deki RES karşıtı yerel hareketin, özellikle de iklim krizine karşı önemli bir alternatif olarak öne sürülen rüzgar enerjisine neden karşı çıktığını anlamaya yönelik bir vaka ve söylem analizi sunuldu.
Halihazırda dünyanın birçok köşesinde rüzgâr santrallerine, güneş santrallerine ve jeotermal santrallere karşı yerel mücadelelerin sürdüğünün ifade edildiği toplantıda dünyadaki ekolojik paylaşım ihtilaflarını belgeleyen Küresel Çevre Adaleti Atlası’na (EJAtlas) göre, Eylül 2019 itibariyle dünyada en az 42 noktada bu türden mücadeleler verildiği ve Türkiye’de de Karaburun’da, Çeşme’de, Urla’da, Kazdağı’nda, Cunda’da ve daha başka birçok noktada rüzgar santrallerine (RES) karşı yerel hareketler sürdüğü belirtildi.
Enerji adaleti kavramının «Çevre Adaleti» ve «İklim Adaleti» kavramları ile de çok yakından ilişkili olduğunun vurgulandığı toplantıda; eşit ekonomik ve ekolojik paylaşımın, hakların tanınmasının ve etkin bir katılımcılığın enerji adaleti için gerekli olduğu belirtildi. Karaburun’daki yerel hareketten örnek veren Cem İskender Aydın, şöyle devam etti:
Karaburun Kent Konseyi’nin 2013 yılında yaptığı bir açıklamada şöyle deniyor: «Evet, RES’ler yenilenebilir ve temiz enerji üretirler. Ancak, karbondioksit salımı/sera gazı azaltımının faturasını Yarımada halkına, bu bölgedeki canlı türlerine, kısacası doğaya ve hayatın kendisine ödetmek adil midir?» Bu alıntı, Karaburun sakinlerinin bu projeyi nasıl bir çevre adaleti problemi olarak gördüğünü güzel bir şekilde özetliyor: Küresel bir hedefe ulaşmak (iklim değişikliğini önlemek için) için tasarlanan ulusal bir eylemin yerel süreçleri nasıl etkileyebileceğini ve nasıl yeni ekolojik paylaşım ihtilaflarını tetikleyebileceğini göstermektedir
Toplantı Kazdağı, Karaburun ve Çeşme’deki yerel mücadelelerden verilen örneklerin ardından soru-cevap bölümü ile sona erdi.