Kategori : ELEKTRİK ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ, YEŞİL TEKNOLOJİ VE BİLİŞİM - Tarih : 11 Aralık 2020
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, Oyak Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği Uluslararası Yatırım Zirvesi devam ediyor. Zirvenin 4’üncü gününde etki yatırımları konusu tartışılırken, etki yatırımlarının sadece sosyal sorumluluk meselesi değil, gelişen bir şirketin kılavuz ilkelerinden biri olması gerektiği vurgulandı.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, Oyak Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği ve ABD’den Çin’e kadar tüm dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımların geleceğine dair güçlü öngörülerin paylaşıldığı Uluslararası Yatırım Zirvesi devam ediyor. Zirvenin 4’üncü gününde etki yatırımları konusu masaya yatırıldı.
‘Etki yatırımı hem bugüne hem geleceğe yatırım yapmaktır’
Dördüncü günün açılış konuşmasını yapan YASED Yönetim Kurulu Üyesi ve Unilever Türkiye, Orta Asya, İran Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin, YASED üyelerinin yıllar içinde çeşitli yatırımlar ile Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesine ve rekabetçiliğine büyük bir katkı sunduğunu ifade etti. Etki yatırımının aynı anda hem bugüne hem de geleceğe yatırım yapmak olduğunu anlatan Seçkin, “Şirketler etki yatırımları sayesinde sosyal değişimin öznesi haline gelebilir. Covid-19 pandemisi bizlere, şirketlerin sürdürülebilir bir geleceğe daha fazla önem atfetmesi gerektiğini gösterdi. Bizim yatırım yaklaşımımızı yeniden düşünerek, sosyal adaleti ve kapsayıcılığı güçlendirmemiz, iklim değişikliği ile mücadele etmemiz mümkün. Eğer sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirebilirsek 12 trilyon dolar düzeyinde bir ekonomik büyüklük ortaya çıkabilir. 2030’a kadar 380 milyon yeni iş imkanı yaratılabilir. Bu 2030 yılı için tahmin edilen küresel GSYİH’nın % 10’una denk geliyor. Erken harekete geçen sorumluluk sahibi şirketler sürecin meyvelerini toplayacak. Etki yatırımı sadece sosyal sorumluluk meselesi değil, gelişen bir şirketin kılavuz ilkelerinden biri olmalı. Etki yatırımları 2015’den günümüze sürekli yükseliyor. 2015’te toplam etki yatırımları 15 milyar dolar düzeyindeydi. 2019’a gelindiğinde 715 milyar dolara ulaştı.”dedi.
Unilever’de sürdürülebilirliği faaliyetlerinin merkezine yerleştirdiklerini söyleyen Mustafa Seçkin, bu yolla risk ve maliyetleri azaltarak işlerini büyüttüklerini hem de toplum ile şirket arasındaki güveni güçlendirdiklerini vurguladı.
‘İklim değişikliği önlemleri Türkiye- AB partnerliğinin devamı için önemli’
Seçkin’in açılış konuşmasının ardından ‘Yatırım Getirisinin Ötesi: Etki Yatırımları’ başlıklı panele geçildi. Panelin açılış konuşmasını yapan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Avrupa Birliği’nin (AB) 17 sürdürülebilirlik hedefi için çalıştığını kaydetti. İklim konuları ile ekonomik sürdürülebilirliğin bir arada olabileceğini ve çok büyük fırsatlar barındırdığını anlatan Landrut, ayrıca şunları söyledi: “1990- 2018 arasında AB’de sera gazları % 23 azaltıldı ve ekonomi % 61 oranında büyüdü. Aynı zamanda pandemi döneminde AB ülkeleri uzun vadeli sözlerini unutmadı. 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıl açıklanan Yeşil Mutabakat (Green Deal) sadece iklim ya da çevre anlaşması değil. Bu AB’nin yeni büyüme stratejisi. İklim değişikliği için biyoçeşitlilik ile birlikte farklı alanlarda, farklı ülkeler ile birlikte çalışmamız gerekiyor. Sadece AB içinde bu gazların emisyonlarını azaltmamız bir şey ifade etmiyor. Uluslararası işbirliği bizim için zorunlu. Bu nedenle dayanışma da bu mutabakatın bir parçası. Yeşil Mutabakat, Paris Anlaşması bizim için gelecekteki ticaret anlaşmalarının temelini oluşturuyor. Bu anlamda yeni ticaret anlaşmaları çevre ile dost projelerin satın alınması anlamında çalışıyor ve yenilenebilir enerji üzerine odaklanıyor. Buradaki opsiyonlardan biri ise Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması. Biliyorum ki Türkiye’deki paydaşlarımız da bu düzenlemeyi merakla bekliyorlar. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması karbon kaçağı olabilecek bütün sektörlerde uygulanacak. AB Komisyonu Temmuz’da konsültasyonu başlattı. 28 Ekim’de bu süreç sona erdi. 2021’in 2’inci yarısında hazır olacak. Tabi ki bütün mekanizmalar Dünya Ticaret Örgütü’nün belirlediği kurallarla da uyumlu olacak. 2030 iklim ve enerji hedeflerine ulaşmak için yıllık olarak 260 milyar Euro ilave yatırıma ihtiyaç duyulmakta. Bu bağlamda, AB’nin Sürdürülebilir Yatırım Planı da iklim nötr yeşil ekonomiye geçiş açısından dönüşüme olanak sağlayacak. Bu yönde hazırlanan finansal stratejiler sürdürülebilir yatırımların hayata geçirilmesi açısından faydalı olacak. Tüm bu çalışmalar Avrupa Komisyonu tarafından kurulan, iş ve finans dünyasının, STK’ların, Business Europe’un da dahil olduğu Sürdürülebilir Finans Platformu işbirliği ile yürütülecek. Rakamlar Türkiye ve AB’nin önemli ticari ortak olduğunu gösteriyor. Özellikle tedarik zinciri anlamında… İklim değişikliği konusundaki önlemler çok önemli ve bu ortaklığın devam etmesi için de çok öncelikli. Türkiye ile hem Gümrük Birliği hem de AB aday ülkesi olarak sera gazı emisyonlarının düşürülmesi noktasında birlikte çalışacağımızı düşünüyorum.”
Sürdürülebilir kalkınma için yatırım tarzı değiştirilmeli
Açılış konuşmasının ardından geçilen panelin moderatörlüğünü Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi (IICPSD) Direktörü Sahba Sobhani üstlendi.
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin yatırım tarzını değiştirmeden gerçekleştirilemeyeceğini ifade eden Küresel Etki Yatırım Ağı (The GIIN) CEO’su Amit Bouri, şunları aktardı: “Operasyonlarımı nasıl sürdürülebilir hale getirebilirim ve şirketin verdiği zararı nasıl azaltabilirim soruları var. Burada çok fazla aktivite ortaya çıkmaya başladı. Hem zarar üzerine hem de riskin azaltılması üzerine çalışmalar var. Çevresel, sosyal ve yönetişimsel (ESG) konuları risk konusu ile bağdaştıran farklı stratejiler geliştirilmeye başlandı. Önemli bir nokta da sürdürülebilir kalkınma hedeflerini globale taşıma. Mikro alanda yapılan belli projeler var ama bütün bunlar globalde nasıl birbirine bağlanabilir sorusu var bizim için. Sürdürülebilirlik büyümekte olan bir pazar. 715 milyar dolarlık bir pazardan bahsediyoruz. Etki yatırımı çok farklı sektörlerde büyüyor. Bunun daha yaygın hale geleceğini düşünüyorum. Covid bunu daha da hızlandırdı. Artık sistemin endüstriler ile birlikte değişmesi gerekiyor. Bu krizden ölçülebilir etkileri yaratarak çıkmamız gerekiyor. Burada da daha sürdürülebilir bir dünya yaratmamız için yatırımların önemli bir rolü var.”
17 sürdürülebilirlik hedefinin gerçekleşitilmesi adına sayıca fazla olduğunu değerlendiren Sosyal Gelişme İnisiyatifi CEO’su Michael Green, sürdürülebilirlik alanında çok fazla konu olmasına karşın yeterli veri olmadığını ifade etti. Green, “Burada bilinmeyen süreçler var. Her sürdürülebilirlik hedefi tüm ülkeler için aynı şekilde kullanılamaz. Burada nasıl ölçeklendirilebileceği ve yerele uyarlanabileceği sorusu karşımıza çıkıyor. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin etkilerini de ölçen Sosyal Gelişme Endeksi’ne göre mevcut trendlerle bu hedeflere ancak 2082 yılında ulaşabiliyoruz. Covid ile birlikte bunun bir 10 yıl daha ileriye gideceğini düşünebiliriz. O yüzden tam istenilen noktada değiliz. Bu hedefler bir hayatta kalma paketidir aslında. Her ülkede geçerli olmalıdır” diye konuştu.
Ayrıca ING Sürdürülebilir Piyasalar Başkanı Hans Biemans da panelistler arasında yer aldı…