Kategori : ELEKTRİK ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ - Tarih : 05 Ekim 2021
Hot or Cool Institute tarafından kamuoyu ile paylaşılan araştırma, 2050 yılına kadar küresel ısınmanın 1,5℃ ile sınırlandırılabilmesi için incelenen G20 ülkelerinin tamamının yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini aştığını ve bu gidişatı değiştirmek için hızlı ve radikal azaltım gerektiğini ortaya koyuyor. Rapor, hükümetlerin karbon ayak izini azaltmak üzere yeterli katkı sağlayamayan bireysel davranış değişikliklerine odaklanmak yerine, daha sürdürülebilir yaşam tarzlarının önünü açmaya yönelik uygulanabilecek politikaları inceliyor.
Hot or Cool Institute’ün ‘1,5 Derece Hedefiyle Uyumlu Yaşam Tarzları’ isimli raporunun güncel baskısı, dokuz G20 ülkesinin (Kanada, İngiltere, Japonya, Çin, Türkiye, Güney Afrika, Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Finlandiya) yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini analiz ediyor. Raporda aynı zamanda Paris Anlaşması’nda belirlenen ve küresel ısınmayı 1,5℃ ile sınırlandırmaya yönelik iklim hedefini karşılamak üzere ne gibi değişikliklerin yapılabileceği tespit ediliyor.
Raporda, altı alandaki yaşam tarzı alışkanlıkları (beslenme, konut, kişisel ulaşım, ticari mallar, eğlence ve hizmet sektörü) analiz ediliyor ve ülke özelinde güncel kişi başına yaşam tarzı karbon ayak izi belirleniyor. Ayak izinin belirlenmesi sonrasında, 1,5 ℃ hedefiyle uyumlu bir dünya için yaşam tarzı ayak izini azaltacak seçenekler ortaya konuyor.
Paris Anlaşması’nın 2050 yılına yönelik iddialı hedeflerine ulaşmak için, yüksek gelire sahip ülkelerin yaşam tarzına dayalı ayak izini %90’ın üzerinde (%91-95), üst-orta gelire sahip ülkelerin ayak izini %68-86 seviyelerinde ve Hindistan gibi alt-orta gelire sahip ülkelerin ayak izini %76 seviyesinde azaltmaları gerekiyor.
Araştırma aynı zamanda, dünyanın öncü ekonomileri arasında yaşam tarzına dayalı sera gazı emisyonlarındaki büyük eşitsizlikleri ve farklılıkları da vurguluyor. Araştırma kapsamında incelenen ülkeler arasında, kişi başına en yüksek emisyona sahip ülke olan Kanada’daki bir bireyin yaşam tarzı ayak izi, Endonezya’daki birine göre altı kat daha büyük.
Rapor, bireysel davranış değişikliğinin ötesine geçerek, bu azaltımı mümkün kılacak politikaların eksikliğinin, insanların 1,5℃ hedefiyle uyumlu yaşam tarzı seçimleri yapmasını ne şekilde engellediğini değerlendiriyor. Analiz, ülkelerin toplu taşıma ve konut altyapılarında yapılabilecek değişikliklere yönelik ülke özelinde tavsiyelerden, mega yatların kullanımı gibi karbon emisyonu yoğun tüketim biçimlerinin yasaklanması talebine kadar geniş bir yelpazede, yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini azaltmak amacıyla yerel ve uluslararası ölçekte uygulanabilecek politikaları ve piyasa müdahalelerini özetliyor.
Raporun baş yazarı Dr. Lewis Akenji, “Yaşam tarzına yönelik değişiklikleri dile getirmek, seçmenlerin yaşam tarzlarını tehdit etmekten korkan karar vericiler için tartışmalı bir mesele. Rapor, bu tartışmaya bilime dayalı bir yaklaşım getirerek, yaşam tarzlarını ele almadan iklim değişikliğiyle mücadele edemeyeceğimizi gösteriyor” diyor.
Roma Kulübü (Club of Rome) Eş Başkanı Sandrine Dixson-Declève, “Bu raporda savunulan çözümler, davranış değişikliğinin ekonomik büyüme yanlısı politikalarımızdan, finansal ve ekonomik modellerimizden daha kapsamlı refah ekonomisi yaklaşımına geçişi gerçekleştirmezsek, ancak sınırlı yol kat edebileceğimizi kabul ediyor. Bu rapor, toplum ve iklim değişikliğinin kesiştiği konularda görev yapan karar vericiler için temel bir araçtır” diyor.
Japonya merkezli bir düşünce kuruluşu olan Küresel Çevre Stratejileri Enstitüsü (Institute for Global Environmental Strategies, IGES) Başkanı Dr. Kazuhiko Takeuchi, “Bu rapor, Japonya gibi net sıfır emisyon taahhüttü vermiş ülkelerin yaşam tarzlarında yapılacak değişikliklerin, bu hedefe ne şekilde katkı sunacağını gösteriyor. Rapor aynı zamanda, bu hedeflerin gelecekte toplumları nasıl şekillendireceğine ışık tutuyor.
Yaşam tarzlarını değiştirmek üzere paydaşların, vatandaşların, iş dünyasının ve kamu sektörünün iş birliklerini güçlendirmesi, net sıfır emisyon taahhütlerini yerine getirmek açısından oldukça önemli” diyor.