Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 09 Eylül 2024
GİRİZGAH
Bugün 1 Eylül Saat 22:40 civarı olmuş Dünya Barış gününde klavyeyenin önüne acaba ne zaman otururum ve barışa yönelik zihnimden geçenleri ekrana yansıtırım diyecektim ki bir şey oldu. Hali hazırda saksı toprakları bakımı yaparken bir yandan kulak kesildiğim Kim Milyoner yarışması şimdi diye araya girdi. Benim gibi afro saçlı bonus kafa, çok dile meraklı zeki bir gence çıkan 100bin Türk lirası değerindeki baraj sorusu idi bu. Soru şöyle : BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi hangi alanda neredeyse her sene ilk 10’da yer alır? ABD, Rusya Çin, Fransa İngiltere’yi kastediyor. En çok silah satanlar cevabı çok manidar değil mi? Medeniyet, gelişmişlik hayli traji-komik. Bugün dünyanın 5 kıtasında şapkamın altında dünyayı gezerken Birleşmiş Milletler yan kuruluşları dahil olmak üzere BM’de(İsviçre) konuşmalar yapmış, Çin, Katar ABD dahil olmak üzere ülkemizi barışa yönelik insiyatiflerde temsil etmiş ve çatışma çözümü ve barış eğitimleri üzerine eğitimler vermiş fahri barış elçisi şapkamı giyerek üzerinde çalıştığım eğitim, etik, dans, çevre enerji ve iklim politikaları alanları üzerinden irdeleyeceğim dünya barışını.
Akılcı Barışı Savunmak 56 Sene Evvel Doğum Günümle, Kaderime Yazılmıştı !
Bilirsiniz uluslararası katıldığım konferans, panel, fuar ve çeşitli organizasyonlarda barış konuşmalarım esnasında doğru yönetilen bir nükleer enerjiye değil ama nükleer silahlara da karşıyım diye nükleer konusuna da değinen ve “CHI CI NUCLEAR YING YANG and NO PITY” (NPT’YE atıfla) adını verdiğim konuşmalarım esnasında hep bir noktaya dikkat çeker ve konuşmama şu sözleri eklerim.
“Ben Çiğdem Yorgancıoğlu CLC 360 Chi Lange Challenge EducAction kurucu eğitmeni. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine Dair Anlaşma NPT yi bilir misiniz. Bilmeyenler ya da niteliğini bilmeyenler için, nükleer silahların yayılmasını önlemek, nükleer enerjinin barışçıl kullanımlarında iş birliğini teşvik etmek ve nükleer silahsızlanma ve genel ve tam silahsızlanma hedefini ilerletmek için küresel çabaların merkezinde yer almakta olan NPT. İşte ben bu anlşamanın Londra’da imzalandığı gün doğdum. Bu kuruluş kendi döneminde nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla yararlanırken, nükleer silahların yayılmasını önlemeye ve nihayetinde ortadan kaldırılmasını sağlamaya yönelik uluslararası çabaların temel taşını oluşturması bakımından küresel kolektif hafızaya yer etmiş bir kuruluştur.” Pipes of Peace-Barış Çubuğu şarkılarıyla büyüdüm Afrika’daki açlığa ve kıtlığa karşı düzenlenen Live Aid, Global Aid, İrlandalı şarkıcı, söz yazarı, aktör ve politik eylemci, 1986 Britanya’nın fahri şövalye komutanı, Bob Geldof iyilik konserleri dediğimde hafızalarınız tazelenecektir. Doğduğumda çiçek çocuklar hippiler de barış çubukları diyorlardı… sonra konuşma temaya uygun şekilde devam eder.
Dünya Barışına Küresel ve Tarihsel Genel Bakış
Tarihsel sürece baktığımızda, dünya barışı kavramı farklı formlarda olmak üzere asırlardır insanlığın sürekli bir arayışı olmuştur. Dünya barışının tarihi, uluslararasında barışçıl bir arada yaşamayı amaçlayan çeşitli medeniyetlere ve imparatorluklara kadar uzanmaktadır. Uyum ve denge felsefesini öne çıkaran antik Yunanlılardan, özgürlük ve eşitlik ideallerini benimseyen Aydınlanma Çağı’na kadar, küresel barış arayışı birçok tarihi olayın arkasındaki itici güç olmuştur.
Yazıldığı dönemden günümüze adeta bir kült edebi sanat yapıtı olarak kabul gören “Savaş ve Barış” (1869)’ın eser sahibi Leo Tolstoy, bir Rus yazardı. Barış sözü açılınca ilk bahsedileceklerden olan tüm zamanların en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen bir sanatçı ve düşünürü tanımayanız ya da ismini hiç duymadık diyenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez sanırım. 1870’lerde Tolstoy, kurgusal olmayan , dinî sansür nedeniyle ilk kez 1884’te Cenevre’de basılan eseri İtiraf’ta genel hatlarıyla açıkladığı gibi, derin bir ahlaki kriz yaşadı ve ardından eşit derecede derin bir ruhsal uyanış olarak gördüğü şey geldi. kendi deyimiyle “ikinci doğumu” idi bu. İsa’nın etik öğretilerinin tam anlamıyla yorumlanması, şiddet içermeyen felsefesinin yaratılmasına yol açtı. Şöyle dedi: “Ne şiddete karşı mücadele eden ne de şiddete katılanlar, köleleştirilemezler. Soyulabilirler, hareket etmeleri engellenebilir, yaralanabilir veya öldürülebilirler, ancak köleleştirilemezler: yani, kendi makul iradelerine aykırı hareket etmeye zorlanamazlar.” Tolstoy, Mahatma Gandhi, Martin Luther King, Jr. ve James Bevel gibi şiddet içermeyen direniş hareketleri ve Nelson Mandela’nın siyasi stratejileri üzerinde derin bir etkiye sahipti. Özellikle yazıları Gandhi üzerinde kayda değer bir etki bıraktı; Tarişhi kaynak ve araştırmalara bakıldığında Gandhi, Tolstoy’un Kasım 1910’daki ölümüne kadar bir yıl boyunca yazarla yazışmış ve Tolstoy’u “çağın yetiştirdiği en büyük şiddetsizlik havarisi” olarak betimlemiş.
Tarih boyunca sayısız çabaya rağmen, küresel ölçekte kalıcı bir barışa ulaşmak, bizi hala aşan zorlu bir meydan okuma olmayı sürdürmekte. Geride bıraktığımız 20. yüzyılın başlarında, I. ve II. Dünya Savaşları dünyaya o zamanlara kadar eşi benzeri görülmemiş bir yıkım ve acı getirdi ve Milletler Cemiyeti’nin ve daha sonra Birleşmiş Milletler’in kurulmasının önünü açtı. Bu mezkur uluslararası örgütler, gelecekteki çatışmaları önlemek ve diplomasi, iş birliği ve karşılıklı anlayış yoluyla barışı teşvik etmek amacıyla kuruldu. Dünya güçleri arasındaki büyük savaşları önlemede önemli ilerleme kaydetmiş olsalar da, bölgesel ve yerel düzeydeki çatışmalar devam etti ve barışı korumaya yönelik tek tip bir yaklaşımın sınırları daha görünür hale geldi. Sadece bu örgütler de yetmiyordu.
Dünya barışı tarihindeki kilit figürlerden biri, şiddet içermeyen direniş felsefesiyle dünya çapında sayısız toplumsal adalet ve siyasi değişim hareketine ilham veren ve aldığı ilhamda Tolstoy’un da etkisi olduğunu dile getiren Mahatma Gandhi’dir. Gandhi’nin gerçeğin, sevginin ve şiddetsizliğin kalıcı barışı sağlama gücüne olan inancı, günümüzde bile birçok barış aktivisti için yol gösterici bir ilke olmaya devam etmektedir. Etkisi, kolektif hafızalarımızda derin izler bırakan Martin Luther King Jr. liderliğindeki Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sivil haklar hareketinde, Nelson Mandela ( Jacob Zuma Nelson Mandela) liderliğindeki Güney Afrika’daki apartheid karşıtı mücadelede ve Berlin Duvarı’nı yıkan Doğu Avrupa’daki barışçıl devrimde görülebilir. Daha yakın dönemlere gelirsek, Dünya barışı alanındaki bir diğer etkili figür ise eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’dır. Annan, 1997’den 2006’ya kadar görev yaptığı süre boyunca, küresel ölçekte çatışma çözümü, insan hakları ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için kararlı ve hummalı bir şekilde çalıştı. Afrika, Orta Doğu ve Balkanlar’daki çatışmaları önleme ve çözme çabaları ona 2001’de Nobel Barış Ödülü’nü kazandırdı. Annan’ın mirası, liderlere ve aktivistlere herkes için daha barışçıl ve adil bir dünya için çalışmaları konusunda ilham vermeye devam etmesi bakımından tarihe iz bıraktı. Kıbrıs Rum Devleti ile Kıbrıs Türk Devleti’nin eşit yetkilere sahip olduğu vurgulanan plan her ne kadar hayata geçebilecek bir zemine kavuşmasa da barışa katkısı bakımından unutulmayacaklardan. Tabi bu nevi barış planlarını hayata geçmemesindeki gerekçeler özelinde meseleye bakınca bunun bir niyet ve samimiyetle ilgili olduğu konusu gündeme yeniden gelmekte. Bir tarafın barış harekatı dediği bir hak mücadelesine diğer taraf işgalci olarak isim verirse burada barışın tesisi zorlaşıyor. Bugün ironik aslında tam da dünya barış gününde Netflix’te yayımlanacak Türk askerini taraflı bir şekilde gerçeği çarpıtarak işgalci gibi göstermeye çalışan Famagusta dizisi gündemin sıcak konularından biri idi. kara propaganda film hususu bir kez daha gündeme yerleşti. Esasen MEGA TV’de yayımlanan ve 1974 dönemini taraflı ele alan bu dizi, “gerçeği saptırarak aktardığı” ve “düşmanlık aşıladığı” gerekçesiyle Haziran ayında da tepki yaratmıştı. Bu arada dünya barışı hususunda bir hatırlatma daha yapmakta fayda var. Bu kara propaganda söylemini üste çıkaran dizinin nerede yayımlanacağı konusu. Yayımlanmasından bahsettiğimiz mecra Netflix bir Dijital yayın platformu yani geleceğin barışı da sıcak ya da soğuk savaşları da artık dijitalleşiyor, daha da dönüşüyor. İlaveten bu konuda şunun da altı çizilmelidir ki küresel barış için ülkelerin geçmişten gelen meselelere dair taraflı anlatımları ve söylemlerinin, tek taraflı milliyetçi hamaseti ile sanat eserlerine ya da konuya yönelik üretilmiş içeriklere yansımaması için de kapsayıcı eğitimin ve evrensel etik değerler bütününün kuşatılcıığı önemlidir. Toplumları bundan sonrası barışçıl, evrensel ve aynı zamanda vatansever şekilde dünyaya hazırlamanın yolu geçmiş üzerinden nefreti büyütmek olmamalıdır. Tarih anlatı ve söylemlerinde dil kalıplarının barışçıl okumalara ihtiyaç vardır. Bu savaş ve barış ikilemindeki insanın ve ülkelerin doğasında var mıdır? meselesi ayrıca bir konudur. Barışın tesis edilememesinin dünyada açtığı iyileşmesi zor yaralar açısından bakılınca; haklı ve adil mücadeleri bir yanda tutarak, barışı tesis etmenin Dünya için acil ve gerekli olduğu ve bunun insan tabiatındaki hallerin içinnde daha görünür hale gelmesi için küresel çapta hepimize bir iyi niyetli sorumluluk düştüğü muhakkaktır.
Liderler özelinde daha bölgesel çapta isimlere bakacak olursak Burma’nın muhalif siyasi lideri ve Ulusal Demokrasi Birliği’nin (NLD) başkanı Aung San Suu Kyi ‘den bahsedebiliriz. 1988’de, General Ne Win’in istifa etmesinin ardından demokrasi ve reform çağrısında bulunarak kitlesel bir mitingde yarım milyon kişiye hitap etti. Askeri cunta kontrolü ele geçirdiğinde, insan hakları ve eşitlik için mücadele etmeye devam etti. Askeri cunta genel seçimlerden önce onu ev hapsinde tutmasaydı ve daha sonra seçim sonuçlarını geçersiz kılmasaydı, 1990’da yeni Burma lideri olacaktı. 1991’de Aung San Suu Kyi, “Sürekli çabaları ve barışçıl yollarla demokrasi, insan hakları ve etnik uzlaşma elde etmek için çabalayan dünyanın dört bir yanındaki birçok insana desteğini göstermesi” nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Kyi’nin temel inançları, hem Mahatma Gandhi’nin hem de daha spesifik olarak Budist ilkelerinin etkisi altında şiddetsizlik ve hukukun üstünlüğüne dayanmaktadır. Burma’s Iron Butterfly -Burma’nın Demir Kelebeği şöyle demiştir: “Özgürlük, adalet ve diğer sosyal ve politik haklar gibi demokrasi de ‘verilen’ bir şey değildir, cesaret, kararlılık ve fedakarlık yoluyla kazanılır.”
Tegla Laroupe, ise Afrika coğrafyasından bir barış elçisinin ismi. Kenyalı uzun mesafe koşucusu ve yol koşucusudur ve Tegla Loroupe Barış Vakfı aracılığıyla barış, insan hakları ve eğitim için aktif olarak savunuculuk yapmaktadır. Loroupe, 1994 yılında New York Maratonu’nu kazanan ilk Afrikalı kadın oldu. Sonuç olarak, dünyanın dört bir yanındaki birçok kadına ve genç Afrikalıya, dünyanın en güçlü ve başarılı erkek koşucularının çoğuna karşı koşan bir kadın şampiyon olarak ilham verdi. Yarışmayı 1995’te ve daha sonra Londra, Boston, Rotterdam, Hong Kong, Berlin, Roma ve diğer birçok şehirde tekrar kazandı. Bugüne kadar 20, 25 ve 30 kilometrelik dünya rekorlarını elinde tutması ile ayrıca önem kazandı. Loroupe, 2003 yılında misyonu “dünyadaki çatışmalardan ve iç çatışmalardan etkilenen ve bunlara karşı savunmasız olan yoksul insanların barış inşasını, geçim kaynaklarını ve dayanıklılığını iyileştirmek” olan Tegla Loroupe Barış Vakfı’nı kurdu. Aynı zamanda, “Sporla Barış” adlı yıllık bir Barış Maratonları serisinin yaratılması geldi. Bu seride başkanlar, başbakanlar, büyükelçiler ve hükümet yetkilileri, savaşçılar ve göçebe gruplarla birlikte memleketi Kenya’da, Uganda’da ve Sudan’da, savaşan kabilelerden gelen baskıncı savaşçıların istila ettiği bir bölgeye barış getirmek için koşuyorlar. Yarışlar önemli ve anlamlı bir atletik etkinlik haline geldi ve Afrika kabileleri arasında barışı teşvik etme çabaları ve başarıları 2010 yılında Kenya Hükümeti tarafından takdir edildi. Dahası, Loroupe ayrıca Kenya’nın kuzeybatı yüksek dağ kasabası Kapenguria’da bölgedeki çocuklar için bir okul (Tegla Loroupe Barış Akademisi) ve yetimhane kurdu.
Bütün dünyada ırkçılığa karşı mücadelenin simgesi haline gelen Dünya liderleri konusunda bahsi açmışken Irkçı rejim tarafından 27 yıl hapiste tutulan, yine bu Irkçı Apartheid rejimi tarafından yönetilen Güney Afrika’nın ilk siyah avukatı olan, aynı zamanda seçimle iktidara gelen ilk Güney Afrika Başkanı Nelson Mandela’ya tekrar dönersek bütün bu şahısların barışçıl bir savaşçı olduklarını da unutmamak gerek. Barışçı olmak pasif bir eylem değildir. Barış , adalet ve barışın olmadığı yerde ancak mücadele sonucu tesis edilmeye uygun hale gelir. Bütün dünyada ırkçılığa karşı mücadelenin simgesi olmak, adalet ve barışın tesisi konusunda mücadeleci savaşçı olmak anlamına gelir.
Bu ve diğer çabalara rağmen dünya, milyonlarca insanın barışını ve güvenliğini tehdit eden silahlı çatışmalar, terörizm ve insan hakları ihlalleriyle boğuşmaya devam ediyor. Otoriter rejimlerin, milliyetçi hareketlerin ve aşırı ideolojilerin, terörün, enerji savaşlarının yükselişi, dünya barışı arayışını daha da karmaşık hale getirerek, şiddet ve çatışmanın temel nedenlerine yenilikçi ve etkili çözümler bulmayı her zamankinden daha acil hale getirdi. Dünya barışının geleceğine baktığımızda, uluslararası toplumun karşı karşıya olduğu karmaşık zorlukları ele almak için çok yönlü intra-displiner bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğu açıktır. Buna uluslararası kurumları güçlendirmek, çatışan taraflar arasında diyalog ve makul akılcı uzlaşmayı teşvik etmek, yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizlik gibi çatışmanın temel nedenlerini samimiyetle ele almak ve yerel toplulukların hayatlarını etkileyen karar alma süreçlerine katılmalarını sağlamak dahildir. Eğitime, sağlık hizmetlerine ve sürdürülebilir kalkınmaya yatırım yaparak, gelecek nesiller için daha barışçıl ve müreffeh bir dünya yaratabiliriz. Günümüzde bu son derece Polyanacı, naif, safdilli ya da anakronik bir yaklaşım diye düşünebilirisniz fakat öyle değil burada Yaratılığa ve verimliliğe alan yaratan, tasarım odaklı Zihinsel soykırımdan uzak, ezbersiz bir eğitim yaklaşımı olan ve MIM CHI 360 programı ile birlikte çalışan Cigdem Yorgancioglu CLC360 Eğitim modeli yaklaşımı ile bunun eğitime nasıl yansıdığına bakalım diyorum. Yaratılığa ve verimliliğe alan yaratan, tasarım odaklı Zihinsel soykırımdan uzak, Evrensel Etik değerler pusulası şaşmamış “anakronik olmayan objektif, yargısız tarihsel sorun analizi, mantıksal muhakeme,felsefi sorgulama ve muhakeme,felsefi düşünce ortaya koyma, eleştirel sosyolojik düşünme, gibi sosyal bilim alan becerilerinin bilimin ışığında yol almasına destek sağlayan ezbersiz destekleyici yaş sınırı olmayan ve her yaş için farklı tema ve unsurlarla özgülenebilen yaşam boyu süren, bilişsel davranışsal ve fiziksel kapasitesini sürekli geliştiren zinde ve çevik, etik insanı sürekli bir eğitim bu CLC 360 EducAction.
“CLC 360 EducAction Temelli Zinde Çevik Etik” Eğitim Özelinde Dünya Barışına Bakış
Kapsayıcı, kaliteli eğitim, bireyler ve toplumlar arasında anlayışı, hoşgörüyü, çatışmayı önleyici, öfke ve nefreti caydırıcığıyla barışçıl şekilde bir arada yaşamayı teşvik eder. Dahası, eğitim, eleştirel düşünmeyi teşvik ederek, açık diyaloğu destekleyerek ve ekonomik büyüme fırsatları yaratarak çatışma olasılığını azaltma potansiyeline sahiptir. İşte bunlar küresel barışın ayak sesleridir. Çatışmalardan etkilenenler de dahil olmak üzere düşük gelirli ülkelerde belli bir deneyime sahip olan dünya, daha barışçıl toplumlar yaratmada eğitimin rolünü acilen kabul etmeli ve eğitim sistemlerine desteğini büyük ölçüde artırmalıdır.
Mademki Dünya barışı arayışı, tarih boyunca çatışma, savaş ve şiddetin pençesinde olan insanlık için asırlarca süren b,ir hedef ve bunun önünde engeller var o zaman aşmak için yöntemler de vardır. Dünya barışının teşvikine önemli ölçüde katkıda bulunabilen, genellikle hafife alınan bir faktördür eğitim. CLC 360 EducAction temelli intradisipliner, ezbersiz, objektif ve bilime dayalı tasarım odaklı yaratıcılılığı teşvik eden kapsamlı eğitimdir odak alanımız ve eğitimden kastımız. Dünya için canlılık alemini ve gezegeni geride bırakmadan büyümeyi hedefleyen bir anlayışla MIM CHI 360 Sürdürülebilir Dünya Kampları Atölyeleri ile birlikte çalışır.
Eğitim, bireyleri, toplumları ve genel olarak dünyayı dönüştürme gücüne sahiptir, çeşitli insanlar arasında anlayışı, empatiyi ve iş birliğini teşvik eder. Yazımın bu bölümünde, iyi eğitimin dünya barışı üzerindeki etkilerini, tarihsel bağlamını, kilit figürlerini, etkili kişileri, bakış açılarını ve potansiyel gelecekteki gelişmelerden kısa bir özet geçeyim.
Eğitim, uzun zamandır temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir ve bireysel güçlenme ve toplumsal ilerleme için elzemdir. Eğitim ve barış arasındaki bağlantı, filozofların ve akademisyenlerin uyumlu toplumlar inşa etmede bilgi, bilgelik ve ahlaki değerlerin önemini vurguladığı eski medeniyetlere kadar uzanmaktadır. Daha yakın tarihte, Mahatma Gandhi, Martin Luther King Jr., Nelson Mandela ve Malala Yousafzai gibi vizyon sahibi liderler, eğitimi barışı, adaleti ve insan haklarını teşvik etmek için önemli bir araç olarak savundular. Bu etkili şahsiyetler, baskı, ayrımcılık ve şiddetin üstesinden gelmede eğitimin dönüştürücü gücünü göstermiştir. Şiddetsizlik ve medeni itaatsizlik felsefesiyle bilinen Mahatma Gandhi, eğitimin ahlaki ve etik değerleri geliştirmek, empati ve şefkati teşvik etmek ve ayrılıkları aşan köprüler kurmak için elzem olduğuna inanıyordu. Amerikan sivil hakları hareketinin önde gelen isimlerinden Martin Luther King Jr., ırkçılığa, önyargıya ve eşitsizliğe meydan okumada, herkes için sosyal adaleti ve eşitliği teşvik etmede eğitimin rolünü kabul etti. Apartheid sonrası Güney Afrika’da barış ve uzlaşmanın sembolü olan Nelson Mandela, yaraları iyileştirmenin, birliği teşvik etmenin ve ortak bir ulusal kimlik duygusunu beslemenin bir yolu olarak eğitimi önceliklendirdi. Daha yakın zamanlarda, Pakistanlı bir eğitim aktivisti ve Nobel Barış Ödülü sahibi olan Malala Yousafzai, kız çocuklarının eğitimi için küresel bir savunucu haline geldi ve eğitimin marjinal toplulukları güçlendirme, cinsiyet eşitliğini teşvik etme ve dayanıklı toplumlar inşa etme üzerindeki dönüştürücü etkisini vurguladı. Konuya yeterli derece odaklanınca, eğitimin yalnızca bilgi ve beceri edinme aracı olmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda barışçıl ve kapsayıcı toplumlar inşa etmek için gerekli olan hoşgörü, saygı ve anlayış gibi değerleri teşvik etmek için bir katalizör olduğunu göstermiştir.
İyi eğitimin dünya barışı üzerindeki etkileri çok yönlüdür ve sosyal, ekonomik, politik ve kültürel boyutları kapsar. Eğitim, eleştirel düşünmeyi, yaratıcılığı ve yenilikçiliği teşvik ederek bireyleri önyargılara, klişelere ve ayrımcılığa meydan okumaya teşvik edebilir. Ayrıca kültürlerarası diyaloğu, karşılıklı anlayışı ve çatışma çözümünü teşvik ederek bölünmeleri ortadan kaldırabilir ve çeşitli topluluklar arasında güven oluşturabilir. Dahası, eğitim yoksulluğun azaltılmasına, ekonomik kalkınmaya ve sosyal uyuma katkıda bulunabilir, çatışmanın temel nedenlerini ele alabilir ve sürdürülebilir barışı teşvik edebilir.
Ancak, potansiyel faydalarına rağmen, eğitim aynı zamanda bölücü amaçlar için manipüle edilebilir ve kötüye kullanılabilir, eşitsizlikleri, dışlamaları ve adaletsizlikleri sürdürebilir. Bazı bağlamlarda eğitim, nefret söylemini, aşırılığı ve şiddeti yaymak, çatışmaları körüklemek ve topluluklar arasındaki bölünmeleri derinleştirmek için kullanılmıştır. Eğitimin kapsayıcı, eşitlikçi ve kaliteli olmasını, barış, hoşgörü ve işbirliği değerlerini teşvik ederken nefret, bağnazlık ve aşırılık anlatılarına karşı çıkmasını sağlamak çok önemlidir.
Özetle, iyi eğitimin dünya barışı üzerindeki etkileri derin ve geniş kapsamlıdır ve insanlığın ve gezegenin geleceğini şekillendirir. Eğitime yatırım yaparak, bireyleri, toplulukları ve ulusları gelecek nesiller için daha adil, barışçıl ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmeleri için güçlendirebiliriz. Birbirine bağlı dünyamızın karmaşıklıklarında gezinirken, geçmişin bilgeliğine kulak verelim, günümüzün zorluklarını kucaklayalım ve küresel barış için eğitimin dönüştürücü gücüyle yönlendirilen ortak bir gelecek hayal edelim.
Etik Değerler Özelinde Dünya Barışından Yansımalar
Etik değerler, dünyada barışın sağlamada kilittaşlardan biridir. Tarih boyunca, iyi etik değerleri savunan bireyler ve hareketler, uluslar arasında barış ve uyumu teşvik etmede önemli bir rol oynamıştır. Etik değerlerin dünya barışı üzerindeki etkileri, bireyler ve toplumlar arasında işbirliğini, anlayışı ve karşılıklı saygıyı teşvik ettiği için derindir. Etik değerler, zamanın başlangıcından bu yana insan medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Antik dini ve felsefi öğretilerden modern etik teorilerine kadar, ahlak ve doğruluk kavramı insan davranışına ve etkileşimlerine rehberlik etmiştir. Dünya barışı bağlamında, iyi etik değerler bireyleri ve ulusları barışçıl bir arada yaşamaya yönlendiren bir ahlaki pusula görevi görür. Bu evrensel etik değerler arasında adalet, eşitlik, şefkat, dürüstlük ve insan onuruna saygı gibi ilkeler yer alır. Bu değerler benimsenip savunulduğunda, çatışmalar barışçıl bir şekilde çözülebilir ve farklı gruplar arasında uyumlu ilişkiler geliştirilebilir.
Tarih boyunca, etik değerlerin ve dünya barışının teşvikine önemli katkılarda bulunan önemli şahsiyetler olmuştur. Bunlardan biri de, Hindistan’ın İngiliz sömürge yönetiminden bağımsızlığını elde etmek için şiddet içermeyen direnişi kullanan Hintli lider Mahatma Gandhi’dir. Gandhi’nin ahimsa veya şiddetsizlik felsefesi, dünya çapında milyonlarca insana ilham kaynağı olmuştur ve barış arayışında yol gösterici bir ilke olmaya devam etmektedir. Ahimsa, tüm canlılara yönelik eylemlere uygulanan eski Hint şiddetsizlik ilkesidir. Jainizm, Budizm, Hinduizm ve Sihizm gibi Hint dinlerinde temel bir erdemdir. Ahimsa, Pancha Mahavrata’nın ilki olduğu Jainizm’in temel erdemlerinden biridir. Barışçıl protesto ve sivil itaatsizliğin gücüne olan inancı, küresel olarak sosyal adalet ve insan hakları hareketleri üzerinde etki yaratmıştır. Güçlü evrensel etik değerler ve dünya barışı alanında bir diğer etkili isim, ırk ayrımcılığına karşı mücadelede şiddet içermeyen direnişi savunan Amerikalı sivil haklar lideri Martin Luther King Jr.’dır. King’in şiddetsizlik felsefesi ve adalete ve eşitliğe olan bağlılığı, insan hakları ve sosyal adalet mücadelesinde kalıcı bir etki yaratmıştır. Ünlü “I have a dream -Bir Rüya Gördüm” konuşması, bireylerin ten renklerine göre değil karakterlerinine göre yargılandığı bir dünya vizyonunun güçlü bir örneğidir.
Şahsi karakterlerin yanısıra etik değerleri ve dünya barışını teşvik etmeye adanmış hareketler ve örgütler açısından bakarsak BM ilk etapta öne çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler, II. Dünya Savaşı’nın ardından gelecekteki çatışmaları önlemek ve uluslararası iş birliğini teşvik etmek amacıyla kurulmuştur. BM Şartı, insan haklarına saygı, eşitlik ve adalet ilkelerine dayanmaktadır ve uluslar arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl çözümü için bir çerçeve görevi görmektedir. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi örgütler, insan haklarını teşvik etmek ve hükümetleri etik standartların ihlallerinden sorumlu tutmak için çalışmaktadır.Tam olarak samimi ve etkili midirler bu tartışılır. Birbirine karşıt görüşler olsa da olmaları dünyada yine de umut vericidir. İşi sadece örgütlere bırakmamak da biz bireylerin sorumluluğudur esasında.
Biraz daha açarsak; etik değerlerin dünya barışı üzerindeki etkileri inkar edilemez olsa da, ele alınması gereken zorluklar ve engeller de vardır. Çatışmalar, adaletsizlikler ve eşitsizliklerle gölgelenen bir dünyada, barışa ulaşmak için bireylerin, hükümetlerin ve örgütlerin etik değerleri savunmak ve diyaloğu ve anlayışı teşvik etmek için ortak bir çaba göstermeleri gerekir. Bireylerin, farklılıklar ve anlaşmazlıklar karşısında bile başkalarına karşı empati, şefkat ve saygı geliştirmeleri esastır. Hükümetler, diğer uluslarla etkileşimlerinde diplomasiyi, çatışma çözümünü ve insan haklarına saygıyı önceliklendirmelidir. Kuruluşlar, toplumun tüm yönlerinde adalet, eşitlik ve etik davranış için savunuculuk yapmaya devam etmelidir.
Sonuç olarak, etik değerlerin dünya barışı üzerindeki etkileri derin ve kapsamlıdır. Mahatma Gandhi ve Martin Luther King Jr. gibi tarihi figürlerden günümüz hareketlerine ve kuruluşlarına kadar, barış arayışında etik ilkeleri savunan zengin bir birey ve grup mirası vardır. Adalet, eşitlik, şefkat ve insan onuruna saygı gibi değerleri savunarak, bireyler daha barışçıl ve uyumlu bir dünyaya katkıda bulunabilirler. Zorluklar çok katmanlı ve büyüktür, ancak olumlu değişim potansiyeli daha da büyüktür. Geleceğe baktığımızda, etik değerleri savunmaya ve barış ve uyumun hüküm sürdüğü bir dünya için çalışmaya devam etmemiz esastır.
Dans Özelinde Dünya Barışına Dair Bir Kaç Söz
Dans, tarih boyunca önemli bir kültürel etkinlik olmuş, toplumları şekillendirmede ve farklı kültürlerden insanları birbirine bağlamada önemli bir rol oynamıştır. Son yıllarda, dansın dünya barışını ve uluslar arasında anlayışı teşvik etmedeki etkisinin giderek daha fazla kabul gördüğü görülmektedir. Dansın tarihsel bağlamını, temel figürlerini ve dünya barışını teşvik etmedeki rolünü incelersek, dans yoluyla barışı teşvik etmeye katkıda bulunan etkili kişileri ve bu olgunun hem olumlu hem de olumsuz yönlerini görebiliriz. Tarihsel olarak, dans dünyadaki çeşitli kültürlerde bir ifade, iletişim ve kutlama biçimi olarak kullanılmıştır. Geleneksel halk danslarından modern koreografiye kadar dans, kültürel kimlik ve sosyal uyumda merkezi bir rol oynamıştır. Birçok toplumda dans, hikaye anlatma, gelenekleri aktarma ve topluluk bağları kurma aracı olarak kullanılmıştır. Dansın bir ifade biçimi olarak evrenselliği, dil engellerini aşma ve farklı geçmişlere sahip insanları birbirine bağlama gücüne sahiptir.
Dünya barışını teşvik etme bağlamında, dans uluslar arasında anlayışı, empatiyi ve iş birliğini teşvik etmek için güçlü bir araç olarak kabul edilmiştir. Kültürel değişim programları, uluslararası dans festivalleri ve işbirlikli performanslar aracılığıyla dünyanın dört bir yanından dansçılar yeteneklerini sergilemek ve kültürel miraslarını paylaşmak için bir araya geldi. Bu etkileşimler, klişeleri yıkmaya, karşılıklı saygıyı teşvik etmeye ve uluslar arasında dostluk köprüleri kurmaya yardımcı oluyor. Dans yoluyla dünya barışının teşvik edilmesinde kilit isimlerden biri, 1958’de Alvin Ailey Amerikan Dans Tiyatrosu’nu kuran Amerikalı koreograf ve dansçı Alvin Ailey’dir. Ailey’nin çığır açan çalışması, modern dansın unsurlarını Afrika Amerikan kültürüyle birleştirerek, sosyal adalet sorunlarını ele alan ve insan deneyiminin çeşitliliğini kutlayan güçlü performanslar yarattı. Ailey, çalışmalarıyla farklı geçmişlere sahip insanlar arasında birliği ve anlayışı teşvik etmeye çalıştı ve umut ve dayanıklılık mesajlarını iletmek için dans dilini kullandı.Dans ve barış inşası alanında bir diğer etkili isim, dansa yönelik yenilikçi disiplinlerarası yaklaşımıyla tanınan Amerikalı koreograf ve eğitimci Liz Lerman’dır. Lerman’ın çalışmaları genellikle hikaye anlatımı, diyalog ve toplum katılımı unsurlarını bir araya getirerek katılımcıları hareket ve yaratıcı ifade yoluyla karmaşık toplumsal sorunları keşfetmeye davet eder. Lerman, “Kritik Tepki Süreci” aracılığıyla sanatçılar, izleyiciler ve toplum üyeleri arasında yapıcı geri bildirim ve diyaloğu kolaylaştıran, iş birliğini ve karşılıklı anlayışı teşvik eden bir yöntem geliştirmiştir. Critical Response Process yani Kritik Tepki Süreci, koçluktan toplum diyaloğuna, toplum diyaloğundan sanatsal iş birliğine, aile sohbetlerine kadar nevi insan etkileşimini geliştiren düşünme, iletişim kurma ve var olma yollarını aşılaması bakımından eğitim alanında da önemli bir merhaledir.
Her ne kadar Dansın dünya barışını ve anlayışını teşvik etme potansiyeli olsa da, dansı barış inşası için bir araç olarak kullanmanın zorluklarını ve sınırlamalarını kabul etmek de önemlidir. Bazı durumlarda, kültürel ödenek, yanlış tanıtım ve sömürü, kültürler arası iş birliklerinin olumlu niyetlerini baltalayabilir. Ayrıca , dansın ticarileştirilmesi ve metalaştırılması bazen kültürel önemini ve toplumsal etkisini gölgede bırakabilir.Yani dansın barışa hizmet etmesi için de barışçıl akılcı adaletli yaklaşımlara ihtiyacımız vardır.
Sonuç olarak, dansın uluslar arasında anlayışı, empatiyi ve iş birliğini teşvik ederek dünya barışını teşvik etme gücü vardır.. İleriye yönelirken, zorluklarını ve sınırlamalarını farkında olarak , etik değerlerin ve eğitimin kalitesinin önemlerine vurgu yaparak dansın barış inşası için bir araç olarak potansiyelini keşfetmeye devam etmek önemlidir. Dans, farklı bakış açıları ve deneyimlerle etkileşim kurarak, dünyada barışı ve uyumu teşvik etmek için kuvvetli aynı zamanda etkili bir güç olarak hizmet etmeye şimdiye kadar olduğu gibi gelecekte de devam etme potansiyeline sahiptir. MIM CHI 360 Drama Dance Theatre Phlosophy Math Projesi de bumümkünlüğe yol açmak için dans tiyatrosu çalışmalarını CLC 360 EducAction eğitim modeli yaklaşımı ile paralel şekilde yürütmek ne nihai anlamda dünya refah ve barışına katkıda bulunmak üzere oluşturulmuş ve faaliyetini sürdüren bir projedir.
İklim Politikaları Özelinde Dünya Barışına Dokunuşlar
Dünya iklim değişikliğinin getirdiği benzeri görülmemiş zorluklarla boğuşurken, iklim politikalarının dünya barışını teşvik etmedeki rolü giderek daha önemli hale geldi. İklim politikaları, sera gazı emisyonlarını azaltarak, yenilenebilir enerjiyi teşvik ederek ve sürdürülebilir kalkınma uygulamalarını destekleyerek iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için hükümetler ve uluslararası örgütler tarafından uygulamaya konulan önlemlerdir. Bu noktada Dünya Barış Gününde, iklim politikalarının dünya barışı üzerindeki tarihsel bağlamını, önemli figürlerini ve etkilerini merceğe almak yerinde olacaktır. Bu alana katkıda bulunan etkili kişileri analiz edecek, çeşitli bakış açılarını masaya yatırmak ve dünya barışını teşvik etmede iklim politikalarının hem olumlu hem de olumsuz yönlerine dair kısa bir analiz olsun bugünün hatta önümüzdeki haftanın konusu.
Yüksek ortalama sıcaklıklar, sıcak hava dalgaları, değişen yağış düzenlerinden ve deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklanan su baskınları ve su kıtlığı iklim değişimi işaretlerinin sadece bir kaçı ve şehirlerimizde her an karşılaştığımız ya da karşılaşma riskimiz olan olumsuz etkiler. Huzuru, barışı, refahı tehdit edici tüyler ürpertici değil mi ? Okurken bile hemen geçmek isteyeceğiniz türden.
Tonga Krallığı’nda “Dönüştürücü ve Dirençli Bir Pasifik: Daha İyisinin İnşası” temasıyla düzenlenen 53. Pasifik Adaları Forumu’nda yaptığı konuşmada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, uluslararası toplumu yükselen deniz seviyelerine karşı ikaz edeli sadece bir kaç gün oldu. Guterres, Pasifik ada ülkelerinin denizlerde yükselen su seviyelerinin getirdiği tehlikelerle karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, uluslararası toplumu, su seviyelerindeki artışı hızlandıran fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmaya çağırdı.
İklim değişikliği insan güvenliğini, ekolojik güvenliği ve hatta uluslararası güvenliği etkilemekte. Burada BM ve Çizgi Roman diyerek kar suyu karıştırayım kulağınıza. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki tartışmalara yansıyan barış ve çatışma üzerindeki etkilerine dair artan kanıtlar mevcut. SIPRI ve Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün (NUPI) İklimle İlgili Barış ve Güvenlik Riskleri projesi, bir dizi bilgi sayfasında, BM Güvenlik Konseyi’nin gündemindeki ülkelerde ve bölgelerde iklim, barış ve güvenlik arasındaki bağlantıları analiz etmiş vaziyette. İklim değişikliği, barış ve güvenlik arasındaki ilişkide birbiriyle ilişkili konu ve bilgi sayfalarının bulgularını göstermenin yanı sıra çizgi roman, BM Güvenlik Konseyi’nin iklim değişikliğinden kaynaklanan karmaşık zorlukları ele almak için politikaları nasıl şekillendirdiğine dair öğrenilen dersleri de paylaşıyor (Cedric de Coning and Kheira Tarif -Publisher: SIPRI-SIPRI, Stockholm:-January, 2024). İncelemek isteyenler için de şu notları bırakayım. Bu arada SIPRI nedir diyen okuyucular için de şu notu ekleyelim. Bu bir kısaltma. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü, Stockholm merkezli uluslararası bir enstitünün ismi. 1966 yılında kurulmuştur ve silahlı çatışma, askeri harcamalar ve silah ticareti ile silahsızlanma ve silah kontrolü için veri, analiz ve öneriler sağlar.
İklim politikalarının tarihsel bağlamı, bilim insanlarının insan faaliyetlerinin Dünya iklimi üzerindeki etkisine ilişkin endişelerini ilk kez dile getirmeye başladığı 20. yüzyılın sonlarına kadar uzanmakta. Bu, iklim değişikliğini ele almak için uluslararası iş birliğinin zeminini hazırlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 1992’de kurulmasına yol açtı. Yıllarca, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için bağlayıcı hedefler belirlemek amacıyla Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması gibi çeşitli çığır açıcı anlaşmalar kabul edildi.
İklim politikaları alanındaki kilit isimlerden biri,Türkçeye çevrilen ismi Tercih Sizin; İklim Krizini Nasıl Çözebiliriz? olan “An Inconvenient Truth” belgeselindeki çalışmaları ve Climate Reality Project’in kurulmasındaki liderliğiyle iklim eyleminin önde gelen savunucularından biri olan eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’dur. Gore’un çabaları, iklim değişikliğini ele alma konusunda acil ihtiyaç konusunda farkındalığı artırmaya ve ulusal ve uluslararası düzeylerde daha iddialı iklim politikalarına destek sağlamaya yardımcı olması bakımından öne çıktı.Amazon’a bakarsak kitabı şöyle tanımlamış “Eski Başkan Yardımcısı Al Gore’un New York Times’ın 1 numaralı en çok satan kitabı, küresel ısınmayı durdurmak için harekete geçmezsek insanlığın gezegenimizin ve karşılaştığımız geleceğin yok edilmesine nasıl yardım ettiğinin şok edici gerçekliğini ortaya koyan cesur bir eylem çağrısıdır.” Viking Books for Young Readers; Revize ed. basım (10 Nisan 2007). i Viking bu kitabı yeniden uyarlamış: bu iklim kriziyle doğrudan yüzleşmekten başka seçeneği olmayan bugünün gençliği.Şöyle tarif ediyorlar kitabı. Dramatik tam renkli fotoğraflar, çizimler ve grafikler, Gore’un etkili ve net yazısıyla birleşerek küresel ısınmayı çok gerçek terimlerle açıklar: ne olduğu, buna neyin sebep olduğu ve görmezden gelmeye devam edersek ne olacağı. Uygunsuz Bir Gerçek, gençlerin küresel ısınmayı anlama şeklini değiştirecek ve umarım tarihin akışını değiştirmeleri için onlara ilham verecektir.
İklim politikaları alanındaki bir diğer etkili kişi ise 2010-2016 yılları arasında UNFCCC’nin İcra Sekreteri olarak görev yapan Christiana Figueres’tir. Figueres, küresel ısınmayı 2 santigrat derecenin çok altında sınırlama taahhüdünde bulunmak üzere yaklaşık 200 ülkeyi bir araya getiren 2015 Paris Anlaşması’nın başarılı müzakerelerinde önemli bir rol oynadı. Diplomatik becerileri ve kararlı savunuculuğu, küresel iklim eylemini ilerletmede ve sürdürülebilir kalkınma yoluyla dünya barışını teşvik etmede etkili olmuştur.
Karar vericilere iklim taahhütlerini yükseltmeleri için baskı yapmada etkili olan itibar gören, çalışmalarının merkezinde sağlıklı bir çevrenin yeşil ve barışçıl bir dünya için olmazsa olmaz olduğu bilgisi yer alan Greenpeace’den de söz etmeden geçmemeliyiz elbet. İklimi kirli fosil enerjisinden ve felaketlere yol açan sürdürülemez insan faaliyetlerinden korumayı savunmakta olan Greenpeace Büyük küresel ormanlardan ve okyanuslardan, güçlü nehirlere ve ovalara kadar her türlü biyolojik çeşitliliği korumak için mücadele vermekte. Sağlıklı bir gezegen ve onu yuva olarak adlandıran herkes için gerekli ekosistemleri korumayı ve restore etmeyi amaçladıklarını söylemekteler, açgözlülüğü ve sömürücülüğü önceliklendirerek büyümeyi ve kalkınmayı hedefleyenlere yönelik de çeşitli mücadeleler vermekteler.
İklim politikalarının dünya barışı üzerindeki etkileri çok yönlü ve kapsamlıdır. Olumlu tarafta, iklim politikaları çevresel bozulmanın, kaynak kıtlığının ve sosyal eşitsizliğin temel nedenlerini ele alarak çatışma riskini azaltmaya ve istikrarı teşvik etmeye katkıda bulunur. Temiz enerji teknolojilerini ve sürdürülebilir kalkınma uygulamalarını teşvik ederek, iklim politikaları iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmak için daha iyi donanımlı, dayanıklı ve kapsayıcı toplumlar inşa etmeye yardımcı olabilir. Dahası, iklim politikaları emisyonları azaltma ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama konusunda ortak hedeflere ulaşmak için birlikte çalıştıklarında ülkeler arasında iş birliğini ve diyaloğu da teşvik edebilir. Paris Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar, ülkelerin iklim eylemi konusunda iş birliği yapmaları ve şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmaları aracılığıyla güven oluşturmaları için bir çerçeve sağlar. Karşılıklı anlayışı ve paylaşılan sorumluluğu teşvik ederek, iklim politikaları gelecek nesiller için daha barışçıl ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmeye yardımcı olabilir. Nihai ulaştığı sonuçlar açısından yarattığı etkiler tartışılır olsa da Mısır ve Dubai’de düzenlenen COP27 ve COP28 konferansları, iklim açısından gençleri karar alma süreçlerine dahil etmesi bakımından umut verici adımlar da atılmasına vesile olmuştu.
Ancak, iklim politikalarının dünya barışı üzerindeki etkilerini incelerken dikkate alınması gereken olumsuz yönler de vardır. Öncelikle Uluslararası Af Örgütü’nün “Dünyada İnsan Haklarının Durumu-Nisan 2024” başlıklı raporuna göre, küresel çabalara karşın dünya üzerindeki çatışmalar ve hak ihlalleri çoğaldığına dikkat çekilmekte idi. Raporda, “demokratik” eğilimler gösteren ülke sayısı azalırken “otoriter” yönelim ve uygulamaların arttığı belirtildi. Raporda, iklim aktivistlerinin, fosil yakıt üretimi ve yatırımlarına karşı çıktıklarından dolayı “terörist” olarak yaftalandıklarına yönelik ifadeler de yer almıştı. Dünya barışı ve hak sözcüğünün telafuz olduğu bir zeminde bu türden manzaraları ve üslupları ve dahi bu nevi raporları görmek son derce üzüntü vericidir. Ayrıca iklim politikaları özelinde olası bir endişe, bazı ülkeler iklim hedeflerini karşılamada orantısız bir yük taşıyabilirken, diğerleri emisyonları dış kaynak kullanarak veya anlaşmadaki boşlukları kullanarak fayda sağlayabileceğinden, maliyet ve faydaların eşitsiz dağılımı riskidir. Bu, özellikle iklim eyleminde adaletsizlik veya karşılıklılık eksikliği algısı varsa, ülkeler arasında gerginliklere ve çatışmalara yol açabilir.
Kısaca iklim değişikliğinin faturasının geri kalmış ülkelere kesilerek yoksul ülkelerin ve dahi yoksul halklarının kırılgan olan durumlarını daha da kötüleştirecek ve toplumsal çalkantılara ve hatta şiddetli çatışmalara katkıda bulunabilecek politikalar gütmemek esastır. Dahası, düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş, fosil yakıtlara veya diğer kirletici endüstrilere yoğun bir şekilde bağımlı olan belirli topluluklar veya sektörler üzerinde olumsuz sosyal ve ekonomik etkilere de sahip olabilir. Bu sektörlerdeki iş ve geçim kaynaklarının kaybı, özellikle halihazırda çatışmaların veya eşitsizliklerin olduğu bölgelerde, sosyal huzursuzluğa ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir. Politika yapıcıların bu zorlukları ele alması ve kimseyi geride bırakmayan sürdürülebilir bir geleceğe adil bir geçişi sağlaması hayati önem taşımaktadır. Bunun anlamı şudur toplumları sürüdürlebilirliğe ve sosyal refaha hazılamak enerji ve iklim politikalarını geçişe yönelik örgütlemek kadar önemlidir. Ayrıca tüm politikallar samimiyetli ve şeffaf olmalıdır bu bir “yeşil aklma” gibi sözlere mahal bırakmamalıdır. Daha geçen hafta Uluslararası sivil toplum kuruluşu Global Witness’ta Fosil Yakıtlar Kampanya Lideri Alice Harrison, bir röportajda bilhassa fosil yakıt şirketleri başta olmak üzere büyük firmaların iklim krizinin çözümüne yardım sağladıklarını iddia ederek, aslında yaptıklarının “yeşil aklama” olduğunu söylemişti ve bu ana akım haberlere yansımıştı.Harrison, Net sıfır emisyon hedefi için de “düpedüz yeşil aklama”iddiasında bulunmaktaydı.
Sonuç olarak, iklim politikalarının dünya barışı üzerindeki etkileri karmaşık ve çok yönlüdür ve küresel güvenlik ve istikrar için hem olumlu hem de olumsuz etkileri vardır. İklim politikalarının iş birliğini, sürdürülebilirliği ve dayanıklılığı teşvik etme potansiyeli olsa da, düşük karbonlu bir ekonomiye geçişte eşitlik, adalet ve kapsayıcılık hakkında önemli sorular da gündeme getirir. Her biri sıralı şekilde ele alınması gereken yaklaşımı esas alan düzenleyici kaide ve uygulamalarla , iklim politikaları söylem de kalmaktan öteye geçerek dünya barışına ve refahında katkıda bulunabilir. Ayrıca doğru şekilde doğru bir yönetişim anlayışı ile süreçleri yönetilmezse her an Nükleer bir silaha dönüşebilecek Nükleer enerji konusu gibi hassas bir konu olduğu da unutulmamalıdır. Sera gazı emisyonlarını azaltmakta çabalar sürerken değişimin amansız ivmesi, gelecekteki emisyon azaltımlarına rağmen, antropojenik iklim değişikliğinin fiziksel etkilerinin halihazırda görünür olduğu ve önümüzdeki on yıllar boyunca devam edeceği anlamına gelse de, bazı Barış planlarının sadece masada ya da kağıt üzerinde kalarak hayata geçmemesi, eğitimde fırsat eşitsizliğine ve etik değerlerin yeterince insanın bilişsel zihin haritasına yerleşmemesi yüzünden oluşan mutsuz olumsuz sağlıksız manzaralara şahit olsak bile hala umut var. Madem ki yıkılmadık ayaktayız bakış açılarımızı değiştirir ve yeterince odaklanırsak başarmak mümkün.
Tüm konu başlıkları özelindeki anlatımların bir neticesi olarak, dünya barışının tarihi ve geleceği, bireylerin, örgütlerin ve hükümetlerin daha adil, sürdürülebilir ve uyumlu bir dünya inşa etme yönündeki kolektif çabalarıyla iç içedir. Zorluklar göz korkutucu olsa da, kalıcı barışa ulaşmanın potansiyel ödülleri ölçülemez. Şefkat, cesaret ve yaratıcılıkla birlikte çalışarak, intradisipliner ezbersiz bilişsel ve davranışsal unsurları insanın fiziksel bedeni ile uyumlu MIM CHI 360 Küresel iklim adaleti kampı atölye çalışmaları ile paralel yürüyen CLC 360 Chi Lange Challenge yaklaşımlı eğitimin ve etik değerlerin yükselişin önünü açarak, doğru dengeli iklim enerji politikaları ile kapsayıcı, çok kültürlülüğün çeşitliğin değerini kutsayarak niyetimizi ve samimiyetimizi koruyarak kararlı olmayı sürdürererek barışın önündeki engelleri aşabilir ve herkes için daha parlak bir geleceği hep birlikte yaratabiliriz. Başta dil kalıpları söylemleri değiştirerek, barış, adalet ve barışın olmadığı yerde ancak mücadele sonucu ülkelerin güvenlik politikalarına zarar gelmeksizin taraflı milliyetçi söylemlerden ziyade barışın da insanlık gibi sınırlar ötesi olduğunu hatırlayarak her nevi meseleye yaklaşarak küresel barışın tesisine yönelik katkıda bulunmak için kendimize ve birbirimize alan açabilirz. Yöntemlerimizi güçlendirerek gezegenimiz için daha parlak ve daha adil bir gelecek inşa edebilmek bizim elimizde..
Zafer bayramı sonrası ülkemizin kıymetli kurucu lideri Mustafa.Kemal Atatürk’ün sözü ile kendisini de anarak onun sözleriyle tamamlayalım o zaman yazımızı “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh! ”. Dünya Barış Günümüz Kutlu olsun.
REF : https://www.haberturk.com/sanatci-cigdem-yorgancioglu-cin-de-turkiye-yi-temsil-etti-2273281
H. Çiğdem Yorgancıoğlu – Energy Contracts Expert / Forensic Person / ‘Enerji Gazetesi’ Senior Author – http://www.cigdemyorgancioglu.org/