Kategori : ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS - Tarih : 08 December 2020
Yeni yayınlanan çalışmaya göre, emisyon azaltımı için güçlü ve hızlı şekilde atılacak adımların, önümüzdeki 20 yılda küresel ısınmayı önemli ölçüde yavaşlatabileceğini ortaya koyuyor.
Çalışma, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik acilen hayata geçirilecek faaliyetlerin, yalnızca uzak bir gelecekte değil, önümüzdeki 10 yıllar içerisinde de etki edebileceğini gösteriyor.
Bilim insanları, hâlihazırda emisyon azaltımının hızla ve keskin şekilde gerçekleştirilmesinin, yüzyılın 2’inci yarısında küresel sıcaklıklardaki artışı sınırlayacağı konusunda fikir birliğine ulaşmış durumda. Ancak, küresel atmosfer ve okyanus sistemlerindeki doğal döngülerin, iklim değişikliğinin insan etkisini geçici olarak maskeleyecek şekilde sıcaklıklarda yavaşlamaya ve hatta düşüşe neden olabilmesi sebebiyle, önümüzdeki birkaç 10 yıl içerisinde kısa vadeli faydaların detaylı şekilde belirlenmesi konusunda zorlandılar.
Farklı kaynaklardan elde edilen kapsamlı verileri bir araya getiren yeni yaklaşım çerçevesinde Leeds Üniversitesi’nde gerçekleştirilen yeni çalışma, insan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel ısınmanın etkilerinin, daha önce belirlenen zamanlamadan daha kısa bir zaman diliminde yavaşlatılabileceğinin mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Nature Climate Change‘de yayınlanan çalışma, farklı ölçeklerde gerçekleştirilecek emisyon azaltımının, önümüzdeki yirmi yıl içerisinde küresel ısınmanın hızını ne şekilde etkileyebileceğini araştırıyor. Bu kapsamda, gözlemlenen doğal iklim değişkenliğine ilişkin tahminlerin yanı sıra, farklı iklim modellerinde yer alan binlerce simülasyon kullanılıyor.
Araştırmanın bulguları, emisyon azaltımının Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu olmasının, özellikle küresel ısınma artışını sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5°C ile sınırlandırmaya yönelik çabaların sürdürülmesi sayesinde, önümüzdeki 20 yıl içerisinde ısınmanın kontrol altına alınmasında önemli etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Bu sonuca, insan kaynaklı olmayan ve doğal gerçekleşen değişkenlerin dikkate alınmasından sonra dahi ulaşılıyor.
Emisyon azaltımının hızla ve keskin şekilde gerçekleştirildiği senaryo, fosil yakıtlara bağımlı olan ve “ortalama” olarak değerlendirilebilecek gelecek senaryosuyla kıyaslandığında, yaşanan ısınma seviyesinden daha fazlasını yaşama riskini 13 kat azaltıyor. Fosil yakıtların yoğun şekilde sürdüğü gelecek senaryosu ise, önümüzdeki 20 yıl içerisinde sıcaklıkların 1 ila 1,5°C artabileceğini gösteriyor. Bu durum, Paris Anlaşması’nda belirlenen sıcaklık artışı sınırlandırmasının 2050 yılından çok önce aşılması anlamına geliyor.
Çalışmanın baş yazarlığını, Leeds Üniversitesi’nde Doktora Sonrası Araştırma Görevlisi ve AB tarafından finanse edilen CONSTRAIN projesinde görev yapan Dr. Christine McKenna yapıyor.
Dr. McKenna “Sonuçlarımız, emisyonlardaki hızlı ve keskin azaltımın faydalarının yalnızca gelecek nesillerle sınırlı olmadığını gösteriyor. Hemen harekete geçmek, önümüzdeki on yıllar içerisinde küresel ısınmanın hızlanmasını önleyebileceğimizi gösteriyor. Bu durum aynı zamanda uzun vadede küresel ısınmayı sınırlandırma hedefine yaklaşabileceğimizi de ortaya koyuyor’ diyor.
“Bu durum aynı zamanda, daha hızlı gerçekleşebilecek aşırı sıcaklık değişikliklerinin etkilerini bertaraf etmemize yardımcı olacak” diyor.
“Günümüzde küresel sıcaklıklar, her 10 yıllık süreçte yaklaşık 0,2˚C artıyor. Bu durum bizi, iklim değişikliği konusunda acilen önlem alınmadığı durumda, Paris Anlaşması’nın ihlal edilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Araştırmanın sonuçları, sera gazı azaltım hedeflerinin belirlenmesi konusunda, hükümetler ve karar verme süreçlerindeki diğer paydaşlara, koronavirüsü sonucu oluşan ekonomik etkilerin, yeşil iyileşmeyi mümkün kılacak şekilde gerçekleşmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çalışma aynı zamanda bu iyileşmenin net sıfır emisyon hedefiyle bir arada ele alınması gerektiğini öne sürüyor’ diyor.