Kategori : ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 13 December 2013
Kömüre dayalı elektrik üretim santrallarının özelleştirilme süreci 2013 yılında hız kazandı. Elektrik sektörünün yeniden yapılandırılması kapsamında yürütülen çalışmalar, tüm büyük ölçekli kömür santrallarının özelleştirilmesini hedeflemekte. Bu kapsamdaki santrallar, 7.761 MW ile Ekim sonu itibariyle toplam elektrik kurulu gücümüzün yaklaşık %13’ünü oluşturmakta.
Bunlardan Seyitömer Santralı 2013 Haziran ayında, Kangal Santralı ise Ağustos ayında kömür sahalarıyla birlikte özel sektöre devredildi. Toplam kurulu güçleri 1.057 MW olan bu iki santralın özelleştirilmesinin ardından dört santralın daha özelleştirme ilanına çıkıldı. Buna göre; Kemerköy, Yeniköy, Yatağan ve Çatalağzı santrallarının ihaleleri 2014 yılının ilk iki ayında yapılmış olacak.
Özelleştirme planlamasına göre, bunlardan hemen sonra sırada; Afşin-Elbistan A-B, Soma A-B, Çan, Orhaneli ve Tunçbilek santralları bulunmakta. Böylelikle, kömürlü santralların özelleştirilmesi tamamlanmış olacak.
Mevcut kömür santrallarının özelleştirilme faaliyetleri devam ederken, bir taraftan da kamunun elindeki kömür sahalarının termik santral kurma şartıyla özel sektöre devredilmesine ilişkin çalışmalar yürütülmekte.
Bu kapsamda, bugüne kadar özel sektöre devredilen sahalar arasında; Şırnak-Silopi, Bolu-Göynük, Eskişehir-Mihalıççık, Adana-Tufanbeyli, Kütahya-Domaniç ve Bingöl-Karlıova sahaları ile Amasra, Bursa ve Manisa-Soma Havzası’nda bazı sahalar bulunmakta.
Devredilen sahalardan sözleşme gereği beslenecek termik santralların toplam kurulu güçleri 3.000 MW’ı aşmakta. Yeni geliştirilen kömür sahalarından Konya-Karapınar, Eskişehir-Alpu, Afyon-Dinar ve Trakya Çerkezköy sahaları da yine aynı kapsamda özel sektöre devredilmesi planlanan sahalar.
Tüm bu gelişmelere bakıldığında, politik ya da ekonomik alanda sıra dışı gelişmelerin yaşanmaması halinde, şimdikinden çok farklı bir yapının ortaya çıkacağı görülmekte. Yeni yapıda, kamu bu alandan tamamen çekilecek ve gerek kömür gerekse elektrik üretim ve satışı özel firmalar tarafından yürütülecek.
Yeni yapı ne getirir? Buradan, verimlilik artışları, maliyet ve fiyat düşüşleri beklenebilir mi? Yıllardır yerinde sayan yerli kömüre dayalı elektrik üretim kapasitesi, bu sayede yeniden arttırılabilir mi?
Hiç şüphesiz, özel sektör yatırımcısının vereceği kararların rasyonalitesi ve daha sonraki işletmecilik becerisi, başarı ya da başarısızlık noktasında etkili olacaktır.
Yatırımcının alacağı kararlarda, santral tarafıyla ilgili hesaplamalar; büyüme hızı, politik risk, gelecekteki elektrik talebi, tarife ücretleri, döviz kurları gibi parametreler ve kullanılacak santral teknolojisi, yapılacak revizyonlar, çevre boyutu, rakip enerji kaynakları gibi hususlar elbette büyük önem taşıyacak.
Ancak, kömüre dayalı santral projeleri, termik santral işletmeciliği ile kömür işletmeciliğinin bir arada bulunduğu bütünleşik projelerdir ve kömür işletmeciliği boyutu söz konusu projelerin en kritik ve riskli bölümünü oluşturur.
Dolayısıyla, bu süreçte, yatırımcı firmalar tarafından ihalelere verilen tekliflerde kömür boyutunun ihmal edilmesi ya da yeterince değerlendirilmemesi olumsuz sonuçlara yol açabilecektir.
Öncelikle, büyük ölçekli kömür üretim projelerinin, diğer sektörlerden farklı, belirgin özelliklerinin bulunduğu yatırımcı firmalar tarafından bilinmelidir. Bu özellikler farkında olunmadan kömür işine girildiğinde, firmalar son derece sıkıntılı sonuçlarla karşılaşabilmektedirler.
Kömür projelerinde üretim öncesi faaliyetler, diğer sektörlere nazaran çok daha uzun süreli, kapsamlı, zorlu ve maliyetlidir. Rezervin belirlenmesinden üretime geçilene kadar uzun ve yoğun bir ön hazırlık dönemi gerekir. Bu süre, genellikle 3 yıldan az değildir ve bazı durumlarda 12 yıla kadar da uzayabilir.
Bir kömür rezervinin yatırım için uygun olup olmadığını, bir iki ayda çalakalem yapılan bir ön fizibilite raporuyla belirlemek mümkün değildir. Birkaç aritmetik işlem, üç beş renkli harita ile kömür yatırımına girişenlerin sonu her zaman hüsran olmuştur. Bunun ülkemizdeki örnekleri çok fazladır.
Son dönemde, özel firmaların sadece basit bir ön fizibilite çalışmasına dayanarak ihalelere teklif verebildikleri görülmektedir. Bununla beraber, bu tür çalışmalardaki hata paylarının son derece yüksek olacağı açıktır. Bu düzeydeki hata paylarıyla verilen tekliflerin olumsuz neticelenmesi kaçınılmazdır.
Kömür arama maliyetleri son derece yüksektir ve büyük riskler taşır. Birçok durumda, katlanılan yüksek arama maliyetlerine karşın, ekonomik olarak işletilebilecek kömürün belirlenememe olasılığı söz konusudur. Özelleştirmelerde kamu, rezerv garantisi vermez. Yatırımcı, büyük umutlarla girdiği kömür sahasından büyük hayal kırıklıkları ile çıkabilir.
Genellikle ilk yatırım maliyetleri çok yüksektir. Gelir, rezervin parça parça tüketilmesi suretiyle elde edilir. Kömür tükendiğinde dahi yatırımın geri dönüşünün sağlanamadığı, kömür madenciliğinde görülmemiş şey değildir. Madencilik üretimlerinin genellikle yerleşim yerlerinden uzakta yapılması zorunluluğu, altyapı maliyetlerinin diğer sektörlere göre çok daha yüksek olmasına neden olur.
Kömür sektöründe ölçek ekonomisi, diğer sektörlere göre çok daha büyük önem taşır. Üretim maliyetleri içerisinde sabit maliyetler değişken maliyetlere oranla çok daha fazla yer tutar. Dolayısıyla, kömür projelerinde başabaş noktasındaki üretim değeri, proje kapasitesine oldukça yakındır. Bu nedenle, maden işletmecileri, günde üç vardiya ve haftada yedi gün süreli iş programları yapmak ve durup dinlenmeksizin çalışmak durumunda kalırlar.
Kömür projelerinin değerlendirilme süreci, kömür rezervinin fark edilmesinden nihai yatırım kararına kadar bir dizi mühendislik çalışmasını içerir. Söz konusu çalışmalar, yatırımcı için yaşamsaldır.
Örneğin arama çalışmalarının değerlendirilmesi çok önemlidir. Hatalı değerlendirme yapıldığında kömür zannedilen yerde kaya çıkar, milyonlarca dolarlık hazırlıklar bir anda buhar olur.
Jeomekanik, hidrojeolojik etüt gibi mühendislik çalışmaları baştan gereği gibi yapılmadığında tüm bir kömür ocağı yerinden kayıp darmaduman olur, yatırımcı ne yapacağını şaşırır. Ülkemizde görülmemiş şey değildir.
Kömürün laboratuvar testleri eksik olduğunda, baştan savma, hatalı yapıldığında termik santralın istediği kömür bir türlü tutturulamaz. Yatırımcı yıllarca bunun sıkıntısını çeker, ciddi gelir kayıpları söz konusu olur.
İşletmenin doğru tasarımı, işletme yönteminin, makina-ekipmanın doğru seçimi son derece önemlidir. Koca kömür havzasında küçücük kazıcı ve kamyonlarla çalışmaya kalkarsan sahayı perişan eder bırakırsın. Başına olmadık işler açılır.
Kömür madenciliği iş güvenliği riski en yüksek faaliyetlerdendir. Gereken önlemler alınmadığında olumsuz sonucun ortaya çıkması çok uzun sürmez. Sahada çalışmaya başladığından çok kısa bir süre sonra ölümlü kazayla karşılaşıp ne yapacağını bilemeyen firmalara bu sektörde sık rastlanır.
Kömür işletmeciliği, aramalardan madenin kapanmasına kadar her safhada, yerleşim yerleri ve yerel halk üzerinde olumsuz etkiler oluşturur. Bunlarla ilgili en başından ciddi, bilimsel önlemleri almayan yatırımcı, proje süresince baş ağrısından kurtulamaz.
Sonuç olarak; büyük ölçekli kömür projeleri her zaman güçlüklerle dolu ve her aşamasında büyük risk taşıyan faaliyetlerdir. Sorunla karşılaşılmaması için, yatırımcının, projenin en başından işi sıkı tutması ve kömür işine girmeye karar vermeden önce detaylı ve kapsamlı çalışmaları bu konuda uzmanlaşmış kişi ya da kuruluşlardan destek almak suretiyle tamamlaması gerekir.
Projenin bütün riskleri mutlaka belirlenmeli ve duyarlılık analizleriyle projeye etkileri hesaplanmalıdır. Yatırım kararı; projenin bütün boyutları dikkate alınarak ve tüm bir proje ömrü için hesaplanmış; iç karlılık oranı, net bugünkü değer, fayda/masraf oranı, yatırımın geri dönüş süresi, kara geçiş noktası, projenin yaratacağı katma değer, istihdam etkisi gibi ölçütler bir arada değerlendirilmek suretiyle verilmelidir.
Bunlar yapılmayıp, firmalar tarafından “bir teklif atalım, bakalım ne olacak..” anlayışıyla kazanılan ihalelerin sonuçlarının olumlu olmasını beklemek mümkün değildir. Böylesi bir anlayışın, ne verimliliğe ne de maliyetlere bir katkısı olmayacağı gibi elektrik üretiminde yerli kaynak kullanma hedefine de zarar verecektir.
Bu bakımdan, kömürlü santralların özelleştirilme ya da santral kurma şartlı kömürlü saha devir ihalelerinde, sonrası hesaplanmadan üstünkörü verilen tekliflerin hem özel firmalar hem de ülkemiz enerji sektörü açısından ciddi kayıplara yol açması kaçınılmazdır.
Yazan: Dr. Nejat Tamzok – nejattamzok@yahoo.com
Kaynak: Enerji Günlüğü