Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, PETROL ve AKARYAKIT SEKTÖRÜ - Tarih : 09 Aralık 2013
Yıllardır uygulanan müeyyidelerin, en çok İran’ın ham petrol ihracatını etkilediği apaçık bir gerçek. Nitekim bu husus İran’ın P5+1 ile geçen ay vardığı 6 ay süreli geçici anlaşmada da yer alıyor. Anlaşmanın Amerikan versiyonunun (başka var mı bilmem) ‘İran Üzerindeki Ekonomik Baskıyı Devam Ettirme ve Müeyyideler Mimarisini Muhafaza Etme’ başlıklı maddesinde bu bağlamda şöyle deniyor:
‘Anlaşmanın ilk safhası sırasında müeyyidelerden kaçınmaya çalışacaklar da dâhil İran’a karşı uygulamakta olduğumuz müeyyideleri sıkı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz.
Petrol satışlarını etkileyen müeyyideler İran hükümeti üzerinde baskı yapmaya devam edecektir. Milletlerarası ortaklar ile birlikte hareket ederek İran’ın 2012’de günlük 2,5 milyon varil olan petrol satışlarını bugün 1 milyon varile düşürmüş, bu suretle İran’ın günde 1,5 milyon varil satma imkânını devre dışı bırakmış bulunuyoruz. Bu, İran’ın hiçbir zaman yeniden kazanma imkânı olmayan 80 milyar dolarlık kaybı demektir. Bu ilk adım uyarınca, AB’nin uygulamakta olduğu petrol alım yasağı devam edecek, İran’ın satışı 1 milyon varilde tutulacak, bu da İran için her ay ve bundan sonraki aylarda ek 4 milyar dolarlık satış kaybı ile sonuçlanacaktır.’
İran’ın da tartışmadığı bu verilere göre bugün İran müeyyideler sonucu günde sadece 1 milyon varil ham petrol satabiliyor. Oysa, müeyyidelerin ilk etkilerini göstermesinden önce bu miktar günde 4 milyon, 2012’de ise 2,5 milyon varildi. Kısacası İran müeyyideler sonucu normalde 4 milyon varillik satıştan bugün 1 milyon varile kadar düşmüş bulunuyor. Bu da İran ekonomisi bakımından muazzam bir kayıp olarak duruyor.
İran, şüphesiz bu kaybı mümkün olan en kısa zamanda telafi edebilmek, eski satış miktarına bir an önce ulaşabilmek istiyor. Nitekim geçen haftaki OPEC’in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) üyelerinin kotalarının gözden geçirildiği son Viyana toplantısı öncesinde İran Petrol Bakanı Bican Namdar Zangene bunu açıkça dile getirmiş bulunuyor.
‘…Hangi şartlar altında olursa olsun İran eski kotasını (4 milyon varil) yeniden kazanacaktır. Fiyat 20 dolara düşse bile İran 4 milyon varil üretecektir.’ şeklinde açıklama yapan Zangene böylece müeyyideler bir şekilde kalktığında ne olursa olsun günde 4 milyon varil ham petrol üretip satmaya kararlı olduklarını bugünden gayet net söylüyor. Bu da şüphesiz bugünkü OPEC üretiminin zaman geldiğinde artacağı ve belki de bugünkü günlük 30 milyon varilin çok üzerinde bir üretimin söz konusu olabileceği anlamına geliyor.
Ayrıca, İran’a ilaveten Irak ve Libya’nın da önümüzdeki dönemde ham petrol ihracatlarını artırmaları da söz konusu. Irak bir yıl içinde 4 milyon varile (2020’de 9-10 milyon varile) ulaşmayı hedefliyor; Libya da istikrara kavuştuğunda 2 milyon varile ulaşmayı umuyor. Böylece, OPEC üretiminin daha artacağı tahmin ediliyor.
OPEC üretimi şayet bugünkü toplam kota olan günlük 30 milyon varili aşarsa bu şüphesiz fiyatların düşmesine otomatikman yol açar. Bunun olmaması için de OPEC üyelerinin üzerinde mutabık kalınan toplam kotaya uymaları gerekir. Toplam kotanın aşılmaması da bazı ülkelerin kendi kotalarını düşürmesi ile mümkün olabilir. Bu konuda da şüphesiz akla ilk gelen ülke Suudi Arabistan. Günde yaklaşık 9-10 milyon varil ihraç eden bu ülke ve diğer Körfez ülkelerinin İran, Irak ve Libya’nın muhtemel ihracat artışları gerçekleştirmeleri halinde ya fiyatların düşmesine seyirci kalmaları ya da kendi kotalarını düşürüp toplam kotanın muhafaza edilmesini ve böylece fiyatların normal seviyede kalmalarını sağlamaları gerekiyor.
Böyle bir durumda, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ne yapar, bugünden söylemesi zor. Ancak, bu arada İranlı Bakan Zangene’nin ‘20 dolara da düşse ihracatımızı artıracağız.’ sözünü de unutmamak gerekiyor. Bütün bunları göz önüne aldığımızda İran ile P5+1 arasında varılan geçici anlaşmanın 6 ay sonra bir şekilde kalıcı anlaşma haline gelmesinin dünya petrol piyasasına, fiyatlarına da çok önemli etki yapabileceği bugünden söylenebilir. Ayrıca, bugün Suudi Arabistan ile İran arasındaki siyasi rekabetin o zaman petrol alanında da kendini gösterebileceği de düşünülebilir.
Söz konusu anlaşmanın bugün pek akla gelmeyen; ama gelmesi gereken petrol boyutu da anlattığımız gibi.
Yazan: Fikret Ertan
Kaynak: Enerji Enstitüsü