Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, PETROL ve AKARYAKIT SEKTÖRÜ - Tarih : 26 Mart 2014
Türkiye ekonomisinin belki de en büyük çıkmazlarından biri de enerji alanında büyük ölçüde dışa bağımlı olmamızdır. Maalesef ki başta petrol ve doğalgaz olmak üzere tamamen dışa bağımlılığın yanına enerji kullanım verimliliğinin düşüklüğü de eklenince ekonomik parametrelerinizi de buna göre ayarlamanız gerekiyor.
Bu enerji kaynakları, sanayi ve teknolojik alanın yanında günlük yaşantımızda da temel ihtiyaç kadar yer aldığından her sektör haliyle bu dışa bağımlılıktan payını alıyor. Emtiaların fiyatının belirlenmesinden, ulaşım ihtiyacına kadar, ısınma ihtiyacından iş verenlerin sabit giderler paylarına kadar geniş bir yelpazeden bahsediyoruz ki devletin de ihtiyaçlarını buna katınca rakam katlanarak büyüyor. Bundan ötürü de vergi oranlarıyla birlikte başta benzin ve doğalgazı en pahalı tüketen vatandaşlar olarak istatistiklerde yerimizi alıyoruz.
Türkiye’nin jeopolitik durumuna baktığımızda ise; başta güney komşularımız olmak üzere Akdeniz ve Karadeniz’de dahil her taraftan fışkıran petrol sınırlarımızda sanki bıçak gibi kesilmişcesine bir durumla karşı karşıyayız. Aslında bu durum ne fizik ne coğrafya kurallarına da uygundur. Zaten sokaktaki insanımızda bunu kabullenmez ve her daim dilindedir; “Aslında bizde de fena petrol var ama dış güçler bunu çıkarmamıza izin vermiyor.” “Bir çıkarsak, bizi bir bıraksalar dünyanın süper gücü oluruz.” tarzında yaklaşımlar hakimdir. Pekte haksız sayılmazlar hem geçmişteki bazı veriler hem de günümüz de yakın zamanda yaşanan gelişmeler Türkiye’de petrolün varlığıyla alakalı yüzümüzü güldürür cinstendir.
Bu alanda daha önce yabancı şirketler tarafından açılan ve yok denilip kapanan kuyuların varlığı bir tarafa şu an itibariyle 50’den fazla yerli ve yabancı şirket Türkiye’de petrol aramaktadır. Zaten hali hazırda tükettiğimiz ham petrol’ün ortalama %8’ini yerli kuyulardan karşılamaktayız. Başta TPAO’nun Siirt ‘teki kuyularında olmak üzere(ki ülkemizde çıkan en kaliteli petrol bu bölgededir), Batman ve çevresiyle, Trakya bölgesinde ham petrol çıkarılmaktadır.
Ülkemizde yaşanan bu gelişmelerin yanında; petrolün ömrünün (yeni rezervler bulunmadıkça) ortalama 60 yıl kaldığı öngörülmektedir ki petrolün yerini alacağı düşünülen “bor ve kaya gazı” madenleri yüzümüzü güldürür cinstendir. Dünyadaki bor madeninin %60 ülkemizde bulunmaktadır. Kaya gazıyla alakalı elle tutulur sağlıklı bir istatistiki veri olmasa bile dünya genelinde ilk 5’te olduğumuzu bilmemiz bile büyük bir rezerve işaret etmektedir. Hatta bu konuyla alakalı; Turcas Petrol A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, “Türkiye’de kaya gazı bulunması durumunda 2023’te dünyanın ilk beş ekonomisinden biri olacağını” belirtmiştir.
Tabi bu gibi enerji kaynakları dünya ekonomisinde devletlerin ekonomik gücünün varlığı adına büyük etkenlerdir. Ama bunun yanında sadece bu enerji kaynaklarına sahip olmak tek başına bir gösterge değildir. Öyle ki siz bu enerji kaynaklarını (şu an ki bor madeninde yaşadığımız sıkıntı da olduğu gibi; madeni çıkarıp ham halini 1 liraya ihraç edip sattığınız ülkeden işlenmiş halini 8 liraya ihraç ederseniz) teknolojik alt yapınızla ham halinden ayrıştırıp işleyip kullanılabilir ürün haline getiremezseniz süper güç dediğiniz ülkeler tarafından sömürülürsünüz. Aynı Afrika’daki ülkelerin veya çok uzağa gitmeye gerek yok komşularımızda olduğu gibi.
Bu bilgiler ışığında, ülkemizde yakın gelecekte petrol rezervlerinde yaşanabilecek yeni gelişmeler, yeni açılmaya başlanan petrol kuyularından gelecek olumlu haberler, global şirketlerle yapılan görüşmeler neticesinde denizlerimizde yapabileceğimiz doğalgaz ve petrol aramalarıyla birlikte dışa bağımlılığımızı azaltacak ve hatta sıfıra indirebilecek bir durumda olmamız demek ülkemizin geleceği adına çok olumlu olacağı kaçınılmazdır.
Yazının Devamı İçin TIKLAYIN>>
Kaynak: a haber