Kategori : DOĞALGAZ ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, PETROL ve AKARYAKIT SEKTÖRÜ - Tarih : 12 Şubat 2014
Türkiye nihayet muradına eriyor. Avrupa Birliği ya da kısaca AB, yirmi sekiz üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik örgüt yani bu devasa kurumsal yapı, kapılarını Türkiye için aralıyor. Rahmetli Erbakan Hoca’nın espriyle karışık ‘onlar ortak biz pazarız’ sözleri o dönemin resmini ortaya koyması açısından büyük önem arz ediyordu. Türkiye’nin ortak pazara dâhil olma mücadelesini ‘Tuz gölüne düşen eşek tuz olur!’ sözüyle karikatürize eden Hoca, Türk siyasi hayatına kazandırdığı isimlerin, Avrupa Birliği’nin kapılarını araladığını görseydi acaba ne düşünürdü?
Ak Parti iktidarının bu tutkusunu ben tersinden meydan okuma görüyorum. Türkiye, Avrupa Birliğine karşı çıkarken de adaylığının kabulü içinde uğraşırken de hep aynı yerde duruyor. Sen sensin ben benim demek bu. Kendime güvendiğim için seni reddediyorum veya kendime güvendiğim için seni kabul ediyorum mesajını içeriyor. Başbakan Erdoğan
’ın Belçika ve Almanya’ya gerçekleştirdiği son yurtdışı gezileri ve Fransa Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretleri nihayet meyvesini veriyor. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanının da İtalya temasları unutulmalı.
Bölgesinde marka bir ülke olarak gelişen Türkiye’nin Avrupa Birliği serüveni, önümüzdeki günlerde daha netleşebileceği gibi daha farklı bir kulvara taşınacak. AB’nin başka bir alternatifinin kalmadığı anlaşılıyor. Avrupalı yaşlı madamların görmezlikten geldikleri genç ve dinamik bir nüfusa sahip Türkiye’nin, enerji devine dönüşeceğini öngöremedikleri ortada. Aslında Türkiye’nin kalkınmasını engellemek için farklı yöntemlerde denedikleri de bir gerçek. Türkiye’nin Kürt sorununa çözüm aşamasına gelmesi en çok onları demoralize etmişti.
Avrupa Birliği; Güney Kıbrıs Rum Kesimini bünyesine dâhil ederken, Türkiye’nin adadaki askeri varlığını bahane ederek Türkiye’nin birliğe adaylık başvurusunu suya düşürmeyi planlamıştı. Akılları sıra Türkiye Avrupa Birliğine katılmak uğruna yavru vatan Kıbrıs’ı, bunların kucağına atacak, Kıbrıs’taki egemenlik haklarından vazgeçecekti. Lakin evdeki pazarlık çarşıya uymadı, uma uma döndüler sarı muma. Baktılar ki olmuyor bu seferde Kıbrıs’ta yeni siyasi çözümün peşine düştüler. Türkiye’nin de işine gelen müzakere görüşmelerinin başlaması, bir yerde adanın istenmeyen konuğu İngiltere’nin projesi.
Müzakereler yeni bir süreç değil. Kıbrıs sorununun çözümü için 1968′den bu güne görüşmeler yürütülüyor. Türk tarafı, Kıbrıs sorununun görüşülmedik hiçbir boyutunun kalmadığına dikkat çekerek iki tarafın da istemesi halinde Kıbrıs sorununun 3 ayda çözülebileceğini ileri sürüyor. Türkiye’nin müzakerelere taraf olmasının nedenleri arasında, Suriye’de iç savaş devam ederken birde Kıbrıs’ta Avrupa Birliğinin desteklediği Yunanistan’la her ne sebeple olursa olsun kapışmamak istemesi yer alıyor.
Ancak Türkiye’nin karakaşına, kara gözüne heves duyduklarından değil bu gelişme. Financial Times gazetesi Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz keşfinin Kıbrıs’ta başlayacak görüşmelerde nihai uzlaşmayı daha olası kıldığını yazıyor. Bu durumu aylar öncesinden öngören Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; 17 milyar Euro dolayında paraya ihtiyaç duyan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Avrupa ülkelerinde 10 milyar Euro alırken, geri kalan parayı da doğal gaz kaynaklarının bonolarıyla karşılamayı planlandığına dikkat çekmişti.
Euro Bölgesi ülkeleri ve IMF ile “acılı” bir borç anlaşması imzalayan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin, borç karşılığında teminat olarak gösterdiği yeraltı kaynaklarının, Kıbrıs’ın güneyinden Avrupa’ya nakil yolunun Türkiye’den geçtiğini bilmemesi mümkün değildi. Eninde sonunda Türkiye’nin kapısını çalacaklardı. Avrupa Birliği aç kurtlar gibi saldıracağı enerji kaynakları arıyor. Türkiye’nin rızası olmadan bu pastadan dilim kapması mümkün değil. Anladınız mı şimdi müzakerelerin başlaması için neden mekik dokuduklarını?
Kıbrıs’ta bir buçuk yıl aradan sonra düzenlenen zirveden, müzakerelerin yeniden başlamasına temel oluşturacak bir ‘ortak bildiri’ çıktı. AB, Ada’daki müzakere sürecine tam destek bildirdi. Kıbrıs’ta Türk ve Rum liderler Derviş Eroğlu ile Nikos Anastasiadis, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerin yeniden başlatılmasına temel oluşturacak bir ‘ortak bildiri’ üzerinde uzlaştı. Lefkoşa’da ara bölgede yapılan ve yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim tarafından okunan metin, liderlerin en kısa sürede çözüm için anlaşmaya varmasını ve bu anlaşmanın iki tarafta ayrı ayrı ve eş zamanlı olarak referanduma götürülmesini öngörüyor.
Rum tarafı iki federal devleti çatısı altında toplayan ve tek bir güçlü merkezî hükümete sahip bir federasyon isterken, Kıbrıslı Türkler büyük ölçüde birbirinden bağımsız iki devletten oluşan gevşek bir konfederasyon hedefliyor. Mutabakata varılan açıklama metninde, liderler bir anlaşmanın tüm bölgeye olumlu etkisi olacağını, öncellikle Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara demokratik ilkeler, insan hakları ve temel özgürlükler getirmekle birlikte iki toplumun farklı kimlikleri ve bütünlüğünü ve birleşik bir Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’nde ortak geleceğini sağlayacağını beyan etti.
BM denetimindeki görüşme sonrasında Derviş Eroğlu ve Nikos Anastasiadis, ‘her şey normal seyrinde’ şeklinde mesaj yayınladı. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da görüşmelerin yeniden başlamasını övdü. Görüşmelerin başlaması AB tarafınca da olumlu karşılandı. Ortak yazılı açıklama yapan AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, her iki lideri belgeyi kabul ederek gösterdikleri cesaret nedeniyle kutladı.
Annan Planı sürecinde Ak Parti’yi Kıbrıs’ı satmakla itham edenlerin kulağını çınlatmak gerekiyor. Türkiye manyak mı ki, Akdeniz’in ortasında bir uçak gemisi gibi konuşlanmış Kıbrıs’tan vazgeçsin! Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz keşfi Türkiye’ye Avrupa Birliği’nde yer açıyor. Gazamız mübarek ola..!
Kaynak: Timeturk
