Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, RÜZGAR ENERJİSİ & RES - Tarih : 26 Eylül 2014
Dr. Serdar İskender
İlerleyen teknoloji ve hayat standartlarındaki artışla birlikte, kişilerin elektrik enerjisine olan ihtiyaçları da her geçen gün artış içerisindedir.
Elektrik enerjisi üretiminde yoğun olarak kullanılan fosil kaynakların sınırlı olması, gün geçtikçe azalmaları nedeniyle gelişmiş ülkeler elektrik enerjisinin verimli kullanımı ve tasarrufu çalışmalarının yanında, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi üretilmesine büyük önem vermektedirler. Bu kapsamda, binlerce yıldır, yelkenli gemilerin hareketinde, tahılların öğütülmesinde ve sulamada kullanılan rüzgâr enerjisi, elektrik üretiminde kullanılmaya başlanmıştır.
Rüzgâr enerjisi, yerli, dışa bağımlılığı olmayan, doğal ve tükenmez bir kaynaktır. Rüzgâr enerjisi santralleri, enerji üretimindeki en çevreci santrallerdir. Doğal dengeyi bozmaz ve ekolojik yapıyı korur. Rüzgâr enerjisi, asit yağmurlarına ve küresel ısınmaya yol açmayan, emisyon çıkarmayan, doğal bitki örtüsü ve insan sağlığına olumsuz etkisi olmayan sağlıklı bir enerji üretim kaynağıdır. Rüzgâr enerjisinin kullanımı, fosil yakıt tasarrufu sağlamakta, fosil yakıt kullanımı nedeniyle dışa bağımlı ülkelerin döviz kaybını da önlemektedir. Rüzgâr türbinleri, diğer enerji üretim kaynaklarına göre çok kısa bir sürede devreye alınabilmektedir. Rüzgâr türbininin kurulduğu arazinin % 2’sini işgal etmesi ve türbin kanatlarının yüksekte oluşu nedeniyle türbinin bulunduğu arazi tarım, hayvancılık ve diğer amaçlar için de kullanılabilmektedir. Bu özelliği nedeniyle yerleşim yerlerine yakın alanlarda kurulabilmektedir. Rüzgâr türbinleri gece ve gündüz rüzgâr olduğu sürece enerji üretme özelliğine sahiptir.
Küresel Rüzgâr Enerjisi Konseyi 2013 yılı raporuna göre, dünyadaki toplam rüzgâr enerjisi kurulu gücü 318 bin 136 MW (megavat)’a ulaştı. Rüzgâr enerjisi kurulu gücü 91 bin 424 MW’a ulaşan Çin, bu alanda dünya lideri oldu. ABD 61 bin 91 MW’lık kurulu güçle ikinci, Almanya ise 34 bin 250 MW’lık kurulu gücüyle üçüncü oldu. Bu kadar sayısal veriyi kafaları karıştırmak için değil, dünyadaki rüzgâr enerjisi kurulu gücüyle ülkemizin elektrik kurulu gücü arasında bir karşılaştırma yapabilmek ve büyüklükler arasındaki farkı daha net anlayabilmek için verdik.
Ülkemizin, 2014 yılı Temmuz sonu itibarıyla toplam kurulu gücü 67 bin 431 MW’dır. Bu kurulu gücün içerisine doğalgaz, fuel-oil, kömür, hidroelektrik, rüzgâr, güneş ve jeotermal olmak üzere tüm enerji kaynaklarımız dahildir. Çin’in rüzgâr enerjisi kurulu gücü ise ülkemizin elektrik kurulu gücünün yaklaşık 1,5 katıdır. Bu pencereden bakılınca, ülkemizde rüzgâr enerjisi kullanımına yönelik çalışmaların çok gerilerde kaldığı görülmektedir.
Ülkemizin 2014 yılı Temmuz sonu itibarıyla rüzgâr enerjisi kurulu gücü 3 bin 424 MW olup, elektrik kurulu gücümüz içerisindeki payı yüzde 5’tir ve 87 farklı santralde rüzgâr enerjisi üretimi yapılmaktadır. Ülkemizin rüzgâr enerjisi potansiyeliyle ilgili farklı değerler bulunmakla birlikte, bu potansiyeli 20 bin MW olarak alınabilir. Temmuz sonu itibarıyla rüzgâr enerjisi potansiyelimizin yaklaşık yüzde 17’sini değerlendirebilmiş durumdayız. 2011-2013 yılları arasında, yıllık ortalama 550 MW kurulu rüzgâr gücü sisteme dahil olmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde, rüzgâr enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde, en çok tercih edilen ve en hızlı büyüyen enerji kaynağı olmayı başardı. Ülkemizin rüzgâr enerjisi kurulu gücü 3 bin 424 MW’ken, Almanya’da 34 bin 250 MW, İspanya’da 22 bin 959 MW, İngiltere’de 10 bin 531 MW, Fransa’da ise 8 bin 254 MW rüzgâr enerjisi kurulu gücü bulunuyor.
Ülkemizin dışa bağımlılığını azaltacak, çevreci ve temiz enerji kaynağı rüzgârın, enerji portföyümüzün içerisindeki payının artırılması gerekirken, Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (EPDK) bazı şirketlere ait rüzgâr lisanslarını, gerekli prosedürlerin verilen tarihte tamamlanmamasını gerekçe göstererek iptal etmesi, enerji sektöründe parça tesirli bomba etkisi yapmıştır. Yatırıma başlamış şirketlerin, lisanslarının iptali, fosil kaynaklara olan bağımlılığımızın artmasına da neden olacaktır.
Rüzgâr enerjisi lisansı olan bir şirketin yatırıma geçebilmesi için öncelikli olarak TEİAŞ’la bağlantı anlaşması yapması gerekiyor. TEİAŞ anlaşmasından sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imar planını onaylaması gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imar planını onaylaması için de 30’un üzerinde kamu kurumundan olumlu görüş alınıyor. Yatırımcı için imar planının onay süreci oldukça uzun ve sıkıntılı olarak ilerliyor. Birçok yatırımcı imar planı çıkmadan, kule ve rüzgâr türbini siparişlerini vermek istemiyor. Yatırımcı imar planı onay sürecinde bir sürpriz yaşamaktan korkuyor. Ayrıca imar planı olmayan bir rüzgâr projesi için de kredi bulunamıyor. Kuş göç yolu, hava koridoru, radar, milli park gibi farklı nedenlerle imar planı ret edilebiliyor. Öz sermayesi güçlü olan şirketlerde, imar planında problem çıkabilir korkusuyla, imar onay süreci devam ederken kule ve türbin siparişini veremiyor. İmar planı onaylandıktan sonra yatırımcı türbin siparişini veriyor. Ancak türbin teslimatı için de 12-18 aylık bir süre beklemesi gerekiyor. Türbin ve kule geldikten sonra da saha montajı, devreye alma, enerji nakil hattı çekilip en yakın trafoya bağlantı yapılması için de 12-18 aylık bir süre gerekiyor. Bu şartlar altında, EPDK’nın rüzgâr enerjisi yatırımlarında, gerçek yatırımcıyla “çantacı” olarak tanımlanan elinde bulunan rüzgâr lisanslarının pazarlamasını yapmaya çalışan kişi ve şirketleri çok dikkatli olarak ayırması gereklidir.
EPDK’nın gerekli prosedürlerin verilen tarihte tamamlanmaması nedeniyle rüzgâr lisansını iptal etme kararları, projesi olmayan, yatırıma başlamamış, kule ve türbin siparişlerini vermemiş şirketler için oldukça yerindedir. Ülkemizde rüzgâr enerjisi kurulu gücünün hızla artırılması ve kâğıt lisansların rüzgarla elektriğe dönüştürülmesi için de lisans iptalleriyle ilgili alınacak kararlar önemlidir. Ancak EPDK, rüzgâr enerjisinde yatırımına başlamış, mali yapısı güçlü ancak yasal izinleri almakta zorluk çeken şirketleri cezalandırmamalıdır. Kurunun yanında yaşı da yakarak, tasarruf ve yatırım sıkıntısı çeken ülkemizde, israf ekonomisinin yolu açılmamalıdır.
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Enerji Enstitüsü