Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, NÜKLEER ENERJİ - Tarih : 25 Eylül 2014
Ankara’da bulunan Türk Hızlandırıcı Merkezi’nin Proton Hızlandırıcısı Projesi Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Emel Alğın, “Nükleere temiz enerji kaynağı olarak bakmak mümkün. Çevrecilerin karşı çıktığı nokta nükleer kazalar ve atıklar problemi. Nükleer enerji yoğun bir enerji olduğundan, santrallerin sıkı güvenlik önlemleriyle donatılması gerekir” dedi.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Fizik Bölümü Nükleer Fizik Ana Bilim Dalı Başkanı da olan Alğın, AA muhabirine yaptığı açıklamada Türkiye’de 1956 yılında Atom Enerjisi Komisyonu’nun kurulduğunu ve 1976 yılında ilk defa Akkuyu’ya nükleer santral yapılması amaçlı yer lisansı verildiğini kaydetti.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından önümüzdeki 10 yılda Türkiye’deki enerji ihtiyacının iki katına çıkacağının tahmin edildiğini aktaran Alğın, şöyle konuştu:
“Türkiye, enerji konusunda dışa bağımlı bir ülke. Artan enerji ihtiyacında dışa bağımlılığı azaltmak üzerine politikalar geliştirilmelidir. Enerji kaynaklarının geneline bakıldığında rüzgar, güneş, hidroenerji gibi kaynakların verimi düşüktür. Nükleer enerjiye bakacak olursak verimi oldukça yüksek yoğun bir enerji kaynağıdır. Örneğin 1 gram uranyum 2.5 ton kömüre eşdeğerdir. Açığa çıkan enerji olarak kıyaslayacak olursak, bir fosil yakıttaki karbon atomunun yanmasından 4 birim enerji açığa çıkarken bir uranyum atomunun parçalanmasından 200 birim enerji açığa çıkar. Bu durum nükleer enerjinin neden vazgeçilmez olduğunu açıklıyor sanıyorum. Türkiye bu nedenle enerji politikalarına nükleer enerjiyi ekliyor.”
Dünya Elektrik Talebinin Yüzde 13.5′ini Karşılıyor
Alğın, ülkelerin nükleer enerjiden vazgeçmediğini belirterek, sadece birkaç ülkenin nükleer santrallerin kurulması konusunu askıya aldığını bildirdi.
Almanya, İtalya, İsviçre ve Belçika’nın nükleer santral kurulmasını askıya aldığını anlatan Alğın, şöyle devam etti:
“Dünyada bulunan 434 nükleer santral 373 gigawatt gücünde elektrik üreterek dünyaki elektrik talebinin yüzde 13.5′ini karşılamaktadır. Fukushima kazası genel olarak nükleer gücün büyümesini bir miktar yavaşlatmıştır fakat durdurmamıştır. Nükleer santraller tarım ürünlerine ve çevreye zarar vermez. Dışarıya kimyasal madde salınmaz. Nükleer santraller için depremler, bir risktir. Türkiye gibi Japonya da bir deprem bölgesi. Japonya’da nükleer santrallerin sayısı 48′dir. Hala santral kullanmaya ve yapmaya devam ediyorlar.”
Alğın, dünyanın küresel ısınma gibi probleminin bulunduğunu hatırlatarak, kömür, petrol gibi fosil yakıtların yanmasından sera gazı açığa çıktığını vurguladı.
Nükleer enerjinin üretimi sırasında sera gazının salınmadığına değinen Alğın, “Bu açıdan baktığımızda nükleere temiz enerji kaynağı olarak bakmak mümkün. Çevrecilerin karşı çıktığı nokta nükleer kazalar ve atıklar problemi. Nükleer enerji yoğun bir enerji olduğundan, santrallerin sıkı güvenlik önlemleriyle donatılması gerekir” diye konuştu.
Kaynak: son dakika