Kategori : ELEKTRİK ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, NÜKLEER ENERJİ - Tarih : 19 Aralık 2018
Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu ROSATOM, Mersin’de nükleer enerji alanında bilgi vermek için halkın kabulü çalıştayını düzenledi. Etkinlik Mersin Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirildi. Etkinliğe öğretmen, öğrenci, avukat, akademi ve çevre kurumlarının temsilcileri gibi geniş bir kitle katılım sağladı.
Çalıştaya, ROSATOM’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi merkezi, (Mersin’de Akkuyu NGS’nin proje şirketi Akkuyu Nükleer A.Ş.’nin çoğunluk hissedarı) Rusatom Energy International’dan temsilciler katıldı. Ayrıca, Rusya Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi MEPhı, Rusya Bilimler Akademisi Nükleer Enerji Güvenliği Enstitüsü (IBRAE RAN) ve Hacettepe Üniversitesi’nden de temsilciler bilgi paylaştı. Çalıştay, nükleer enerjinin farklı yönlerini, bölgenin sosyo-ekonomik düzeyi üzerindeki etkileriile NGS’lerle ilgili güvenlik ve çevre konularını, radyasyon, ortak mitler ve endişeleri ele aldı.
Seminerin açılış konuşmasını yapan ve ROSATOM hakkında geniş bilgi paylaşan ROSATOM’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge CEO’su Alexander Voronkov, ROSATOM’un tarihi geçmişinden ve nükleer sektördeki küresel mevcudiyetinden ve tecrübesinden bahsetti. Rus nükleer sanayinin 70 yılı aşkın tecrübeye sahip olduğunu aktaran Voronkov, şu bilgileri paylaştı: “1954 yılında Obninsk’te dünyadaki ilk nükleer santrali kurarak nükleer enerji sektörünün öncülerinden biri olduk ve tüm dünyada nükleer sanayide en ileri çözümler ve teknolojiler sunan en tecrübeli ülkelerden biri haline geldik. Akkuyu NPP projesinin temelini oluşturan VVER-1200 tipi reaktör, en güvenli ve en gelişmiş teknolojilerden biridir. 3+ nesil reaktör teknolojisi, modern tüm pasif ve aktif güvenlik sistemlerini kapsamakta, uluslararası güvenlik standartlarına tam olarak uymaktadır ve Rusya’da halihazırda uygulanmaktadır.”
Nükleer enerji hakkında temel bilgileri paylaşan Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümünde Doç. Dr. Sule Ergün, dünyada 454 nükleer güç reaktörünün bulunduğunu ve nükleer enerjinin birçok nedenden dolayı faydalı olduğunu vurguladı. Ergün: “Nükleer güç santrallerinin güvenliği uluslararası onaylanmış güvenlik sistemleri ile sağlanmaktadır. NGS’nin Türkiye’ye sağladığı birçok fayda var. Sürekli ve uygun fiyatlı elektrik, ekonomik toparlanma, iklim değişikliğiyle mücadele, enerjide dışa bağımlılığın azalması bu önemli faydalardan bazılarıdır. Şunu da vurgulamakta fayda var; doğadan aldığımız radyasyona kıyasla, NGS’lerden gelen radyasyon çok düşüktür.”
ROSATOM’un iştiraklerinden Rusatom Energy International’ın Mühendislik Projeleri Departman Direktörü Mihail Çerdantsev ise,
“Bu projede tüm gücümüzle çalışıyoruz ve proje program takvimine uygun olarak ilerliyor. Akkuyu NGS 4 üniteden oluşmakta olup toplam 4800 MW elektrik enerjisi kapasitesine sahip olacaktır. Akkuyu arazi izni, 1976 yılında Türk düzenleyici kurum tarafından düzenlenmiş ve 2011 yılında Türk Hükümeti ve düzenleyici kurumlar, NGS inşaat projesi için arazi tahsis ederek kararı onaylamıştır. Söz konusu karar, sismik, çevresel ve diğer doğal hususların göz önünde bulundurulmasıyla alınmıştır. Burası deprem riski yüksek bir deprem bölgesi değil, ancak NGS projesinin tasarımı 9 büyüklüğünde bir depreme dayanacak şekilde yapılmıştır. Ayrıca, olası karlanma koşullarıyla ilgili ciddi riskler tespit edilmemiştir, ancak tasarım bu koşullara da dirençli olduğu gibi rüzgarlara, fırtınalara ve kasırgalara karşı da yüksek düzeyde koruma sağlamaktadır. Akdeniz’in iklim özellikleri tam olarak dikkate alındı. Bunun da ötesinde, NGS tasarımında da göz ardı edilemeyecek kadar düşük olasılıkla meydana gelebilecek olası nadir senaryolar da dikkate alındı” dedi.
MEPhI ve IBRAE RAN’dan konuşmacılar, nükleer enerji ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali, çevresel sorunları ve genel olarak radyasyonla ilgili sosyal kaygıları ve mitleri netleştirdiler. Rusya Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi (MEPhI) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Roman Fomin, modern nükleer santrallerin çevre için güvenli olduğunu, çünkü NGS’lerin çevreci olduğunu ve CO2 emisyonlarını önlediğini, bunun da bölgenin eşsiz ekosistemini korumak için çok önemli olduğunu belirtti. Fomin, santral çevresindeki radyasyon miktarının yıllık ortalama doğal radyasyon seviyesinin altında olduğunu ve sağlığı etkilemediğini açıkladı. Ayrıca, NGS’lerin Fransa ve İspanya gibi ülkelerde birçok turistik şehre yakın konumlandırıldığını ve turizm, sağlık ve diğer konuları etkilemediğini vurguladı.
Sunumlardan sonra, soru-cevap oturumu gerçekleştirildi.
Etkinliğin sonunda “Wild Edens: Turkey”nin (Vahşi Cennetler:Türkiye) özel gösterimi düzenlendi. Wild Edens projesi, iklim değişikliği konusunu vurgulayan yeni bir belgesel serisi olarak dikkat çekiyor. Proje, uluslararası toplumun dikkatini iklim değişikliğine ve küresel olarak temiz ve karbon içermeyen enerjiye geçiş ihtiyacına çekmeyi hedefliyor. Belgesel serisinin ikinci filmi, Kars Sulak Alanları, Kafkaslar ve Akdeniz’in eşsiz ve narin habitatını vurgulayarak Türkiye’nin doğal yaşam alanlarındaki hayvanlara ve bitki örtüsüne odaklanıyor. ROSATOM’un izleyiciyle buluşturduğu film, National Geographic tarafından Aralık ayında yayınlanacak.