Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ - Tarih : 09 Ekim 2015
Günümüzde küresel enerji tüketiminin yüzde 40’ını binalar oluşturuyor. Bugün inşa edilen her ticari bina, önümüzdeki 15 yıl içerisinde tüketilecek ortalama 12,000 MWs’lik elektrik enerjisini hapsediyor.
Enerji Verimliliği İşbirliği Uluslararası Ortaklığı (ipeec) ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın (iea) ev sahipliği yaptığı, Paris’te gerçekleşen Endüstriyel Enerji Verimliliği toplantısı öncesinde, ThyssenKrupp Asansör İnovasyon ve Sürdürülebilirlik Yönetimi Departmanı Müdürü Sascha Frömming şöyle konuştu: “Günümüzde, kentlerdeki binalar ortalama 15 yıllık ömre sahip, verimsiz bina hizmetleri ile zayıf enerji modellerine ‘mahkum edilmekte’. Asansör, ısıtma, havalandırma ve soğutma gibi bina sistemleri, en verimli halleriyle çalışmıyor; dolayısıyla bu konu ile acilen ilgilenmek, büyük önem taşıyor.
Günümüzde küresel enerji tüketiminin yüzde 40’ını binalar oluşturuyor. Geniş hizmet yelpazesine sahip endüstriyel bir grup olarak ThyssenKrupp, kentsel alanlarda enerji verimliliğine daha çok odaklanan tasarımların önemine dikkat çekerken; 15 yıl sonra etkili tasarruf düzeylerine ulaşabilmek için binalarımızda enerji tasarrufunu hayata geçiren adımlar atılması gerektiğini savunuyor.
Bugün inşa edilen her ticari bina, önümüzdeki 15 yıl içerisinde tüketilecek ortalama 12,000 MWs’lik elektrik enerjisini hapsediyor. Konuyla ilgili olarak Frömming şunları söylüyor: “Enerji üretimi-tüketimi elbette yeni bir tartışma konusu değil; ancak günümüz dünyasındaki hız kesmeyen kentleşme, tartışmayı sertleştiriyor. 2030’a kadar, dünya nüfusunun yüzde 60’ı kentlerde yaşıyor olacak ve kentsel alanlarındaki enerji tüketimi yaklaşık yüzde 25 oranında artış gösterecek. Sonuç olarak, günümüzün enerji açısından verimsiz binaları, artan enerji talebini karşılayamayacak. Bu nedenle, geleceğin kentleri için bugün alınan kentsel dönüşüm kararlarının, ileriyi göz önünde bulundurması gerekiyor.
Günümüzde dünyadaki enerji kullanımında en büyük paya sahip olan binalar, enerji verimliliği tartışmasının merkezinde yer alıyor. Kentlerde yükselen bina trendi ise bu tartışmayı, tüketimin en aza indirilmesi ve kentsel enerji ayak izinin azaltılması ile çok katlı binaların daha akıllı bir şekilde yönetilmesi üzerine yoğunlaştırıyor. Giderek yükselen binalarla birlikte, asansörler kentlerimizde en temel enerji tüketen sistemlerden biri haline geldi. Dolayısıyla, kentsel enerji verimliliğini arttırma arayışındayken, asansörler ele alınması gereken kilit bir konu.
ThyssenKrupp’un TWIN sistemi gibi inovatif asansör teknolojileri, enerji verimliliğine yönelik çözümlerden yalnızca biri. Farklı katlar boyunca aynı kuyu içerisinde çalışan iki asansör kabininden oluşan bu sistem, ortalama yüzde 27 oranında enerji tasarrufu sağlarken, diğer teknolojilere kıyasla bir binada ihtiyaç duyulan elektrik enerjisini yarı yarıya azaltabiliyor. Bu asansörler, asansörlerin kinetik enerjisini elektrik enerjisine çevirip, elektriği güç şebekesine yeniden aktararak enerji jeneratörü gibi de çalışabiliyor ve böylece binanın enerji ihtiyacını 30’a kadar azaltabiliyor.
Dünya çapında ihtiyaç duyulan bu teknolojik çözümler, farklı bölgelerin gereksinimlerine özel olarak da uyarlanabiliyor. Örneğin, Avrupa’da, 2030 yılında ayakta kalacak binaların üçte biri 1970 öncesinde inşa edilmiş olan binalar olacak. Haliyle, bu binaların modern enerji gereksinimlerine ve standartlarına uygun hale getirilmesi için ciddi ölçüde modernizasyon çalışması gerekecek. Bu eski asansörlerin modern çözümlerle donatılması ise enerji tüketimini yüzde 70’e kadar düşürebilir.
Frömming’in yorumları şöyle: “Enerji açısından verimli asansör çözümleri, gelecekte gerçek anlamda sürdürülebilir kentler kurmanın temelinde yer alıyor. Bu sistemleri binalara entegre etmenin zamanı geldi. Uzmanlık ve ürünler halihazırda mevcut; işin zor kısmı bina stokumuzu güncellemek için entegrasyon sürecini hızlandırmak.”
Kaynak: AlternatifEnerji