Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele etmenin en etkin yolu sera gazı emisyonlarının azaltılmasıdır. Bugün baktığımızda bu konuda bireysel ve kurumsal düzeyde çok iyi niyetli girişimlerin olduğunu görebiliriz. Fakat emisyonlar konusunda geldiğimiz nokta, bu tür girişimlerin asla yeterli olamayacağını gösteriyor. Bu nedenle, daha kapsamlı, sistematik ve uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi, politikaların oluşturulması ve taahhütlerin verilmesi gerekiyor. Bunun da birey ve kurumlardan ziyade ülkeler bazında olması en kritik faktörlerden biri. İşte bu noktada Avrupa Birliği’nin (AB) 4’üncü fazına geçiş yaptığı Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) ayrı bir parantez açmak gerek.
Temelleri 2005 yılında atılan AB ETS, bu konuda dünyada bir ilk olma özelliği taşıyor. Bu konunun yasal zemini AB’nin 2003/87/EC sayılı yönetmelik ile oluşturuldu. Sistemin çalışma mantığı oldukça basit: Sisteme dahil olan tesislere belirli bir dönem boyunca bir emisyon limiti tanınıyor. İlgili tesis bu limiti aştığı takdirde belirli bir ücret ödemek zorunda. Birim emisyon miktarı (karşılık) için bir
Tesisler yaptıkları çalışmalar ile emisyon miktarlarını belirlenen üst limite göre azaltabilir. Bu durumda elinde bir emisyon karşılığı oluşur ve bunu istediğinde başka firmalara satabilir ya da bir sonraki hesaplama döneminde kullanabilir. Yani yeni dönemde bir önceki dönemde azalttığı miktar kadar ilave bir emisyon hakkı elde etmiş olur.
AB ETS, halihazırda Birliğe üye ülkelerin yanı sıra İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç‘i kapsıyor. Bu ülkelerin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık %40’ını ilgilendiriyor. En son 2018 yılında revize edilen sistem, 2030 yılına gelindiğinde AB’nin 1990’daki sera gazı emisyonlarını %40 oranında azaltmış olmayı hedefliyor. AB böylelikle Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşması yolunda çok önemli bir katkı da sunmuş oluyor. AB yönetimi, sisteme dahil olan tüm paydaşlar için gerekli finansmanın oluşturulması, yeni yatırımların yapılması ve teknik desteğin sağlanması için de somut adımlar atıyor.
AB ETS şimdilik belirli sektörleri kapsıyor. Özellikle elektrik üretimi, petrol rafineleri; demir, alüminyum, çimento, kağıt vb. gibi üretim safhasında çok yüksek bir karbon emisyonu olan sektörler ve faliyetler kapsama dahil durumda. Havacılık sektörünü de içine alan sistem 2023 sonuna kadar sadece Avrupa Ekonomik Alanı içerisinde gerçekleşen uçuşları kapsıyor.
Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi, kapsamı ve hedefleri itibariyle diğer ülkeler için de çok büyük bir örnek teşkil ediyor. Diğer ülkeler de kendi içerisinde bu tür sistemler kurabilir ve bunu AB ETS ile uyumlu hale getirdiği takdirde AB üyesi olmayan ülkeler de sistem içerisinde rahatlıkla yer alabilir. Böylelikle yakın gelecekte küresel bir emisyon ticaret sisteminden söz etmek mümkün olabilir.
Dilek AŞAN – Taksim Danışmanlık / dilek@taksimdanismanlik.com – www.dilekasan.com