İnsanlığın bütün yumurtaları aslında aynı sepette duruyor. Her şeyimizi ama her şeyimizi, refahımızdan konforumuza, çocuklarımızın geleceğinden kendi bugünümüze kadar her şeyimizi enerjiye, enerji kaynaklarına bağlamış durumdayız. Eskiden devletler birbirleriyle değerli maden kaynakları veya diğer maddi çıkarlar için savaşırlarmış; bugünün dünyasında ve görünebilir gelecekte temel mücadele ise enerjiye erişim için…
Bilim, uzun zamandan beri bu mücadeleyi sona erdirecek veya yeni bir boyuta taşıyacak buluşlar üzerinde çalışıyor. Ucuz ve temiz enerji arıyor dünya. 50’li yıllardan itibaren nükleer enerji yaygınlaşmaya başladığında ucuz ve temiz enerjinin bulunduğu sanıldı. Ama ortada kocaman bir nükleer atık sorunu vardı.
Bir süreden beri önerilen bir çözüm var. Kâğıt üzerinde, yani teoride iyi bir çözüm gibi gözüküyor. Ama İngiltere’de ilgili bilimsel otorite bu çözümün pratikte işlemeyeceğine dair tartışmalı bir rapor yazdı. Amerika’da kısmen bu konuyla ilgili çalışmalar var.
Ama en büyük atak, beklenmedik bir yerden, Norveç’ten geldi.
Nükleer atık sorununu da çözecek teorik çözüm, santrallarda toryum kullanılmasını öneriyor. Doğada uranyumdan fazla bulunan toryumun Toryum-231 adlı izotopu aslında nükleer reaksiyon başlatmak için yeterli değil. O yüzden bu toryum-oksite nükleer artık olan plutonyumun oksitlenmiş versiyonundan yüzde 10 oranında katılıyor ve nükleer santrallar için yakıt çubuğu yapılıyor.
Norveçli Thor Enerji firması Toryum MOX (Mixed Oksite) adı verilen yeni materyalle yapılmış çubukları kullandığı bir santralı yaptı ve bunu beş yıl boyunca deneyecek.
Eğer başarılı olursa, ortaya nükleer atık çıkmayacağı gibi dünyanın mevcut nükleer atıkları da bu yolla geri dönüştürülebilir olacak. Toryum, adını Norveç mitolojisindeki tanrı Thor’dan alıyor. Eh Norveçli şirketin adı da Thor
Bakalım Thor beş yıllık denemeden nasıl çıkacak…
‘Evde soğuk füzyonu başardım’ diyen adam
Mevcut nükleer santral teknolojimiz çekirdek bölünmesi, yani fizyon üzerine kurulu.
Ama bir de güneşin enerji üretmede kullandığı yöntem var: Çekirdek birleşmesi, yani füzyon.
Hidrojen bombası mesela iki hidrojen atomunun birleşmesiyle ortaya çıkan muazzam enerjiyi kullanan feci öldürücü bir silah.
Tabii iki atomu birleştirmek için de aslında muazzam ölçekte enerji kullanmak gerekiyor. O yüzde füzyona dayalı nükleer santral pratikte pek mümkün görülmüyor. Ama yine de, oda sıcaklığında veya kontrol edilebilir ortamda çekirdek kaynaşmasını sağlayacak yöntemlerin arayışı da sürüyor.
Bu alanda çok büyük araştırmalar var; ciddi ilerlemeler de var ama henüz ticari hale gelmiş bir şey yok.
Devletlerin devasa bütçelerle sürdürdükleri soğuk füzyon araştırmalarıyla ilgili önümüzdeki haftalarda daha geniş bilgiler vereceğim. Bugün size tek başına bir adamdan, bir İtalyan’dan söz edeceğim. Çünkü bu adam epey bir süreden beri soğuk füzyonu başardığını iddia ediyor. Başta ciddiye alınmadı ama o yılmadı, şimdi aletini bağımsız incelemeye açmayı da kabul etti.
Andrea Rossi adlı bu İtalyan’ın yöntemi, iki hidrojeni birleştirip helyum yapmaktan daha farklı. O iyonize edilmiş, yani yegane elektronundan yoksun bırakılıp sadece protonu bırakılmış hidrojeni nikel atomlarının üzerine yolluyor ve böylece atom numarası 28 olan nikeli bakıra (29) çeviriyor, arada da ortaya çıkan enerjiyi elde ediyor.
Soğuk füzyon sırasında çok yavaş hareket eden nötronlar ortaya çıkıyor ve bu sayede de atomların iyonizasyonundan doğan radyoaktivite veya radyoaktif atık ortaya çıkmıyor. Yani füzyon çok güvenli ve tertemiz enerji vaat ediyor bize.
Peki ama Andrea Rossi’nin ‘alet’i ve yöntemi işe yarıyor mu? En önemli nokta, füzyonu sağlamak için verilen enerjiden daha fazla enerji elde edilip edilmediği. NASA nikel ve hidrojenle yaptığı testte verdiği enerjiden daha fazlasını elde edemedi. Ama Rossi, kendince bir ‘gizli sos’ bulduğunu iddia ediyor. Ve aleti harcadığı enerjiden daha fazlasını üretiyor. (Meraklısı Rossi’nin aletiyle ilgili bağımsız araştırma ile ilgili makaleye buradan ulaşabilir: http://arxiv.org/abs/1305.3913 ) Belki de dünyanın enerji sorunu bir günde çözülmüştür bile… Bekleyelim, görelim…
Kaynak: Enerji Enstitüsü