‘G20’nin Kömüre Karşı Duruşuyla Ülkeleri Bu Düşten Uyandırma İsteği!

Kömür insanlara ve ekonomiye yüksek maliyetlerle ulaşırken; sağlık, çevre kirliliği ve iklime etkileri gibi ‘dış maliyetleri’de dünyada yaşayan tüm canlılar tarafından ödenmektedir. G20 işte tam bu noktada fosil yakıt sübvansiyonlardaki rotayı değiştirerek ülkelere temiz enerjiye yönelik bir yön çizmektedir.

Türkiye ise Paris Anlaşmasını onaylamayan sadece iki G20 ülkesinden birisi olup 2023 enerji vizyonuna göre kömür yakıtlı enerji üretimini 30 GW’a çıkarmayı planlamaktadır. Bu da mevcut 20 GW’ın üstüne yaklaşık 10 GW yeni kömür tesisi eklenmesi anlamına gelmektedir. Türkiye hedefe ulaşabilmeye yönelik cömert rakamlarda sübvansiyon ve teşvik verse de, kömürün vatandaşlar arasında popülerliği olmamakta ve yatırımcılara ise cazip gelmemektedir.

Kömür projelerine pek çok yerel topluluk tarafından şiddetle karşı çıkılırken yatırımcıların ilgisi ve dikkati ise çok öncesinden güneş ve rüzgar projesi yatırımlarına kaymıştır. Türkiye dalgalara karşı pedal çevirmeyi bırakarak kömür rüyasından uyanmalı ve bu sevdadan vazgeçmelidir. Bu yıl, fosil yakıt sübvansiyonlarını ortadan kaldırma taahhüdünün 10’uncu yıldönümünü olmasına rağmen tüm G20 ekonomilerinin kömüre son verme zamanın geldiği ve kamu parasının fosil yakıtlardan uzaklaştırmasının gerekliliği apaçık ortadadır.

Kömür; insanlara, gezegene ve ekonomiye yüksek maliyetle gelirken sağlık, çevre kirliliği ve iklim etkileri gibi “dış maliyetleri” ise dünyada yaşayan tüm canlılar tarafından ödenmektedir.

IPCC’nin geçtiğimiz Ekim de yayınlanan özel raporuna göre ise; 1.5 ° C’lik ısınmanın insanlar ve ekosistemler için yüksek bir maliyet ortaya çıkardığı ve bunun aşılmasının geri dönüşü olmayan bir hasara yol açacağını gözler önüne sermektedir. Vergi mükelleflerinin ceplerinden alınan ve fosil yakıt sübvansiyonlarına akıtılan her bir lira, ateşe petrol dökerek kömür atmaya benzemektedir.

Türkiye’nin şu anki iklim taahhüdü “kritik derecede yetersiz” olarak değerlendirilirken Paris Anlaşmasının gerektirdiği gibi ısınmanın 1.5 ° C’nin altında olmasına rağmen ısınmanın 2 ° C’nin altına düşürülmesiyle ilgili tutarsızlıklarda mevcuttur. Ayrıca, Türkiye fosil yakıtlara verilen desteğin kamu bütçesindeki payı artışını sürdürürken 2016’da Türkiye, fosil yakıt sübvansiyonlarına 4.1 milyar ABD dolar ayırırken 2007’de ise bu miktar yaklaşık bunun 4 katına ulaşmıştır. Yeni yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’nin sübvansiyonular bakımından fosil yakıt endüstrisine yatırılan her Lira, sağlık bütçesinde 10 TL’ye bir maliyet oluşturmaktadır. Kömürün biten yaşam çizgisiyle paralel yeni kömür projelerine yönelik ihaleler çok fazla dikkat çekmemekte olup Eskişehir Alpu kömür madeni ve tesis projesi, satın alma garantileri ve çevresel etki değerlendirme istisnalarıyla allanıp pullanmasına rağmen Proje, 2017’den günümüze 7 kez ertelenmiş olup Greenpeace tarafından yapılan bir analize göre ise bu projeye tahsis edilen kamu parasıyla Türkiye’nin kurulu güneş PV kapasitesine ilave güç yaratılmasının daha doğru olacağı ifade edilmiştir.

Türkiye’nin bilim insanları tarafından verilen tavsiyeler ışığında diğer OECD ülkeleriyle birlikte 2030 yılına kadar kömür yakıtlı elektrik üretimini durdurması gerekmektedir. Örneğin; Doğu Akdeniz Havzasının güneş enerjisi potansiyeli yüksek olup aynı zamanda yüksek iklim kırılganlığına sahip bir bölgesidir. Avrupa Çevre Ajansı ise 1980-2017 arasındaki aşırı hava olaylarından dolayı Türkiye’nin 5 milyon Euro ile birlikte 1700 kişinin hayatını kaybettiğini öngörmektedir. Türk Meteoroloji Hizmetleri’ne göre, yıllık ortalama sıcaklık seviyelerindeki artış 1997 yılından günümüze normal yolundan saparken 2017 yılında ortalama sıcaklık artışı zaten 1970 seviyelerinin üzerinde seyretmiştir. ( 1.5 ° C )

Türkiye’de fosil yakıtlar, halen yeni kömür madenlerinin araştırılması çalışmalarıyla birlikte gözle görülür artışla beraber Türkiye’nin toplam 1’incil enerji arzının çoğunu meydana getirmektedir. Türkiye karbon emisyonu azaltımına yönelik herhangi bir taahhütte bulunmazken Türkiye’nin kuzey kesimleri bile Avrupa’nın önde gelen güneş enerjisi üretim merkezlerinin bazı bölümleriyle bile karşılaştırılabilir çok yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahiptir. Coğrafi konumu ve güneş ve rüzgar enerjisi için yüksek potansiyeli göz önüne alındığında, Türkiye, sadece iddialı bir iklim eylemine adım atmak için değil, aynı zamanda G20’deki fosil yakıtlardan adil bir geçişi savunmak için de oldukça iyi bir konumdadır.

En zengin 20 ekonominin yöneticileri bir araya geldiklerinde, kömürün gerçek maliyetlerinin ölçülemeyeceğinden ve bundan para kazanamayacağının farkına varıp bunun insanlar ve dünyadaki canlılar tarafından ödendiğinin farkına varmalıdır. Bundan dolayı tüm ülkelerin fosil yakıt sübvansiyonlarını derhal sonlandırmana yönelik büyük çaba harcayarak kömürü son plana atması önem arz etmektedir.

Ölüm döşeğinde yaşam mücadelesi veren kömür sektörünü ayakta tutmaya yönelik harcanan milyar dolarlar; düşük karbonlu, iklim koşullarına dayanıklı bir geleceği desteklemeye yönelik kaydırılarak insanlar ve işletmeler tarafından da kesintisiz şekilde uygulanması en büyük temennimizdir…

Sarp ALTINEL / Enerji Gazetesi – sarp.altinel@enerjigazetesi.ist

Avrupa Çevre Ajansıçevre kirliliği haberleriDoğu Akdeniz havzasıenerji gazetesienerji verimliliği haberleriEskişehir Alpu kömür madeni ve tesis projesifosil yakıt haberlerifosil yakıt sübvansiyonlarıg20ges haberleriGreenpeacegüneş enerjisi haberlerigüneş enerjisi üretim merkezleriiklim değişikliği haberlerikarbon emisyonu azaltımıkömür madenlerikömür sektörü piyasası haberlerikömür yakıtlı enerji üretimikömürden elektrik üretimikömürün gerçek maliyetlerikurulu güneş PV kapasitesimadencilik sektörü haberleriOECD ülkeleriParis Anlaşmasıres haberlerirüzgar enerjisi haberlerisarp altıneltermik santral haberleriTürk Meteoroloji HizmetleriTürkiye’nin iklim taahhüdüverimli enerji kullanımıyüksek iklim kırılganlığı
Yorumlar (0)
Yorum Ekle