Türkiye’nin en büyük sulama projesi GAP sayesinde 2019 yılının sonunda bir milyon hektar alan suya kavuşacak; böylelikle bölgenin “gıda ve enerji üssü” olması yolunda önemli bir adım atılmış olacak.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek bölgede yaşayan insanların gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla yürütülen GAP’la bölgeler arası farklılıkları gidermenin yanı sıra ulusal düzeyde ekonomik gelişmelere katkı sunma gibi hedeflere bir bir ulaşılıyor.
Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak’ın yer aldığı, ülkede işlenen tarım arazilerinin yüzde 11,4’ü ve su potansiyelinin 4’te 1’ine sahip bölgede, Türkiye’nin sulanabilir arazisinin yüzde 20’si bulunuyor. Geçen yıl sonu itibarıyla Fırat-Dicle Havzası’nda toplam 502 bin 154 hektar alanın sulamaya açıldığı bölgede, 160 bin hektarda sulama şebeke inşaatı devam ediyor.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Sadrettin Karahocagil yaptığı açıklamada, 2008 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlayan eylem planıyla sulama yatırımlarına ciddi bütçeler aktarılmaya başlandığını hatırlattı.
Proje kapsamında bölgede 500 bin hektar arazinin doğrudan şebeke suyuyla sulandığını aktaran Karahocagil, “Şu anda hem ana kanallar hem de toplulaştırma gibi ciddi altyapı projeleriyle bir milyon hektarın sulanması hazırlıklarını devam ettiriyoruz. İnşallah 2019 yılı itibarıyla bu hedefimize ulaşmış olacağız. Bir milyon 60 bin hektar alan şebekeli sulamaya geçmiş olacak” dedi.
Sulamanın tarım açısından öneminin herkesçe bilindiğini dile getiren Karahocagil, bölgede sulamanın başlamasıyla katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin yaygınlaştığını kaydetti. Sulamanın büyük verim artışı sağladığına dikkati çeken Karahocagil, şöyle devam etti: “Sulama bölgede en az 4-7 kat verim artışı sağlıyor. Tabii sulamayla katma değeri ürünleri üretme fırsatı elde ediliyor. Sulama, daha fazla verim artışı ve üretim demek. Hedefimiz bu sulamalarla bölgenin gıda ve enerji üssü olması. Yani bu inanılmaz potansiyeli değerlendirerek sadece bölgenin kendisi ve Türkiye için değil, tamamen bölge ülkeleri için de gıda güvenliği sağlayacak bir proje olarak görülebilir. Bu özelliğiyle hem ülkemizin hem bölgenin gıda ve enerji güvenliğini sağlayacak.” dedi.