Prof. Dr. Çağrı Erhan / Türkiye Gazetesi
Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan’a yaptığı resmî ziyaret sırasında dile getirdiği, Kıbrıs Adası açıklarında bulunan doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa pazarına aktarılması teklifi, bölgede tırmanmakta olan gerilimin azaltılmasına önemli bir katkı sağlayabilir.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’yle, ticaret ve enerji sektörü dahil birçok alanda yakınlaşmaya çalışması, Rusya’nın bölgede daha fazla etkin hale
Birincisi, Kıbrıs’ta taraflar arasındaki müzakerelerin yeniden başlaması ve evvelce ulaşılan mutabakat noktalarının gerisine düşülmeden, nihai çözüm için şartların olgunlaştırılması. Çünkü GKRY AB’nin bir üyesi. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervlerinin paylaşılmasındaki anlaşmazlık sebebiyle Türkiye’nin AB ile müzakere sürecini elinden geldiğince bloke ediyor. Şayet, Türkiye ve AB bu konuda bir ilerleme sağlayacaksa evvela GKRY’nin tutumunu yumuşatması elzem. Bunun yolu da bir yandan Ada’daki çözüm sürecine ivme kazandırılması, diğer taraftan da Türkiye’nin Ankara Anlaşması’na Ek Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerini -ulaştırma araçlarına uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasını da ihtiva edecek şekilde- yerine getirmeye başlaması. En tercih edileni ikisinin eş zamanlı olması elbette.
Diğer taraftan KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun açık şekilde ifade ettiği gibi, KKTC de söz konusu hidrokarbon rezervlerinden payını almak istiyor. Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Araştırma Gemisi, KKTC adına Doğu Akdeniz’de yeni rezervler arıyor.
GKRY, doğalgazın Avrupa’ya ulaştırılmasındaki en ucuz ve kolay yolun Türkiye güzergâhı olduğunu pekâlâ biliyor. GKRY’nin bazı çekinceleri ancak Yunanistan ve AB’nin güçlü ülkelerinin baskısıyla hafifletilebilir. Bunun için de Türkiye, AB ülkelerine ve Yunanistan’a elde edilecek sonucun tüm taraflar için son derece faydalı olacağını bıkmadan anlatmaya devam etmeli.
İkincisi ve çok zor olanı, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin, en azından doğalgazın taşınması konusunda bir iş birliğini içerebilecek şekilde yumuşaması. İsrail mevcut apartheid söylemini ve Filistin halkı üzerindeki baskılarını devam ettirirken, Ankara’nın kuru bir özür ve üç-beş kuruş tazminat karşılığında Tel Aviv’e sıcak bir el uzatacağını zannetmiyorum. Ama mart ayında yapılacak genel seçimde, Türkiye ile ilişkilere ve Filistin-İsrail barış sürecine daha olumlu bakan bir hükümet kompozisyonu ortaya çıkarsa, Türkiye bu fırsatı mutlaka değerlendirmelidir. İsrail’in Doğu Akdeniz’de bulduğu doğalgazı dışarıya satabilmesi için de en uygun seçenek Türkiye güzergâhıdır. Türkiye bu noktada “kilit” ülke hâline gelmesinin verdiği avantajı kullanarak, Gazze açıklarında bulunan gazdan Filistinlilerin de haklarını almasını sağlayabilir.
İlk bakışta her iki şartın da gerçekleşmesinin imkânsız olduğu düşünülebilir. Yıllardır devam eden Kıbrıs sorununun ve gitgide derinleşen Türkiye-İsrail anlaşmazlığının kısa sürede çözülmesini beklemenin hayalcilik olduğu söylenebilir. Ben de, bu iki problemin bugünden yarına çözülebileceğini iddia etmiyorum. Fakat tüm taraflara büyük zenginlik getirecek bir faktör olarak, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının hakça paylaşımı ve en makul şekilde bölge dışına aktarılması hususunda Türkiye tarafından başlatılacak ve AB’nin etkili ülkeleri tarafından desteklenecek bir girişimin, orta vadede olumlu sonuçlar elde edilmesine yardımcı olacağını tahmin ediyorum.
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Enerji Enstitüsü